Röportaj: Ziya Gündüz
Yazar Dr. Mehmet Akar ile Beka Yayınları arasında çıkan, “Kehf Suresi/ Gençlik Suresi” kitabı kapsamında, kitabın içeriğini, mesajını ve gayesini konuştuk. Akar: “Kehf Suresi’nde gençlik kavramı öne çıkmakta, böylelikle İslami davetin temel direği, gençler oluşturmuştur” dedi.
Böyle bir kitap yazma fikri nasıl doğdu?
Sohbet kültüründen yetiştik. Önceliğimiz sohbet oldu. Ankara’da çeşitli derneklerde, arkadaş gruplarında Kur’an-ı Kerim, hadis-i şerif sohbet halkaları ile devam ettik. Uzun yıllardır Kitap ve Sünneti ders haline getirdik ve hamdolsun devam ediyoruz. Ayrıca Ankara Hedef radyoda tefsir ve hadis dersleri yapıyorum. Bunları web sitem mehmetakar.org ta da yayınlıyorum. Tefsir derslerimiz için mevcut tefsirlerden yararlanıyoruz. Süreç içerisinde gerek rivayet gerek dirayet tefsirlerinin derinleştirilmesi, ilerletilmesi ve en önemlisi mümkünse hepsinin bir bütünlük içerisinde aynı tefsirde yer alması gerektiği gönlümde yer etmeye başladı. Rivayet tefsirleri sadece rivayetleri ele alırken dirayet tefsirleri her yazarın kendine göre gelişen açıklamalarına yer veriyor. Sadece rivayetlerin sınırları içerisinde kalıp kitabı bu güne taşıyamamak ciddi bir sıkıntıdır. Kuru bir malumat yığını oluşabilir. Aynı şekilde sünnetten ve ümmetin birikiminden yararlanmadan yapılacak açıklamalar mecazi, batıni yorumlar olmaktan öteye gidememektedir. Bu tip bir yolculuk imanı, ameli, takvayı güdük bırakmaktadır. Bir yönüyle kuru bir şekilcilik diğer bir yönüyle şekilsiz, belirsiz bir dini anlayış ve yapılanma.
BU KİTAP BİR TEFSİR KİTABI
Bütün bu tefsirler uygun bir çatı altında birleşemez mi?
Böyle bir eksiklik var. Bu eksikliği giderme yolunda bir adım atabilirmiyim, neler yapabilirim? Bir yol açabilirmiyim? Bu soruya cevap olarak bu kitabı yazdım. Bu kitap bir tefsir kitabı. Bir örnek olması için Kehf Suresi tefsirini içeriyor sadece.
Diğer surelerle devamı olur mu?
Kısmet. Yazmış olduğum tefsirin özelliği nakli ve yorumu bir araya getirme gayretidir. Ümmetin dünkü ve bugünkü zenginliğini gözden kaçırmamaya çalışmaktır. Hesap günü huzurda, yazmış olduğumuz bu kitabın mizanımızın iyi tarafını ağırlaştıran Allah’ın razı olacağı bir sadaka-i cariye olmasını istiyoruz. Yazarken en temel amacımız bu olmuştur.
ALLAH, SALİH KULLARINDAN YANADIR
Kehf Suresi insanoğluna ne gibi mesajlar vermektedir?
Kehf suresinde ayetlerde ve ayet gruplarında hem direk olarak hem de dolaylı olarak nice mesajlar var. Kısaca şunları söyleyebiliriz:
Surede akıl almaz olaylar var. Ashab-ı Kehf’in uzun yıllar uyuması, Musa (a.s.) ve Hızır (a.s.) yolculuklarındaki anlaşılması zor olaylar, Zulkarneyn (a.s.)’ın yaptığı işler gibi. Bunları materyalizmin açıklaması imkânsız. Hangi bilim dalı 300 kusur yıllık uykuyu açıklayabilir. Mevcut bilim sebep sonuç ilişkisine dayanır. Materyalizm de bunu iddia eder. Sebep ve sonuç arasına kimse giremez der. Oysa İslam sebep ve sonuç arasına Allah’ın etki edeceğini öğretir bize. Elbette sünnetullah vardır. Fakat bu yasalar sadece bizi bağlar, Allah’ı değil. İşte bu sure İslam ile materyalizmin, maddeciliğin savaşını tarif eder.
