HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde özellikle, belediyelere kayyım atanması, Sur ve Silopi için alınan acele kamulaştırma kararı, Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan çatışmalar ve siyasetteki üslubun geldiği nokta hakkında açıklamalarda bulunuldu.
Azerbaycan ve Ermenistan arasından yaşanan çatışmaların tarihsel kökenin hatırlatıldığı ve bugün gelinen noktadaki çatışmaların ise Suriye ve diğer bölgelerdeki olaylardan bağımsız olmadığına dikkat çekilen açıklamada, Uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ı işgal eden Ermenistan’ın, işgal ettiği topraklardan derhal çekilmesi gerektiği belirtildi.
Gündeme dair yapılan açıklamaların diğer konu başlıklarındanözellikle,HDP/DBP’li belediyelere yönelikhukuki gasp niteliğinde kayyım atamasının mağduriyet istismarına yol açacağı, bu nedenle görevlerini suiistimal eden yöneticilerin yargılanmasının daha doğru bir yaklaşım olacağı belirtildi.
“HDP/DBP’li bazı belediye yöneticilerinin elde etikleri makamları, PKK’nin amaçlarına alet ettiklerine kuşku yoktur”
HDP’li kimi belediye yöneticilerinin görevlerini suiistimal ettiklerine, halkın maslahatından ziyade PKK’nin amaçlarına hizmet ettiğine dikkat çekilen gündem değerlendirmesinde, şu ifadeler yer aldı:
“PKK’nin çatışmaları şehir merkezlerine taşıması sonucu halkın can ve mal emniyeti ortadan kalkmış ve başta Cizre Sur ve Nusaybin olmak üzere pek çok ilçe merkezi harabeye dönmüştür. Halkın oylarıyla işbaşına gelen HDP’li belediye başkanları ve belediye meclisi üyelerinin en temel belediyecilik hizmetlerini dahi yerine getirmekte yetersiz ve aciz kaldıkları bir gerçektir.Halkın malını, halkın menfaatve hizmeti yerine, anlamsız ve gereksiz faaliyetlere harcadıkları, pek çoğunun yolsuzluk, rüşvet ve suiistimal iddiasına bulaştıkları herkesçe bilinmektedir. Büyük bir desteğe ve maddi imkâna rağmen belediyecilik hizmetinde Anadolu’nun sıradan bir ilçesinin bile gerisinde olan HDP/DBP’libazı belediye yöneticilerininelde etikleri makamları, PKK’nin örgütsel amaçlarına alet ettiklerine kuşku yoktur.”
“AK Parti Hükümeti yolsuzluk ve usulsüzlüklerine yerine kayyım atama yönündeki girişimi makul, isabetli ve hukuki değildir”
Hükümetin bugüne kadar yapılan usulsüzlüklere müdahale etmemesinin ve şimdilerdeki kayyım atama girişiminin eleştirildiği açıklamada, “AK Parti Hükümetinin PKK’nin dayattığı çatışmaların oluşturduğu psikolojik ortam sebebiyle, bugüne kadar yolsuzluk ve usulsüzlüklerine ciddi manada ses çıkarmadığı belediye başkanları yerine kayyım atama yönündeki girişimi makul, isabetli ve hukuki değildir.Suça bulaşmış, halka hizmet yerine partisine ve örgütüne kaynak aktarmakla meşgul yöneticilerin nasıl yargılanacağı, hangi usulle haklarında ne tür idari işlem ve tedbir uygulanacağı, görevden alınan belediye başkanı veya yöneticilerin yerine kimlerin hangi usulle getirileceği bellidir.” denildi.
“Bir biçimde halkın oyu ile işbaşına gelen idarecilerin hukuki gasp niteliğindeki bir yolla görevden el çektirilmesine tevessül ve tenezzül edilmemelidir”
Yapılacak kayyım atamasının mağduriyet istismarına yol açacağına, adaleti tesis etmek için isegörevini suiistimal eden belediye yöneticilerinin yargılanması gerektiğine dikkat çekilen açıklamada,“Hükümet tarafından belediyelere kayyım atama şeklinde atılacak bir adımın, adaleti sağlamak yerine, mağduriyet istismarını kamçılamaktan başka bir sonucu olmayacaktır. Bu sebeple, mevcut hukuki zeminde, hizmetin gereğini yerine getirmeyip ihmal eden, suça bulaşan, halkın malını yandaşına veya örgütüne peşkeş çeken, rüşvet ve yolsuzluğa bulaşan belediye başkan veya yöneticilerinin tespit edilip yargı önüne çıkarılması yeterlidir. Doğru veya yanlış, bir biçimde halkın oyu ile işbaşına gelen seçilmiş idarecilerin hukuki gasp niteliğindeki bir yolla görevden el çektirilmesine tevessül ve tenezzül edilmemelidir.” ifadeleri kullanıldı.
