İSLAM'DA İHLAS
İslam'da İhlas Konusu ve Er-RAHÎM ile ilgili açıklamalar:
RAMAZAN MANİSİ:
Evveli rahmettir kula
Girelim sıdk ile yola
Hulûs ile eyleyelim
Ta ki dua makbul ola
AYET:
-De ki: "şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, Dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah'ındır." -El En’am:162-
HADİS:
"O, sizin suret, şekil ve dış görünüşlerinize değil, kalblerinize ve kalbi temayüllerinize bakar.” -Müslim:Birr:33-
İftar duası:
Allah’ım senin için oruç tuttum. Sana iman ettim. Senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. -Muğnil Muhtac Sayfa: 134-
Oruç niyeti:
Allah rızası için bu senenin farz orucunu eda etmeye niyet ettim. -Muğnil Muhtac Sayfa:130-
Er-RAHÎM
Pek ziyade merhamet edici;
Verdiği nimeleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetleri vermek suretiyle mükafatlandırıcı...Rahman ism-i şerefinden Allah Teala'nın ezelde bütün mahlukatı için hayır ve rahmet irade buyurduğu anlaşılır.Rahim ism-i şerifi ise, mahlukatı arasında irade sahipler5i, hususan mü'minler için rahmet-i ilahiyyenin tecellisini eder.
İHLAS:
Sözlükte; gösterişi terk etmek, açık sözlülük, samimiyet, içtenlik, bağlılık, sadakat, bir şeyi halis yapmak, özünü almak manalarında kullanılır.
Istılahta ise; iman, ibadet, ahlâk, amel, dua... Gibi her türlü dini görevleri, halkın övme ve beğenmesini, yerme ve kınamasını düşünmeksizin sırf Allah için iyi ve halis bir niyetle yapmak, şirk, nifak, riya (gösteriş), duyurma... Ve benzeri şaibelerden uzak durmak, söz, fiil ve davranışlarında samimi ve dosdoğru olmak demektir. Bu şekilde hareket eden kimseye “Muhlis” denir.
Allah (cc)’ın vahdaniyetini anlatan sure’ye “İhlas Suresi” adı verilirken, kelime-i ihlâs denilmiştir. İhlâsın Müslüman şahsiyetin hayatındaki önemini ifade eden nice ayet ve hadis-i şerifler varlığı, ihlâsın gerekliliğini anlamamız için kâfidir.
İhlasın kelime manası; arıtma, saflaştırma, ayırma, katışığını giderme manasına gelmektedir.
İhlas; ferdin, ibadet ve taatinde Cenabı Hakkı emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye karşı kapanmasıdır Abd ve Mabud münasebetlerinde sır tutucu olması, tabiri diğerle, vazife ve sorumluluklarını O emrettiği için yerine getirmesi, yerine getirirken de Onun hoşnutluğunu hedeflemesi ve Onun uhrevi teveccühlerine yönelmesinden ibarettir ki, saflardan saf sadıkların en önemli vasıflarından biri sayılır.
İhlas bir kalb amelidir ve Allah da kalbi temayüllerine göre insana değer verir Evet: "O, sizin suret, şekil ve dış görünüşlerinize değil, kalblerinize ve kalbi temayüllerinize bakar.” -Müslim:Birr:33-
İhlas, Allah tarafından temiz kalblere bahşedilmiş, azları çok eden, sığ şeyleri derinleştiren ve sınırlı ibadetu taati sınırsızlaştıran öyle sihirli bir kredidir ki, insan, onunla dünya ve ukba pazarlarında en pahalı nesnelere talip olabilir ve onun sayesinde âlemin sürüm sürüm olduğu yerlerde hep elden ele dolaşır İhlasın bu sırlı gücünden dolayıdır ki, Allah Resulü (S.A.V.) "Dini hayatında ihlaslı ol, az amel yeter" (Münavi, Feyzul Kadir, I, 216) buyurur ve "Her zaman amelleriniz de ihlası gözetin, zira Allah, sadece amelin halis olanını kabul eder " (Münavi, Feyzul Kadir, I, 217) diyerek, amellerin ihlas yörüngeli olmasına tenbihte bulunur İhlas, kul ile Mabud bir sırdır ve bu sırrı Allah, sevdiklerinin kalbine koymuştur.
