Hamza Adiyaman, Emrah Deniz / Diyarbakır
2014 yılı Kurban Bayramı'nda HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın çağrısıyla sokakları savaş alanına çeviren PKK/HDP'liler tarafından uğradığı silahlı saldırıda yaralanan Cumali Güneş'in ağabeyi Ali Yaşar Güneş, kardeşinin katledilmesiyle ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Özellikle son günlerde tekrar gündeme gelen PKK sempatizanı sağlık çalışanlarının Hipokrat yeminine aykırı davrandıkları ve hastalara ideolojilerine göre yaklaşım göstererek tedavilerini aksattıkları yönündeki iddialar tüm kamuoyunun dikkatini bu yöne çekti.
Konunun yeniden gündeme gelmesiyle, 6-7 Ekim saldırılarında uğradığı silahlı saldırı sonucu yaralanan ve ardından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Cumali Güneş'in ailesi, dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Kardeşinin 7 Ekim'de Kurban Bayramı'nda saldırıya uğradıktan sonra yaralı olarak Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldığını söyleyen Ali Yaşar Güneş, hastanedeki sağlık görevlilerinin çoğunluğunun PKK sempatizanı olduğunu ve kardeşine müdahale etmemek için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi. Ağabey Güneş, kardeşinin ölümünden PKK sempatizanı hastane yetkilileri ve sağlık çalışanlarının sorumlu olduğunu iddia etti.
‘BU IŞİD'LİDİR' DİYEREK KARDEŞİME MÜDAHALE ETMEDİLER
Hastanenin acil servisine getirilen Cumali Güneş'e sağlık çalışanlarının ‘Bu IŞİD'lidir' diyerek müdahale etmediklerini aktaran Güneş, “Kardeşim yaralı olarak fakülteye getirildiğinde ona ilk yetişen ben oldum. Yanına gittiğimde orada bulunan personeller, ‘Bu IŞİD'lidir' diyerek kendisine müdahale etmediler. Bir temizlik personeliyle beraber Cumali'yi taşıdık, tomoğrafi odasına götürdük. Hastanede bulunduğu ilk akşam ameliyat edildi. Ameliyatın ardından doktorla görüştük, karaciğerinin parçalandığını söyledi. Kanamasının sonlanması durumunda iyileşeceğini, ancak felçli kalabileceğini ifade etti. Vefat edeceğine dair zerre kadar öngörü yoktu.” dedi.
CUMALİ GÜNEŞ'LE İLGİLENEN SAĞLIK GÖREVLİLERİ DEĞİŞTİ
İlk ameliyatın ardından Cumali'nin durumunun iyiye gittiğini dile getiren ağabey Güneş, Cumali'yle ilgilenen sağlık ekiplerinin birden bire değişmesinin ise akıllarına soru işaretleri getirdiğini söyledi.
KARDEŞİMİZİ RESMEN İNFAZ ETMİŞLER
Yeni sağlık görevlileri geldikten sonra Cumali'nin durumunun kötüleştiğine dikkat çeken Güneş, şunları söyledi: “İlk ameliyattan sonra bilinci açıldı, bizimle konuşmaya başladı. Cumali'yi servise alacaklarını söylediler. Ben de ona ‘Seni servise alacaklar. O zaman bol bol konuşuruz' dedim. Ardından sağlık ekibi değişti. İkinci ameliyata başka bir doktor girdi. Yoğun bakımda olduğu zaman hastanede çalışan ve akrabamız olan bir personel yanına gitti. Yoğun bakımdan geldiği zaman, Cumali'nin defalarca ‘Babam ve abim çabuk beni buradan çıkarsın' dediğini bize ulaştırdı. Biz de ‘Yarası ağır olduğu için sayıkladı' diye düşündük. Gece fakülte morgunun yanındaki camiye gidip istirahat etmek istedik. Sabah 07.00'de yoğun bakımdan telefon açtılar, ‘Kalbi durmuş, müdahale ediyoruz. Gelin kapının yanına.' dediler. Oraya gittiğimizde vefat ettiğini söylediler. Hâlbuki öncesinde durumu iyiydi. Orada ciddi ihmallerin olduğunu ve kardeşimin ölümüne sebep olacak müdahalede bulunulduğunu düşünüyorum. Kardeşimi o gün resmen infaz ettiler.”