Öne çıkan diğer bir mesaj: Ashab-ı Kehf bir grup hiçbir gücü olmayan gençti. Hakim sisteme karşı yapabilecekleri bir mağaraya sığınıp orada uyumak oldu. Başardılar. Sure içerisinde bir diğer kıssa bahçe sahipleri. Bu sahiplerden biri zengince diğerinin imkanları daha sınırlı. Zengince olan her şeyi kendi başarısı olarak görüyor. Diğeri Allah’ın hayata müdahele ettiğini anlatmaya çalışıyor. Bir güç dengesi ve diyalog ortamı var. Demek ki az bile olsa güç varsa bu gücü kullanmak gerekir. Tartışma ortamını kullanıyor. O da başarıyor. Sure sonuna doğru Zulkarneyn (a.s) gücün hepsine sahip. Ve ne karar alırsa hemen onu uyguluyor. Ne ortamdan kayboluyor ne bitmek tükenmek bilmez tartışmalara dalıyor. Sadece karar alıyor ve uygulama alanına taşıyor. O da başarıyor. Demek ki her imkân ve her imkânsızlık ortamında Müslüman olarak kalabilmenin ve başarabilmenin yolu mevcuttur.
Ayrıca bu sure geldiği zaman Mekke de müminler çok sıkışmış durumdaydılar. Aynı Ashab-ı Kehf gibi. Fakat Allah salih kullarından yanadır. Müslüman’ın zayıf kalması asla söz konusu değildir. Musa (a.s.) ve Hızır (a.s.) kıssasını düşünelim. Gerçek bize her zaman yakın olamayabilir. İnsan her şeyi anlamayabilir. Hayırlı gibi görünende nice şerler, şer gibi görünende nice hayırlar olabilir. İnsanız ve sınırlıyız. Unutmamamız gereken bu.
OKUMAK KURU BİR İŞ DEĞİLDİR
Kitabınızda davetçilere de mesajlarınız var. İslam davetçileri Kehf suresi ışığında nerelere dikkat etmeleri gerekiyor?
Öncelikle vahiyle birlikte olmalılar. Okumalılar. Öne alınması gereken, temel okuma alanı vahiy olmak durumundadır. Okumak kuru bir iş değildir. Uygulama alanına alınmak üzere okumaktır. ‘Dikkat boyalıdır’ yazısını sürekli okuyup yine de o banka oturan kişi okumuş olur mu?
Davetçiler sadece kendilerine okumamalıdır. Çevrelerine de vahiyden öğrendiklerini aktarmak durumundadırlar. Peygamberlerin temel vasfı Allah’tan aldıklarını insanlara aktarmaktır. Peygamberlerle aynı gemiye binenler, aynı karenin içine girenler kurtuluşa ererler.
Vahiy ile toplum çeliştiğinde tercihler nasıl şekillenecek? Arzu, istek vs ye yönelik çevrenin teklifleri nasıl karşılanacak? Baskı ve tehditler kişinin yönünü değiştirecek mi? İmkânlar ile din arasında kalındığında seçim ne yöne olacaktır?
Davetçi yolunu Kur’anla bulmalı, sünnetle hayatını biçimlendirmeli ve takvayı azık edinmelidir.
İSLAMİ DAVETİN TEMEL DİREĞİ GENÇLER OLMUŞTUR
Kehf suresine gençlik suresi diyorsunuz. Neden gençlik suresi? Ruhumuzu genç tutmak için neler yapmalıyız?
Surelerin isimlendirilmesi bize bırakılmış işler değildir. Eğer Bakara Suresine isim verecek olsak takva suresi diyebilirdik. Çünkü Bakara Suresi içerisinde çok belirgin olarak takva kelimesi öne çıkmaktadır. Veya Al-i İmran Suresine şehadet suresi ismini verebilirdik. Sure boyunca şehadet dikkat çeker. Kehf Suresinde de gençlik kavramı öne çıkmaktadır.
İslami davetin temel direği gençler olmuştur. Ashab-ı Kehf bir grup gençtir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.)’e iman eden daha çok Mekke gençleri idi. Karakterleri iğdiş edilmiş Kureyş ihtiyarları değil.
