HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Şırnak'ta partilileriyle bir araya geldiği toplantıda gündemin öne çıkan konuları hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Dün Şırnak'a giderek esnafla bir araya gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, bugün de partilileriyle bir araya geldi. Burada gündemin öne çıkan başlıkları hakkında önemli açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, öncelikle Şırnak halkının yaşadığı sorun ve sıkıntılara dikkat çekti.
Halkın sıkıntılarını dinlediklerini ve hâlâ sorunların giderilmediğini, mağduriyetlerin devam ettiğini belirten Yapıcıoğlu, partisinin var olan sorunlar hakkında bir rapor hazırlayacağını ve sorunların giderilmesi için ellerinden gelen tüm gayreti göstereceklerini ifade etti.
"Şırnak’ın yaraları henüz sarılmamış"
Hükümetin Şırnak'ın sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu sözleri yerine getirmediğini gördüklerini belirten Yapıcıoğlu, "Şırnak’taki arkadaşlarımız Şırnak'la ilgili bize raporlarını bildirdiler. Genel Merkezimizden birkaç heyetimiz gelip burada incelemelerde bulundular. Ama o yıkımdan sonra, sokağa çıkma yasağında ben genel başkan olarak buraya gelememiştim, kısmet bugüneymiş. Şırnak’ın sorunlarını biliyorduk. Ama bugün kendimiz gelip birebir vatandaşlarla görüşerek, sorunları dinledik. Şırnak’ın yaraları henüz sarılmamış. Şırnak’ta nerdeyse evlerin yarısı yıkılmış durumda. Hükümetin bir sözü vardı; kış gelmeden evi yıkılan vatandaşlara yeni binalar yapıp teslim edecektiler. Bu sözün yerine getirilmediğini yerinde gördük, müşahede ettik." dedi.
Şırnak esnafı büyük sıkıntılar yaşıyor
Mağdur olan halk için yeni konutlar yapılmamışken yeni yıkımların yapılacak olmasını da eleştiren Yapıcıoğlu sözlerine şöyle devam etti:
"Henüz yıkılan binaların yerine yenileri yapılmamışken Gazipaşa Mahallesi'nde bir kısım evlerin daha yıkılması yönünde bir karar alındığını, inşaatların yapımına başlanılmadan bunların yıkımına başlanacağı vatandaşları ciddi bir şekilde tedirgin etmiş. Gazipaşa Mahallesi'nde yıkım kararı alınmış evler de öyle oturulmayacak düzeyde çok ciddi hasarlar yok. Onların bazılarında insanlar oturuyor. Gezdiğimiz esnafın en büyük sıkıntısı ildeki binaların yarısından fazlasının yıkılmasından dolayı ilde yaşayan insanların çevre il ve ilçelere taşınmış olmasından dolayı işlerinin önceye göre iyi olmadığını söylediler. Şehirde yaşayan insanların önceye göre, gelir düzeyi düştüğü için eskisi gibi alışveriş yapamıyorlar. Bu da esnafı olumsuz yönde etkiliyor. Kira parasını çıkaramayan esnafımız var. Buraya geliş amacımız yaraların ne kadar sarıldığını görmek, eksiklikleri yerinde tespit etmek ve bunları raporlaştırmaktır. Bunu hem bu yaraları sarmakla görevli kişilere iletmek hem de bu işin takipçisi olmak için yapıyoruz."
Esnafın kendilerine aktardığı kimi sorunlar hakkında da bilgi veren Yapıcıoğlu, "Özellikle vergi kaydı bulunmayan esnafın zararlarının karşılanmayacağı kendilerine iletilmiş. Biz aktarılan bilgiler bu yönde. Biz bu bilgileri resmi makamlar nezdinde de görüşeceğiz. Ve buradaki halk için yapılması gereken her neyse yaptırmak için çaba içerisinde olacağız." diye belirtti.
"Biz referandumda evet demenin memleket hayrına olacağını düşünüyoruz"
Anayasa değişikliğine ilişkin yapılacak referandum hakkında da konuşan Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"16 Nisanda sandık başına gidecek vatandaşların yarısına yakını ‘evet’ yarısına yakını ‘hayır’ oyu kullanacak. Hangisi sandıktan çıkarsa çıksın aralarında ciddi bir fark olmayacak. Bizim öngörülerimiz ‘evet’in daha fazla çıkacağı yönünde. Ama bu 'evet'lerin oranı en fazla ya da hayır çıkacaksa oranı en fazla yüzde 60 olur. Yani 60’a 40 ya da 50’li oranlarda olacak. Hal böyle olunca ister evet deyin, isterse hayır deyin tepkiler olacaktır. Siz kararınızı evet diye açıklarsanız evet demenize sevinenler olumlu tepki vereceklerdir. Hayır derseniz hayır çıkmasını isteyenler bu sefer size olumlu tepki vereceklerdir. Biz referandumda evet demenin memleket hayrına olacağını düşündüğümüz için kararımızı evet yönünde kullandık. Biz kararımızı evet yönünde kullanacağımızı belirttikten sonra buna sevinenler, olumlu tepkiler verdiler. Ama olumsuz tepkilerde var. Tepki verenler 'hayır'ın daha fazla olmasını ve bu anayasa değişikliğini istemeyenlerdir."