Sur ve Silopi’deki acele kamulaştırma kararı
Sur ve Silopi için acele kamulaştırma kararı hakkında da değerlendirmelerin yapıldığı açıklamada, özellikle halkın mağdur edilmemesi için tüm tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yapılarak, “Sur ve Silopi için ilan edilen, ilerleyen süreçte başka ilçeler için de söz konusu olacağı anlaşılan ilçe merkezlerinin topluca kamulaştırılması kararı, halkın mağduriyetini giderme amacına yönelik olmalıdır.Çukur, barikat ve çatışmalar sebebiyle mahallesi, sokağı hatta evi harap olan halkın, yaşam alanlarının devlet eliyle yeniden inşa edilmesinin, fiziki şartlarının eskiye oranla daha ileri bir düzeyde iyileştirilmesinin, manevi kayıpları telafi etmese de toplumsal anlamda bir rahatlama getireceği muhakkaktır. Kamulaştırma iş ve işlemlerinin; hak sahiplerinin tespitinde titiz, kamulaştırma bedelinin tespiti işlemlerinde adil ve insaflı, yeniden inşa sürecinde ise hızlı şekilde yürütülmesine dikkat edilmelidir. Çatışmalardan etkilenen mülk sahiplerinin yanı sıra kiracı olanların da hak ve hukukuna riayet edilmeli, TOKİ eliyle ihtiyaca uygun ve yeter sayıda konut inşa edilmelidir. Maddi imkânlarının yetersizliği sebebiyle ev sahibi olamayanların taksitle ev sahibi olmaları sağlanmalıdır. İstihdam ve iş olanaklarının, mümkün olan en yüksek düzeyde ve kalıcı olarak artırılmasına çalışılmalıdır.” denildi.
“Azerbaycan-Ermenistan arasında başlayan çatışmalar, savaşa dönüşme potansiyeli barındırmaktadır”
Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan çatışmaların tarihsel arka planın hatırlatıldığı açıklamada şu değerlendirme yapıldı:
“Dağlık Karabağ’dan Azerbaycan’ın sivil yerleşim yerlerine atılan top atışından sonra Azerbaycan ve Ermenistan arasında başlayan çatışmalar, iki ülke arasında gittikçe savaşa dönüşme potansiyeli barındırmaktadır. Yüzyıla yakın bir zamandır devam eden Karabağ sorunu, hakikatte bir işgal sorunudur. 1988’e kadar Azerbaycan toprakları olan Karabağ, Sovyet Rusya’nın da desteği ile Ermenistan’ın işgali altına girmiştir. Bu tarihten sonra Ermeniler, Azerilere yönelik farklı tarihlerde ve pek çok yerde insanlık dışı katliamlar gerçekleştirmiştir. 1992’de yaşanan ve kadın, çocuk, ihtiyar toplamda 1300 Müslüman Azeri’nin katledildiği Hocalı katliamı, bunlardan sadece bir tanesidir.”
“Ermenistan, işgal ettiği topraklardan derhal çekilmelidir”
Yaşanan çatışmaların, Suriye ve bölgedeki diğer olaylardan bağımsız olmadığının altının çizildiği açıklamada, “Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan son çatışmalar, Suriye ve bölgedeki diğer çatışma ve gelişmelerden bağımsız değildir. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman ülkelerin topraklarının işgal edilmesine karşı, bütün Müslümanların yekvücut olması ve haksız saldırıya karşı dayanışma içerisinde olmaları ümmet olmanın bir gereğidir. Uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ı işgal eden Ermenistan, işgal ettiği topraklardan derhal çekilmelidir.” ifadeleri kullanıldı.
Son günlerin önemli konularından olan cinsel istismar ve bunun siyasi rant aracına devşirilmesi hakkında değerlendirmelerin yapıldığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Halkımız son zamanlarda kadına yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismar gibi ahlak dışı suç oranlarındaki artıştan ve toplumdaki ahlaki çöküntüden rahatsız iken, bu vahim gidişata çözüm üretmesi gereken meclisten de benzer doğrultuda yüz kızartıcı hakaret ve sataşmalar işitmektedir.Sapkınlığı meşru göstermeye ve muhafazaya çalışıp, kurumsallaştırmaya çalışan zihniyet sahipleri, tarafgir ve kuru muhalefet anlayışıyla, yaşanmış çirkin bir olayı gayri ahlaki manevra ve söylemlerle siyasi malzeme haline getirip kazanım elde etmeye çalışmaktadırlar. İslam düşmanlığı maksatlı bir genellemeyle İslami, insani ve ahlaki değerlerin muhafazası için gönüllü olarak hizmet etmeye çalışan vakıf, cemaat ve kurumların itibarsızlaştırılması kabul edilemez bir yaklaşımdır.”