Toplum insanları ihtiyaçlarından yakalıyor ve oradan itibaren gençliğini bitirmeye başlıyor. Kölelik ihtiyaçlardan başlıyor. Daha doğrusu ihtiyaç zannettirilen şeylerden. Gençlerin toplumun bu saçmalıklarından daha az etkilendiklerini söyleyebiliriz.
Ruhumuzu genç tutmak için neyin gerekli olduğunu Allah ve Rasülüne sormalıyız. Uzun bir yoldan gelen ve birazdan yola yeniden çıkacak yolcu gibiyiz. Şu dünya yeri bir ağacın altıdır. Azıcık dinlenip yolumuza devam edeceğiz. Yükümüz hafif olsun. Genç hareketli olur.
DÜNYADA OLMANIN BİR AMACI VAR
Kitabınızda, “Dünya hayatı neye benziyor” isimli bir başlık mevcut. Malum olduğu üzere insanların hızla dünyevileştiği bir çağda yaşıyoruz. Dünyevileşme hastalığına karşı neler yapmalıyız?
Dünyaya geldik. Fakat başıboş bırakılmadık. Dünyada olmanın bir amacı var. Burası denenme yeri. Ebedilik aranacak yer değil. Her şey kayda geçiyor ve hesabı var. Unutmayalım ki bu toprağın bir de altı var.
Karar vermeliyiz. Dünya mı yoksa ahiret mi değerli? Çabuk meyve veren, peşin ama sınırlı, bitimli nimetlerle dolu dünya hayatımı, yoksa ahretin bitimsiz, sınırsız fakat şimdilik olmayan nimetleri mi?
Dünya hayatı bir yeşilliğe benziyor. Şimdi yeşildir. Fakat birazdan herşey kuruyup çerçöp olacak. Mallarımız, evlatlarımız, imkânlarımız, statülerimiz, gençliğimiz bir yeşillik gibi. Gökten inen bir yağmur gibi hayatımızı renklendiren nimetler. Fakat ebedi kalacak değil bunlar. Sararıp soluyor. Yok olup gidiyor hepsi. Dünya hayatının süslerini kalıcı amellere yönlendirmeliyiz. Kefenin cebi var. Fakat mallarımızı, dünyalıklarımızı koyamıyoruz. Kefenin cebine dünyadaki bütün amellerimizi dolduruyoruz.
İnsanlar arasında olana değil Allah katında değerli olana rağbet etmeliyiz. Ahirete imanın dünyamıza etkilerini unutmamalıyız. Ahirete imanın amele dönüşmesi insanı dünyanın kölesi olmaktan kurtarır, özgürleştirir.
ŞEYTANI DOST EDİNENLER KAYBEDENLERDİR
İyi ve kötü… Dost ve düşmanı nasıl tespit edebiliriz?
Peygamberler insanların dostlarıdır. Onları cennete götürmeye çalışır. İblis ve avanesi şeytanlar ise insanların düşmanıdır. Onları cehenneme götürmeye çalışır. Kimlerin bizden yana olduğu açıktır. Çevremizdekileri buna göre değerlendirebiliriz. Kimler cennetimiz için çabalıyorsa olar iyidirler ve dostumuzdurlar. Kulluğumuza zarar verenler ise kan bağı olsa dahi dostlarımız olamazlar.
İblis Âdem’e dost olmamıştır. Şeytanın nesli de Âdem’in nesline düşmanlığa devam edecektir. Onları dost edinenler kaybedecektir.
Yerin göğün ve her şeyin hem yaratıcısı, hem sahibi hem yöneticisi Allah (c.c.)’dir. Hal böyleyken hiçbir şeyi yaratmamış, hiçbir şeyin de sahibi olmayan ve hiçbir şeyi yönetme hakkı bulunmayan Allah’ın düşmanlarının hayatları, yolları, yöntemleri yani dostlukları nasıl benimsenebilir?
Hocam bize zaman ayırdığınız için size teşekkür ediyorum.
Umarım bu sohbetimiz faydalı ve yeterli olmuştur. Bende sizlere ve okuyanlara şimdiden teşekkür ediyorum.
Dr. Mehmet Akar kimdir?
Konya doğumlu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun. Halen Ankara’da aile hekimliği yapmakta. Yazar evli ve iki çocuk babasıdır.