Özetle ihlas; bu dünyada özellikle uhrevi hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en sağlam bir dayanak noktası, bizi hakikate ulaştıran en kısa bir yol, en makbul bir manevi duadır Bizi maksatlarımıza ulaştıran en kerametli bir vesile, en yüksek bir haslet, en safi bir ubudiyet.. -Lemalar-
AYETLER:
—De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum." -Ez Zümer:11-
—De ki: "Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim."-Ez Zümer:14-
-“Ancak tevbe edip hallerini ıslah edenler ve Allah’a (O’nun dinine) sımsıkı sarılıp dinlerinde (ibadetlerinde yalnız) Allah için samimi olanlar müstesna. İşte onlar müminlerle beraberdir. Allah müminlere ileride (pek) büyük bir mükâfat verecektir.” -En Nisa:146-
-“Yapmış olduklarına karşılık, onlar için saklanan nice göz aydınlatıcı ve sevindirici, hiç kimsenin bilmediği nimetler vardır.” -Secde:17-
HADİSLER:
-“Ameller niyetlere göredir, herkese niyet ettiği şey vardır. Bu nedenle kimin hicreti, Allah’a ve Resulüne ise onun hicreti, elde edeceği dünyaya veya evleneceği bir kadına ise onun hicreti de hicret ettiği şeye olur.” -Buhari – Müslim, İman bölümü: Hz. Ömer’den rivayetle-
-“Hz. Peygamber (SAV), Yüce Allah: ‘Ahiret nimetleri olarak salih kullarım için, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı hiçbir kalbe doğmayan bir takım nimetler hazırladım. Size şimdiye kadar bu konuda bildirilenler bunların yanında çok basittir.’ Buyurur” buyurduktan sonra “Yapmış olduklarına karşılık, onlar için saklanan nice göz aydınlatıcı ve sevindirici, hiç kimsenin bilmediği nimetler vardır –Secde:17- Ayetini okudu.” -Buhari Tefsir bölümü: Ebu Hureyre’den rivayetle-
Altın Küpeler:
-“Şükredenlerin hamdleri gibi Allah’a hamederiz, yakin inanç sahiplerinin imanları gibi O’na iman ederiz, doğru ve samimilerin ikrarı gibi O’nun birliğini ikrar ederiz. Âlemlerin Rabbi, göklerin ve yerlerin yaratıcısı, cinleri, insanları ve gözde melekleri kendisine samimiyetle ibadetle yükümlü kılan Allah’tan başka mabud olmadığına tanıklık ederiz... Allah’a yaraşan din halis ve sağlam bir dindir, O ortaklık koşanların ortaklıklarından cidden beridir.” -İmam Gazali-
İhlâsın hakikatinin ne olduğunu, bu konuda büyüklerin söylemiş olduğu sözlerden anlamak mümkün. İhlâsın faziletine dair sarf edilen bu kıymetli inciler, gidişatımıza yön verecektir inşallah.
-“İhlâs ameli her türlü karışıklıktan arındırmadır. Ve bu, hem şahsi rızadan kaynaklanan karışıklığı, hem de başkalarını memnun etmek içingerçekleştirilen karıştırmayı kapsamaktadır.” -Hace Abdullah Ensari-
-“İhlâs, maksut olarak taatta Allah’ı terk etmektir. Yani taat ve ibadetiyle sadece Allah’a manen yaklaşmayı kastedecektir. Herhangi bir mahlûka gösteriş veya halkın katında, övme veya halktan gelen övgünün sevgisi veya Allah’a yakınlığından başka herhangi bir şey için değildir.” -Ebu Ali ed-Derrak-
-“İhlâs, ancak kişinin ihlâsında doğru ve sabırlı olmasıyla tamamlanır. Sıdk, nefsin mütabasından temizlenmek demektir. Binaenaleyh muhlisin riyası, sadık’ın da nefsini benimsememesi yoktur... İhlâs demek, ifsad etmesin diye düşmandan korunan nesne demektir... Üç şey vardır. İhlâsın alametlerindendir:
a) Halktan gelen medh-u zemmin eşit olması
b) Amellerde amellerin unutulması...
