Batman'da 25 Mayıs 1995 yılında sivillere yönelik gerçekleştirilen katliam, aradan geçen 21 yıla rağmen unutulamıyor.
O gün Hürriyet İlköğretim Okulu'nun yanı başında 4 köyün kullandığı bir minibüs durağına bırakılan bomba patlatılarak aralarında öğrenci, öğretmen, kadın ve yaşlıların olduğu 11 kişi hayattan koparıldı. Hunharca gerçekleştirilen saldırıda 16 kişi de yaralanmıştı.
Aradan geçen 21 yıla rağmen menfur saldırının üstündeki sır perdesi aralanmadı. Gün geçtikçe şüpheler derin devletin tetikçisi JİTEM üzerinde yoğunlaştı. Ama bir sonuç alınamadı. Olayda şehit olanların ortak özellikleri ise İslami kimlikleriydi.
Menfur katliamda bir bacağını kaybeden Şeyhmus Demir, olay gününü aradan geçen 21 yılın ardından İLKHA'ya anlattı. Olayın gerçekleştiği durağın hemen yanında bir büfeleri olduğunu söyleyen Demir, “Olayın olduğu saat durağın kalabalık olduğu saatti. Köylere gidiş geliş saatiydi. Okul dağılmıştı. Eğer patlama öğrencilerin dağılma saatine rast gelseydi yüzlerce kişi ölürdü.” dedi.
“Bombalardan birini büfeye koymuşlar”
Bombalardan birinin poşet içinde büfenin içine bırakıldığını belirten Demir, “Dört köyün bağlı olduğu minibüs durağında büfemiz vardı. 25 Mayıs 1995 günü çok garip bir gündü. Patlamadan önce şiddetli bir rüzgâr oldu. Tozdan göz gözü görmüyordu. Biz de büfeye girdik. İki misafirim de vardı içeride. Biri Hasan'dı diğeri de Malatyalı bir öğretmen. Önce saat sesi geldi. Hatta arkadaşlara saatiniz bozuk mu diye sordum. Bomba saatliydi. Ses bize geliyordu ama bomba olduğunu nereden bilecektik. Biz böyle konuşurken bir anda büyük bir gürültüyle bomba patladı. Büfede bulunan iki tüp de art arda patladı. Büfe tamamen parçalandı. Yanımdaki iki arkadaş şehit oldular. Benim de bütün vücudum yandı. Bir bacağımı da kaybettim.” diyerek o gün yaşananları anlattı.
“12 yaşındaki oğlum da şehit oldu”
Vahşi saldırıda 11 kişinin şehit olduğunu belirten Demir, “O gün toplam 11 şehit verdik. Minibüs durağının başkanı Hüseyin ve oğlu Mehmet Emin Olcay'da şehit oldu. Şehit Hüseyin çok fedakâr bir insandı. Minibüslerden aylık maaş alırdı ve durumu iyi olmamasına rağmen tüm aylığını fakirlere, ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı. Tek derdi İslam'dı, İslam için sürekli mücadele ediyordu. Zaten o bomba sırf bu yüzden bırakıldı. Tabi minibüs durağı olduğu için de herkes gelirdi, otururdu sonuçta topluma açık bir mekândı. Ben o patlamada bacağımı dizden aşağı kaybettim. Benim durumumda iki kişi daha vardı. Oğlum da o gün şehit oldu. İbrahim'im henüz 12 yaşındaydı. Çok zeki bir çocuktu, henüz 8 yaşındayken Kur'ân-ı Kerim'i hatmetti.” diye konuştu.
“Katliamı örtbas ettiler”
Katliamın devlet tarafından örtbas edildiğini söyleyen Demir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Olaydan sonra kimse bizi sormadı. Ne olduğunu kimse söylemedi. O dönemlerde yüzü aşkın kişi tutuklandı. Suçsuz yere insanlar mağdur edildi. Olayı örtbas etmek için bunu yaptılar. Tek amaçları vardı, Müslümanları sindirmek, Müslümanları yok etmek. Katliamla ilgili araştırma yapılmadı. Ne mahkeme açıldı ne kimse bize bir şey sordu. Hiç kimse bize başvurmadı. Adli makamlar gelip ifade bile almadılar.” (M.Fatih Akgül-İLKHA)