Siyasetteki üslup, seviyesizlik ve gayri ahlaki tutumlar hakkında eleştirilerin getirildiği açıklamanın sonunda, “Sözümüz meclisten içeri; ana muhalefet partisi lideri, bir kadın bakana,çirkin bir olayın sözde hesabını sorarken gayri ahlaki bir dil kullanarak seviyesizliğini veçirkefliğini ortaya koymuştur. İnsan ancak ahlaki değerleriyle insan olur. Her şeyin bir ahlakı olduğu gibi siyasetin de bir ahlakı vardır ve siyaset ahlaka en muhtaç kurumdur. Ahlaktan yoksun siyaset veya siyasetçi, toplumun sorunlarına çare bulmak bir yana toplumu bizatihi felakete götürür. Sıradan bir vatandaşın ahlaki zafiyeti ile milletin vekili konumundaki siyasetçilerin ahlaki ve insani zaafları arasında ciddi bir fark vardır. Ne hükümeti ne de meclisteki muhalefet partilerini toplumu ahlaki çöküntüye sürükleyen sebeplere yönelik samimi ve ciddi bir çözüm arayışı içinde göremiyoruz. Muhalefet zehri panzehir olarak öneriyor, hükümet ise panzehri görmezlikten geliyor. Dini ve ahlaki değerlerin alanı daraltıldığı müddetçe sapkınlıklar artacaktır.”denildi.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinin tam metni:
BELEDİYELERE KAYYIM ATANMASI
PKK’nin çatışmaları şehir merkezlerine taşıması sonucu halkın can ve mal emniyeti ortadan kalkmış ve başta Cizre Sur ve Nusaybin olmak üzere pek çok ilçe merkezi harabeye dönmüştür.
Halkın oylarıyla işbaşına gelen HDP’li belediye başkanları ve belediye meclisi üyelerinin en temel belediyecilik hizmetlerini dahi yerine getirmekte yetersiz ve aciz kaldıkları bir gerçektir.
Halkın malını, halkın menfaatve hizmeti yerine, anlamsız ve gereksiz faaliyetlere harcadıkları, pek çoğunun yolsuzluk, rüşvet ve suiistimal iddiasına bulaştıkları herkesçe bilinmektedir.
Büyük bir desteğe ve maddi imkâna rağmen belediyecilik hizmetinde Anadolu’nun sıradan bir ilçesinin bile gerisinde olan HDP/DBP’libazı belediye yöneticilerininelde etikleri makamları PKK’nin örgütsel amaçlarına alet ettiklerine kuşku yoktur.
AK Parti Hükümetinin PKK’nin dayattığı çatışmaların oluşturduğu psikolojik ortam sebebiyle, bugüne kadar yolsuzluk ve usulsüzlüklerine ciddi manada ses çıkarmadığı belediye başkanları yerine kayyım atama yönündeki girişimi makul, isabetli ve hukuki değildir.
Suça bulaşmış, halka hizmet yerine partisine ve örgütüne kaynak aktarmakla meşgul yöneticilerin nasıl yargılanacağı, hangi usulle haklarında ne tür idari işlem ve tedbir uygulanacağı, görevden alınan belediye başkanı veya yöneticilerin yerine kimlerin hangi usulle getirileceği bellidir.
Hükümet tarafından belediyelere kayyım atama şeklinde atılacak bir adımın, adaleti sağlamak yerine, mağduriyet istismarını kamçılamaktan başka bir sonucu olmayacaktır. Bu sebeple, mevcut hukuki zeminde, hizmetin gereğini yerine getirmeyip ihmal eden, suça bulaşan, halkın malını yandaşına veya örgütüne peşkeş çeken, rüşvet ve yolsuzluğa bulaşan belediye başkan veya yöneticilerinin tespit edilip yargı önüne çıkarılması yeterlidir.
Doğru veya yanlış, bir biçimde halkın oyu ile işbaşına gelen seçilmiş idarecilerin hukuki gasp niteliğindeki bir yolla görevden el çektirilmesine tevessül ve tenezzül edilmemelidir.