c) Amelin ahiretteki sevabın gerekliliğini unutmamasıdır.” -Zunnun-u Mısri-
-“İhlas, amel edenlerin derecelerine göre Allah’tan korkarak veya rahmetini umarak ya da O’na muhabbetten veyahut da O’nu tazim edip O’na saygı duyarak Allah’ın taatini ifa etmektir.” -İzzeddin b. Abdusselam-
-“İnsan, ömrünün sonuna değin hiçbir zaman şeytan ve nefsin şerrinden güvenlikte değildir. Sanmasın ki yaratılmışların rızasını ona karıştırmadan sadece Allah rızası için bir ameli yerine getirdi mi artık nefsin şerrinden güvenliktedir. Eğer dikkat ve titizlik göstermezse, nefsin ona o amelini açıklaması ve başkalarına duyurtması mümkündür. Kimi zaman bu açıklama ima ve işaret yoluyla olabilir. Şu halde insan bir hastanın derdiyle ilgilenen doktor ve hastabakıcı gibi kendi haline eğilmeli ve nefsin gemi alıp kendisini helak ve zillete sürüklememesi için dizginlerine sımsıkı sarılmalıdır. Ve her halükarda şeytan ve nefsin şerrinden Allah-u Tealâ’ya sığınmalıdır.” -İmam Ruhullah el – Musavi-
-“İhlâslarında ihlâsı müşahede ettikleri zaman ihlâsları ihlâsa muhtaç olur.” -Ebu Yakub es-Susi-
-“İhlâs odur ki, onunla Hak Tealâ irade edilir. Onunla doğruluk kastedilir.” -Huzeyfe el-Meraşi-
-“İhlâs Allah ile kul arasında bir sırdır. O sırrı melek bilmez ki yazsın. Şeytan bilmez ki bozsun ve herhangi bir heva bilmez ki kaydırsın!” -Yahya b. Muaz-
Allah’ım, ibadetlerimizi ihlâs ruhuyla donat. Her hareketimizde ihlâsı gözetmeyi ve ihlâsla hareket etmeyi bizlere nasip eyle. Gecelerimizi kıyamsız, secdelerimizi gözyaşsız bırakma. Amin…
NİYET
Zamanın birinde ALLAH’a çokça ibadet eden bir abid vardı. Bir gün topluluk kendisine gelip dediler ki;
— Şurada bir kavim var. ALLAH’a değil de orada bulunan bir ağaca tapıyorlar.
Bunun üzerine abid ALLAH için öfkelenip baltasını omzuna aldı. Ağacı kesmek için yola koyuldu. İblis, ihtiyar bir şahıs suretinde önüne çıktı ve kendisinden sordu:
—ALLAH sana rahmet eylesin böyle öfkeli öfkeli nereye gitmek istiyorsun?
— Şu taptıkları ağacı kesmek istiyorum, dedi Abid.
—O ağaçla senin ne alıp veremediğin var ki? Dedi İblis. Sen ibadetini terk etmiş, kendi nefsinle meşgul olmayı bırakmış, bunun dışındaki işlerle meşgul oluyorsun.
— Bu da benim ibadetimdir.
—Ağacı kesmeye seni bırakmam.
Bunun üzerine abidle iblis arasında arbede başladı. Abid, iblisi yaka parça tutup yere vurdu, göğsüne oturdu.
İblis abide dedi ki:
—ALLAH senden bu ağacı kesmenin meşakkatini iskat etmiştir. Sana bunu farz kılmamıştır. Sen de ağaca ibadet ediyor değilsin. O halde başkasının yaptığı seni ne ilgilendirir? Hâlbuki ALLAH’ın yeryüzündeki iklimlerinde peygamberler vardır. Eğer ALLAH dileseydi o Peygamberleri bu ağaca tapanlara gönderir, o Peygamberlere bunu kesmeyi emrederdi.