"Bizim ve milletimizin yegâne talebi yepyeni bir anayasadır"
Yapılacak değişikliğe rağmen 1982 Anayasası'nın iskeletinin hâlâ ayakta olacağına dikkat çeken Yapıcıoğlu, HÜDA PAR'ın ve halkın yegâne talebinin yepyeni bir anayasa olduğunu belirterek şunları ifade etti:
"Şu anda 1982 askeri darbesinden sonra o cuntanın sipariş üzerine hazırlattığı anayasa yürürlüktedir. 1982 anayasasında şu ana kadar 18 değişiklik yapıldı. 170 küsur maddesi vardı. Bu referandumda evet çıkarsa bunun 21 maddesi yürürlükten kalkacak. Daha öncede kalkan maddeler vardı. Dolayısıyla madde sayısı 177’den 155’e düşmüş olacak. Bunların da 98'i de değişmiş olacak. Ama halen 1982 Anayasası'nın ruhu, iskeleti ayaktadır. Bizim ve milletimizin yegâne talebi yepyeni bir anayasadır. Ama bugünkü siyasi konjektörde herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir anayasa hazırlamak mümkün görünmediği için bir kez daha değişiklik yapılıyor."
"Bize göre yargı ile ilgili Cumhurbaşkanının yetkileri fazladır"
Halkoyuna sunulacak yeni düzenleme hakkında değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, "Peki, bu anayasa değişikliği kusursuz mudur, yanlışları yok mudur? Evet, vardır. Bize göre yargı ile ilgili Cumhurbaşkanının yetkileri fazladır. Fakat bunu hazırlayanların muhtemelen bu maddeleri tepkisel olarak bu anayasa değişikliğine iliştirdiklerini söyleyebiliriz. Neden, çünkü daha önce Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu dâhil, yüksek yargı organlarının seçim yöntemi halkın çok bildiği bir şey değildi. Diyebilirim ki düzenin siyaset kurumu öyle bir sistem kurmuştu ki bir kast sistemi vardı. 2010 referandumunda anayasa değişti. Daha sonra 2011’de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu seçimleri Kürsü Hâkimliği dediğimiz adliyelerdeki görev yapan hâkim ve savcılar tarafından seçildiler. Ve bu FETÖ olayı patlak verdi. Her tarafa kendi adamlarını yerleştirdiler. 2011’den sonra Yargıtay'daki daire sayılarını arttırdılar. 167 yeni üye gönderdiler. Nerdeyse bunların tamamı FETÖ mensubuydular. Yani kendi adamlarını yerleştirdiler. Buna tepki olarak tekrar benzer bir şey yaşamamak için yetkileri tek elde topladılar diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
"Evet dersek 1982 Anayasası biraz daha değişmiş olacak, hayır dersek 1982 Anayasasının ömrü biraz daha uzamış olacak"
Yapılacak anayasal değişikliğin yetersiz olduğunu, ama 1982 Anayasası'nın değişime uğraması dolayısıyla olumlu bulduklarını belirten Yapıcıoğlu, şunları ifade etti:
"Daha önce yapılan 1961 Anayasası, 1982 Anayasası hatta 1924 Anayasası askeri dönem anayasalarıdır. Biz artık sivil bir anayasa yapılmasını gerektiğini söylüyoruz. Pek çok dönemde pek çok anayasa tepkisel olarak hazırlanmış, kanun yapılmıştır. Bu değişiklikle ilgili kaleme alının maddelerde bazıları en azından tepkiseldir. Bu nedenle bunların çok uzun ömürlü olmayacağını zaman içerisinde değişeceğini düşünüyoruz. Özet olarak artıları var eksileri var. Biz tarttık. Artılarının eksilerinden fazla olduğu kararına vardık. Şimdi evet dersek, evet çıkarsa ne olacak; 1982 Anayasası biraz daha değişmiş olacak. Peki, hayır dersek ne olacak. Bizim istediğimiz değişiklikler mi yapılacak? Hayır! 1982 Anayasasının ömrü biraz daha uzamış olacak. Bu anlamda biz diyoruz ki bu değişiklikler yetersizdir, ama olmalıdır."
