Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Dairesi Birinci Müsteşarı Stefano Fantoni ile iç politikadan sorumlu analist Aycan Akdeniz HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanlığını ziyaret etti.
HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, makamında kabul ettiği heyetle 7 Haziran Genel Seçimleri öncesi bölgedeki hazırlıklar ve çözüm süreci konularında görüşlerini paylaştı.
Görüşmede Tanrıkulu, seçim çalışmaları, PKK/HDP'nin halka baskıları, 6-8 Ekim saldırıları, yeni anayasa ve ana dilde eğitim ile ilgili görüşlerini heyetle paylaştı.
7 Haziran'da yapılacak milletvekili seçimlerinin bazı farklı özellikleri olduğunu ifade eden Tanrıkulu, HÜDA PAR'ın bazı bağımsız adayları desteklemesiyle seçim atmosferinin renklendiğini söyledi.
"HDP, PKK'nin silahlı gücün kullanarak muhalifleri susturmaya çalışıyor"
HDP'nin PKK'nin elindeki silahlı gücü kullanarak muhalifleri susturmaya çalıştığını dile getiren Tanrıkulu, söz konusu baskıların özellikle son 3 yıldır hız kazandığını söyledi. Tanrıkulu, "Bugüne kadar güvenlik sorunu olmayacak, kimseden zorla oy almıyoruz ya da baskı yapmıyoruz' diyen siyasi parti yani HDP’nin genel başkanı ve eş başkanları doğruyu söylemiyorlar. Partimiz kurulduğundan bu yana -yani 30 aydır-partimize yaklaşık 300 saldırı oldu. Saldırganların hiç bir yakalanmadı. Partimizi ve çalışmalarımızı hedef gösteren HDP'ye yakın siyasiler. Medya önünde açık yada dolaylı bir şekilde partimizin çalışmalarını engelleyeceklerini söylediler ve tehdit ettiler. Geçen yıl bize oy veren bazı köylüler silahlı PKK'lılar tarafından tehdit edildi. Kimilerinin evlerini ve kendilerini uzun namlulu silahlarla taradılar. Meclis adayı olarak göstermiş olduğumuz arkadaşımızın ağabeyini ve kızını yaraladılar. Dicle ilçemizin temsilcisini kaçırdılar. 70-80 yaşındaki yaşlı insanları silahla darp edip köyden göçe zorladılar."
Silahlı PKK'liler halkı tehdit etmeye başladılar
Dağdaki PKK'lilerin muhalif olduklarını sandıkları insanları tehdit etmeye başladığını söyleyen Tanrıkulu, şunları kaydetti: "Eğer barajı geçmezsel burayı kan gölüne çevireceğiz' diyerek korumasız insanlardan tehdit yoluyla oy istemeye başladılar. Böyle ortamlarda halkın iradesinin gerçek manada sandığa yansıyacağına inanmıyoruz. Bu baskı ve tehditler halkımızın ciddi bir tepki göstermesine sebep olacaktır. Tepkilerin gösterileceği bir diğer yerde devlet ve hükümettir. Çünkü zulümler yapılırken devlet seyirci kalıyor ve hükümet zamanında müdahale etmiyor. Güvenlik güçleri halkın canını ve malını korumakla görevli olmalarına rağmen bu tür olaylar olduğu zaman tamamen kendi evlerine geri çekiliyor."
6-8 Ekim olaylarının suçluları; PKK/HDP, devlet ve hükümettir
6-8 Ekim olaylarına değinen Tanrıkulu, PKK/HDP'lilerin katlettiği insanların tamamına yakının Kürt olduğunu söyledi. Katledilen Kürtlerin PKK/HDP gibi düşünmediğinden vurulduklarına dikkat çeken Tanrıkulu, 6-8 Ekim'de katledilen gençlerin resimlerini heyete göstererek, "Bunlar çok vahşi bir şekilde belki de bugüne kadar hiç örneğini görmediğimiz duymadığımız bir şekilde katledildiler. Suriye'den, Kobani'den gelen insanlara yardım eden onlara kurban eti dağıtan gençleri katlettiler. 16 yaşındaki Yasin Börü ve 3 arkadaşını bir apartmanın 4. katından aşağıya atarak vücutlarını delik deşik ettiler. Sonra cesetlerini araçlarla ezdiler ve vücutlarını yaktılar. Yazık ki Kürt oldukları halde ve Kürtler için mücadele ettiğini iddia eden PKK/HDP tarafından bu vahşi cinayetler Kürtlere karşı işlendi. Bütün bu yanlışlara rağmen biz her zaman barıştan kardeşlikten huzurdan yana tavrımızı koruduk. Ve onları da tarihten ders almaları gerektiği yönünde uyardık." dedi.
