Mustafa Karakaş / doğruhaber
İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği'nin İstanbul'da düzenlediği “Yeni Türkiye Konferansları”nın altıncısında konuşan Meclis Başkanı İsmail Kahraman, 1982 Anayasası'nın herhangi bir yerinde “Allah” ifadesinin geçmediğini belirterek dindar bir anayasa yapılması gerektiğini ifade etmişti. Halkın büyük bir destek verdiği Kahraman'ın bu sözlerine sol-seküler kesim çok sert tepkiler gösterirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu açıklamayı “Kahramanın kişisel düşüncesi” olarak değerlendirmiş, Başbakan Davutoğlu da “Türkiye'nin laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olma niteliği tartışma konusu değildir” ifadesini kullanmıştı. Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın açıklamasını değerlendiren Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu meseleye nasıl baktıklarını gazetemize değerlendirdi
LAİKLİK YENİ ANAYASADA YER ALMAMALI
Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın açıklamalarından herkesin kendine göre yorumlar çıkardığını, Kahraman'ın da bu benim şahsi düşüncemdir yolu ile bir te'vilde bulunduğunu ifade eden Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu şöyle konuştu
“Her şeyden önce şu tespiti yapmakta fayda var. Laiklik ilkesinin anayasada yer alması ayrı, devletin laik olması ayrıdır. Sayın Kahraman, laikliğin yeni anayasada olmaması gerektiğini söyledi. Bizim düşüncemize göre de laiklik kavramı yeni anayasada yer almamalıdır. Sadece anayasada değil hiçbir kanunda halkın değerlerine ters, inancına aykırı hiçbir hüküm bulunmamalıdır. Mademki meclis, milletin meclisidir; milletin kahir ekseriyeti Müslüman olduğuna göre milletin inancına ve değerlerine aykırı yasa yapma yetkisi de yoktur, olmamalıdır.
DÜNYADA LAİKLİK ÖRNEKLERİ
Laikliğin dünyada sadece Fransa, İrlanda ve Meksika anayasalarında bulunduğunu; anayasalarında yer almasa da laikliği uygulayan başka ülkeler de olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu şöyle devam etti
“Fransa ve İrlanda ve bir de Meksika anayasalarında laiklik var. Fakat anayasalarında kavram olarak yer vermediği halde laiklik ilkesini uygulayan ülkeler var. Bir müddet uyguladıktan sonra bu ilkeden vazgeçenler var. Mesela Japonya 2. Dünya Savaşı'ndan sonra 1946 Anayasasında laiklik ilkesine yer vermiştir. Ancak şu anda Şintoizm Japonya'nın resmi dinidir. Bahsettiğiniz(sol-seküler) kesimlerin öykündüğü Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmı da laik değiller. Finlandiya 1970'lerin başında laiklik ilkesini terk etmiştir. Norveç Kralının Norveç kilisesine üye olması zorunludur. İngiltere'de İngiltere (Anglikan) Kilisesi vardır ve Piskoposlar Lordlar Kamarasında sandalye sahibidirler. Almanya'da dini topluluklar kilise vergisi tahsil etme hakkına sahiptir. Portekiz Krallığı Hristiyanlığa bağlıdır.”
LAİKLİK DİNDARLARA KAN KUSTURDU
Türk Tipi Laiklik uygulamasına sert eleştirilerde bulunan Yapıcıoğlu bu ülkede uygulanan Laikliğin Bizantinizm olduğunu ifade ederek “Türk Tipi Laiklik uygulamaların belki de en kötüsüdür. Türkiye'de anayasaya girdiği 1937 yılından bu yana laiklik “Bizantinizm” olarak uygulanmış, devlet dine müdahale etmiştir. Dindar insanlara da kan kusturmuştur. 28 Şubat sürecinin uygulamaları hafızalardaki tazeliğini koruyor ve o uygulamaların mağdur ettiği bazı kesimlerin mağduriyetleri de devam ediyor. “ifadelerini kullandı
MÜSLÜMAN LAİK OLAMAZ
Batı'nın laikleşmesinin kilisenin ortaçağdaki zulmünden dolayı anlaşılabilir bir tarafı olabileceğini ifade eden Yapıcıoğlu Müslümanın laik olamayacağını ifade etti. Yapıcıoğlu şöyle devam etti:
“Ruhban sınıfının insanları “vaftiz” töreni ile Hristiyanlığa kabul etme; “aforoz” ile dinden çıkarma, günahlarını bağışlama yetkilerini ellerinde bulundurma ve engizisyon mahkemeleri geçmişi nedeniyle Hristiyan Batı'nın laiklik istekleri ve uygulamaları anlaşılabilir. Batılıların ateist olmayanlarının önemli bir kısmı Deisttir. Onlara göre Allah yaratıcıdır ancak süfli dünya ile ilgili değildir. Hüküm koymaz, insanların cennete girmesi için de İsa Mesih'e inanması yeterlidir. Müslüman ise laik olamaz.”
HÜKÜMET CESUR DEĞİL
İktidarın laikçi kesimin baskılarından dolayı ciddi adımlar atmaya çekindiğini ifade eden Hüda Par Genel Başkanı Yapıcıoğlu “Türkiye gibi memleketlerde laiklik de değil belki “laikçilik” diyebileceğimiz uygulamalar ağır tahribatlara ve zulümlere yol açmıştır. 14 yıllık iktidarlarına rağmen, laikçi kesimlerin baskı ve tahakkümleri nedeniyle hükümet de anayasal bir değişikliğe cesaret edememektedir. Fakat halk artık bu baskının sona ermesini istiyor ve inşallah bir gün sona erecek. “ ifadelerini kullandı.
LAİKLİK MÜSLÜMANLARIN DİN HÜRRİYETİNİN TEMİNATI OLMAMIŞTIR
Beşeri ideolojilerin ömürlerinin ancak beşerin ömrü ile sınırlı olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu diğer dinlere din ve vicdan teminatı olsa da laikliğin İslam'ın teminatı olmadığını, insanlığın asıl teminatının İslam olduğunu ifade etti:
“Bütün çabalarına rağmen bir gün sistemleri çökecek. Aslında şu anda çökmemesi için hiçbir neden de yok. Türkiye'de laikçiler, farklı inançlara mensup vatandaşların inançlarının ancak laiklikle güvence altına alınabileceğini söylüyorlar. Laikliğin, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olduğunu iddia ediyorlar. Gayrimüslimler için bu doğru olabilir. Ancak laiklik Türkiye'de hiçbir zaman Müslümanların din hürriyetinin teminatı olmamıştır. Ancak İslam diğer dinlere mensup olanların din emniyetini sağlamıştır, hem de yüzyıllarca. İslam'a göre her vatandaşın can, mal, din, akıl ve nesil emniyeti teminat altındadır. Dinde zorlama yoktur ve farklı din mensupları kendi dinlerini yaşama, çocuklarına öğretme ve ibadetlerini yapmakta tamamen hürdürler.”