SUR VE SİLOPİ İÇİN ACELE KAMULAŞTIRMA KARARI
Sur ve Silopi için ilan edilen, ilerleyen süreçte başka ilçeler için de söz konusu olacağı anlaşılan ilçe merkezlerinin topluca kamulaştırılması kararı, halkın mağduriyetini giderme amacına yönelik olmalıdır. Çukur, barikat ve çatışmalar sebebiyle mahallesi, sokağı hatta evi harap olan halkın, yaşam alanlarının devlet eliyle yeniden inşa edilmesinin, fiziki şartlarının eskiye oranla daha ileri bir düzeyde iyileştirilmesinin, manevi kayıpları telafi etmese de toplumsal anlamda bir rahatlama getireceği muhakkaktır. Kamulaştırma iş ve işlemlerinin; hak sahiplerinin tespitinde titiz, kamulaştırma bedelinin tespiti işlemlerinde adil ve insaflı, yeniden inşa sürecinde ise hızlı şekilde yürütülmesine dikkat edilmelidir. Çatışmalardan etkilenen mülk sahiplerinin yanı sıra kiracı olanların da hak ve hukukuna riayet edilmeli, TOKİ eliyle ihtiyaca uygun ve yeter sayıda konut inşa edilmelidir. Maddi imkânlarının yetersizliği sebebiyle ev sahibi olamayanların taksitle ev sahibi olmaları sağlanmalıdır. İstihdam ve iş olanaklarının, mümkün olan en yüksek düzeyde ve kalıcı olarak artırılmasına çalışılmalıdır.
AZERBAYCAN – ERMENİSTAN ÇATIŞMASI
Dağlık Karabağ’dan Azerbaycan’ın sivil yerleşim yerlerine atılan top atışından sonra Azerbaycan ve Ermenistan arasında başlayan çatışmalar, iki ülke arasında gittikçe savaşa dönüşme potansiyeli barındırmaktadır.
Yüzyıla yakın bir zamandır devam eden Karabağ sorunu, hakikatte bir işgal sorunudur. 1988’e kadar Azerbaycan toprakları olan Karabağ, Sovyet Rusya’nın da desteği ile Ermenistan’ın işgali altına girmiştir. Bu tarihten sonra Ermeniler, Azerilere yönelik farklı tarihlerde ve pek çok yerde insanlık dışı katliamlar gerçekleştirmiştir. 1992’de yaşanan ve kadın, çocuk, ihtiyar toplamda 1300 Müslüman Azeri’nin katledildiği Hocalı katliamı, bunlardan sadece bir tanesidir.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan son çatışmalar, Suriye ve bölgedeki diğer çatışma ve gelişmelerden bağımsız değildir. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman ülkelerin topraklarının işgal edilmesine karşı, bütün Müslümanların yekvücut olması ve haksız saldırıya karşı dayanışma içerisinde olmaları ümmet olmanın bir gereğidir.
Uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ı işgal eden Ermenistan, işgal ettiği topraklardan derhal çekilmelidir.
SİYASETTEKİ SEVİYESİZ USLUP
Halkımız son zamanlarda kadına yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismar gibi ahlak dışı suç oranlarındaki artıştan ve toplumdaki ahlaki çöküntüden rahatsız iken, bu vahim gidişata çözüm üretmesi gereken meclisten de benzer doğrultuda yüz kızartıcı hakaret ve sataşmalar işitmektedir..
Sapkınlığı meşru göstermeye ve muhafazaya çalışıp, kurumsallaştırmaya çalışan zihniyet sahipleri, tarafgir ve kuru muhalefet anlayışıyla, yaşanmış çirkin bir olayı gayri ahlaki manevra ve söylemlerle siyasi malzeme haline getirip kazanım elde etmeye çalışmaktadırlar. İslam düşmanlığı maksatlı bir genellemeyle İslami, insani ve ahlaki değerlerin muhafazası için gönüllü olarak hizmet etmeye çalışan vakıf, cemaat ve kurumların itibarsızlaştırılması kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Sözümüz meclisten içeri; ana muhalefet partisi lideri, bir kadın bakana,çirkin bir olayın sözde hesabını sorarken gayri ahlaki bir dil kullanarak seviyesizliğini veçirkefliğini ortaya koymuştur.
İnsan ancak ahlaki değerleriyle insan olur. Her şeyin bir ahlakı olduğu gibi siyasetin de bir ahlakı vardır ve siyaset ahlaka en muhtaç kurumdur. Ahlaktan yoksun siyaset veya siyasetçi, toplumun sorunlarına çare bulmak bir yana toplumu bizatihi felakete götürür. Sıradan bir vatandaşın ahlaki zafiyeti ile milletin vekili konumundaki bir siyasetçilerin ahlaki ve insani zaafları arasında ciddi bir fark vardır. Ne hükümeti ne de meclisteki muhalefet partilerini toplumu ahlaki çöküntüye sürükleyen sebeplere yönelik samimi ve ciddi bir çözüm arayışı içinde göremiyoruz. Muhalefet zehri panzehir olarak öneriyor, hükümet ise panzehri görmezlikten geliyor. Dini ve ahlaki değerlerin alanı daraltıldığı müddetçe sapkınlıklar artacaktır.
Kaynak: HÜR24Haber