Abid dedi ki:
—Hayır, muhakkak onu kesmem gerekiyor.
Böylece İblis onunla ikinci bir arbedeye girişti. Abid yine onu mağlup ederek yere vurdu. Göğsünün üzerine oturdu. Böylece İblis aciz olarak abide dedi ki:
—Benimle senin aranı tamamen ayıracak, senin içinde daha yararlı olan bir işi arzuluyor musun?
—Nedir o?
—Beni bırak da söyleyeyim.
Bunun üzerine abid, İblis’i bıraktı ve İblis dedi ki;
—Sen fakir bir kişisin. Sen halkın sırtına yük olmuşsun. Onlar senin nafakanı temin ediyorlar. Belki de sen arkadaşlarına ikram etmek istersin. Komşularına yardım etmeyi, açları doyurmayı, halktan mustağni olmayı umarsın.
—Evet, isterim tabi, dedi abid
—O halde, dedi iblis. Şu fikrinden vazgeç. Senin için her gece iki altın getirip yastığının altına koymayı taahhüt ediyorum. Sabahladığında o altınlarını alıp nefsine, çoluk-çocuğuna infak eder, arkadaşlarına ondan sadaka verirsin. Bu hem senin hem de Müslümanlar için şu yerinde biten ve kesilmesiyle tapan kimselere zararı dokunmayan ağacın kesilmesinden daha menfaatlidir. Bu ağacı kesmenin senin Müslüman kardeşlerine hiçbir faydası olmaz.
Böylece abid, İblis’in söylediklerini düşündü: “Ben Peygamber değilim ki, bu ağacı kesmek bana düşsün. ALLAH da bana dememiş ki kesmemekle günahkâr olayım. İhtiyarın söylediği ise menfaat bakımından daha hayırlıdır.”
Böylece İblis, ona borcunu ödemeyi taahhüt ve yemin etti. Bunun üzerine abid, mabedhanesine dönüp geceledi. Sabahladığında başucunda iki altını gördü. Onları keseye indirdi. Ertesi gün de böyle oldu. Sonra üçüncü gün ve ondan sonraki günler de sabahladığında hiçbir şey bulamadı. Bunun üzerine hiddete gelip omzuna baltasını aldı, ağacı kesmek için yola koyuldu.
İblis, yine ihtiyar suretinde önüne çıkıp, sordu:
—Nereye gidiyorsun?
Abid:
—Şu ağacı kesmeye gidiyorum, diye cevap Verdi.
İblis:
—Yalan söylüyorsun, dedi. ALLAH’a yemin ederim ki, buna gücün yetmez. Onu kesmeye imkânın yoktur. Buna müsaade etmem.
Bunun üzerine abid, daha önce İblis’in başına getirdiğini yine İblis’e sarıldı.
İblis, haykırdı:
—Heyhat o uzaktır, onu artık yapamazsın, dedi ve İblis, abidi yaka paça yıkıp yere devirdi.
Abid baktı ki İblis’in ayakları arasında bir kuş gibidir. İblis onun göğsüne oturdu ve dedi ki:
—Ya bu ağacı kesmekten vazgeçeceksin veya seni keseceğim. Abid baktı ki gücü İblis’e yetmiyor:
—Ey ihtiyar! Anladım ki sen İblissin. Bana galip geldin. Benim yakamı bırak; fakat bana haber ver, daha önce seni nasıl mağlup ettim? Sen ise şimdi beni nasıl mağlup ettin?
İblis:
—Sen ilk defa ALLAH için öfkelendin, niyetin ahiretti dedi.. Beni mağlup etmen ondan kaynaklanıyordu. Ve ALLAH beni sana musahhar kıldı. Bu defa ise sen nefsin ve dünyan için öfkelendin. Bu sefer ben seni mağlup ettim. Gücüm ve hilem ihlaslı kulları etkilemez.
HAZIRLAYAN: VEYSİ DEMİR HÜR24 HABER