Hükümeti de eleştiren Tanrıkulu, "Savunmasız halkı bu cani vandallarla baş başa bıraktılar. Bu yüzden işlenen bu cinayetlerin bu katliamların sorumlusu devlet, hükümet, PKK ve HDP'dir. Bunlardan hiçbiri bugüne kadar hukuk önüne çıkıp hesap vermemiştir."ifadelerini kullandı.
"Hedef gösterenler bellidir"
Tanrıkulu "Partimizi, sivil toplum kuruluşlarını hedef gösterenler bellidir: Abdullah Öcalan, Selahattin Demirtaş, KCK yöneticileri ve Diyarbakır eski BDP il başkanı Zübeyde Zümrüt. Bunların medyada yer alan açık konuşmaları var. Bizi halka hedef gösterdiler. Bunlar hakkında soruşturma açılmadığı gibi soruşturma açılma talepleri de ret edildi."
"6-8 Ekim olaylarının suçları PKK/HDP, hükümet ve devlettir." diyen Tanrıkulu, "Birisi bu zulmü işlerken diğeri de bu zulme göz yumdu. Zulümlerin İşlenmesine sebep oldu. Başta bölgemizde olmak üzere bir kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı. Başta partimiz olmak üzere, sakallı olanlar, tesettürlü bayanlar hedef gösterildi. Zübeyde Zümrüt hedef gösterdikten 2 saat sonra eş zamanlı olarak saldırılar başladı. Selahattin Demirtaş ise bölgede vahşice katledilenler için sesini çıkarmazken Selahattin Demirtaş ve onun zihniyetinde olanlar sadece batıda Atatürk büstüne yapılan saldırıya tepki verdi. Devletin zamanında yaptığı zulümleri bunlar bu gün bu halka yapmaya başladı.
"Kürtlerin haklarını kimse pazarlık konusu yapamaz"
Halkın artık şiddet ortamından, baskılardan ve ölümlerden bıktığını belirten Tanrıkulu, "Çözüm sürecinin konuşulmasıyla birlikte buna çok ciddi destek verildi. Başta Partimiz olmak üzere bölgedeki siyasi partilerde çözüm sürecine destek verdiklerini belirttiler. Biz şunu söyledik: Çözüm sürecinde Kürt sorunu ile PKK sorunu birbirinden ayrılmalıdır. Aksi takdirde bu şekilde sürecin devam ettirilmesi olumsuz sonuçlara neden olacaktır. Ki şu anda da tıkanmıştır ve masa neredeyse devrilecektir. PKK’nin silah bırakmasıyla ilgili olarak devletin PKK ile konuşmasını doğal görüyoruz. İstediği şekilde PKK ile pazarlık yapabilir. Fakat Kürtlerin haklarını pazarlık konusu yapamaz. Bunu ne devlet ne de PKK yapabilir. PKK silah bıraksın veya bırakmasın Kürtlerin temel hakları verilmelidir. Bu temel hakların PKK’nin silah bırakmasına bağlanması zulümdür. Başta Hür Dava Partisi olmak üzere bölgedeki siyasi partiler ve sivil toplum kuruşları sürece dâhil edilmelidir. Biz silahların susmasından yanayız ve destek veriyoruz." ifadelerini kullandı.
"Anayasa inancımıza uygun olmalıdır"
Yeni anayasa ile ilgili görüşlerini heyetle paylaşan Tanrıkulu şu ifadeleri kullandı: Tamamen insan haklarını göz önünde bulunduran bir anayasa olmalı. Türkiye’de yaşayan farklı etnik gruptaki insanların da kabul edebileceği bir anayasa olmalıdır. Bu anayasada Türkiye’de yaşayan bütün insanların inançları, canları, malları ve düşünme hürriyeti koruma altına alınmalıdır. Anayasada halkın dinini yaşamasına engel olacak hiçbir yasanın olmaması gerekir. Anayasa inancımıza uygun olmalıdır."
"Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalıdır"
"Kürtler anayasal olarak bir halk kabul edilmelidir." diyen Tanrıkulu, "Ana dilde eğitim ve öğretimin yapılması, Kürtçenin 2. resmi dil yapılması, Kürtlerin bu ülkenin asli kurucu ikinci halkı olduğu gibi maddeler anayasada yer almalıdır." diye kaydetti.
Tanrıkulu, "AK Partinin özellikle çözüm süreciyle beraber masayı devirmeye çalışması, Kürt sorunu yoktur demesi bölgede nefretle karşılandı. Biz bu düşünceyi tamamen ret ettik. Kürt meselesi vardır bir asırdır devam ediyor. Hiç kimse bunu görmezden gelemez. Ve Kürtlerin temel haklarının verilmesi gerekir." şeklinde konuştu.