KALBİ DURAN BİR PKK'LİYE SAATLERCE KALP MASAJI YAPIYORLAR
Hastanelere yerleşen PKK'li sağlık görevlilerinin tespit edilip, gerekli inceleme ve soruşturmanın yapılmasını isteyen Güneş, “Hastanelere getirilen ve dindar oldukları bilinen kişilerin haberi önceden hastaneye ulaşıyor. Kardeşim yaralı olduğu sıralarda hastaneye haber gönderiliyor ve kendisine müdahale edilmemesi isteniyor. Hastane yolunda kardeşimi ambulansla birlikte yakmaya çalışmışlar ama Allah'ın hikmeti, hiçbir şey yapamamışlar. Hastanelere götürülen kişiler eğer dindar ise bu sağlık görevlileri, ölmeleri için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama hastaneye gelen ve kalbi duran bir PKK'liye, belki hayata döner diye saatlerce kalp masajı yapıyorlar. Hükümete çağrıda bulunmak istiyorum. Bu tip kişileri bulmak hiç zor değil. Gerekli çalışmaları yapsınlar, hastanelerdeki bu durumun üzerine gitsinler.” ifadelerini kullandı.
EMNİYET MÜDÜRÜ: BEN İSTEDİĞİMİ YAPARIM
Hastanede yaşadıkları durumu yetkililere bildirdiğini ancak yetkililerin duruma kayıtsız kaldığının altını çizen Güneş, sözlerine şöyle devam etti: “Bunları defalarca eski Emniyet Müdürü Halis Böğürcü'ye söyledik. Başbakan Ahmet Davutoğlu Diyarbakır'a geldiğinde bu olayın araştırılmasına yönelik talimat verdi. Böğürcü açıkça bize, ‘Siz beni Başbakana mı şikâyet ettiniz? Ben ne istersem o istediğimi yaparım. Delil olmadığı için bir şey bulmadığımı söylerim.' dedi. Gerçekten de söylediğini bir nebze de olsun yaptı. Çünkü Cumali'nin vurulduğu yerde hastane kamerası, mobese kamerası, iş merkezleri ve benzeri yerlerin kamerası vardı. Bir buçuk seneye yakındır hiçbir şekilde kamera görüntüleri ortada yok ve olayla ilgili işlem yapan kimse de yok. Bir canın bu kadar ucuz olmaması lazım.” şeklinde konuştu.
SAĞLIK GÖREVLİSİ DEĞİL AJAN!
Hatırlanacağı üzere 6-7 Ekim saldırılarında yaralan ve hastaneye kaldırılan Gazeteci-Yazar Fikret Gültekin'e yönelik sağlık çalışanlarının müdahaleye yanaşmadıkları gibi hakkındaki kişisel bilgiler, hangi serviste yattığı, sağlık raporu, hatta yattığı oda numarası dahi hastanedeki sağlık çalışanları tarafından PKK'ye yakın basın organlarına sızdırılarak servis edilmişti. Ayrıca Gültekin'in hastanede kişisel eşyaları da ortadan kaybolmuştu.
Yine aynı tarihlerde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi'nde, usulsüzce hasta kayıtları yapıldığına yönelik haberinin ardından ortaya çıkan hasta kayıt belgeleri, 6-7 Ekim olaylarında hastanede yaralananlara müdahale sırasında tutulan hastane kayıtlarında yapılan ihlalleri bir kez daha ortaya çıkardı. 6-7 Ekim olaylarında mülteci adı altında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından el altında tutulan Ezidiler ile Kobani'den gelen PKK/PYD'liler olaylara katılmış, saldırılarda yaralandıkları tespit edilen birçok Kobanili ve Ezidi sığınmacıların usule aykırı bir şekilde, Diyarbakır Gazi Yaşargil Bölge Eğitim Araştırma Hastanesinde tedavi edildikleri iddia edilmişti.