"Haksızlığa uğramış olanın kim olduğuna da bakmıyoruz"
Kavmiyetçilik, milliyetçilik ve ırkçılık zemininde yaşanan tartışma ve çatışmaları doğru bulmadıklarını vurgulayan Yapıcıoğlu, "Biz ne Kürtçüyüz ne de Türkçüyüz! Biz Müslümanız, biz insanız." diyerek şunları dile getirdi:
"Biz hangi memlekete doğacağımıza karar vermedik. Biz Kürdüz ama Kürtçü değiliz. Biz haksızlığa uğramış olan insanların, haksızlığa uğramış oldukları haksızlığı dile getirmeyi ırkçılık olarak ya da kavmiyetçilik olarak isimlendirmiyoruz. Haksızlığa uğramış olanın kim olduğuna da bakmıyoruz. Onun hangi dili konuştuğunu, hangi etnik kimliği taşıdığını da sormuyoruz. Bir kişi haksızlığa uğramışsa biz onun uğramış olduğu haksızlığı dile getirmek isteriz. Uğradığı haksızlığı kaldırmak isteriz. Gücümüz yeterse kendimiz kaldırırız. Yetmezse bunu talep ederiz."
"Kürt meselesi vardır"
Bölgede yaşanan olayların büyük acılara neden olduğunu, herkesin bunu görmesi gerektiğini ve bundan gerekli derslerin çıkarılmasını umduğunu belirten Yapıcıoğlu, "Bu kadar çok musibetten yeteri kadar ders alındı mı bundan çok emin değilim. Ümit ediyorum ki; yaşanan bu kadar acıdan, yıkımdan, yapılan bu kadar haksızlıkların, adaletsizliklerin doğurduğu sonuçlardan inşallah birileri ders çıkarmıştır. Bakın PKK bir sonuçtur, bir sebep değil. Kürt meselesi vardır ve bu mesele 100 yıllık bir meseledir. PKK’nın geçmişi de henüz 40 yılı bulmamıştır. Haksızlıklar devam ettiği için PKK doğdu. Eğer siz Kürt meselesini sadece PKK’dan ibaret görürseniz, sadece PKK’nin elindeki silah zannederseniz, yanılmış olursunuz." diye vurguladı.
"PKK’nin sermayesi elindeki silahtır"
PKK'nin kullandığı şiddetin, elindeki silahın tek sermayesi olduğunu, bu yönetimin dönemsel taktikten ibaret olmadığını belirten Yapıcıoğlu, "Sermayesi çekiç olan gördüğü her nesneyi çivi sanır. PKK’nin sermayesi elindeki silahtır. Sermayesi silah olan ve başka hiçbir sermayesi olmayan bir yapının kolay kolay şiddet dilinden, silahtan vazgeçmesini beklemek saflıktır. Bir tek şartla bunu yapabilir; siyasi destek verenlerin önemli bir oranda desteklerini çektiklerini görürlerse o zaman belki siyaseten, taktik olarak bu şiddetten vazgeçebilirler. Yoksa şiddeti, silah kullanmayı bir strateji olarak benimsemişler. Yani şiddet, dönem dönem uyguladıkları bir taktikten ibaret değildir. Şiddetin çok iyi sonuç verdiğini düşünüyorlar. Onların zihniyeti maalesef budur." dedi.
Yapıcıoğlu, "7 Haziran seçimlerinden sonra HDP Genel Başkanı emanet oy verenlere teşekkür etmişti. Kandilden hemen ayar vermeye başladılar. Dediler ki, hayır emanet oy yoktur. Oyların hepsi bizimdir. 7 Haziran'dan sonra 22 Temmuz'da şiddet olayları tırmanmaya başladı. Daha önce yok muydu? vardı. Cizre'de Nur Mahallesi'nde çukurlar kazıp, barikatlar kurup oradaki kardeşlerimizi 8-10 saat ateş altına aldıklarında tarih Aralık 2014’ü gösteriyordu. Yani Haziran seçimlerinden takriben 6 ay önceydi. O zaman da aynı şeydi. O zamanda barikat vardı. 6-8 Ekim olaylarında ortaya koydukları bu şiddet olaylarında millet bir daha bu olaylar olmasın, barışa bir şans daha verelim diye yüzde 6,5’tan oylarını yüzde 13’e çıkardığında bunu yanlış okudular. Şiddetlerine verilen destek olarak algıladılar. Biz o zaman da dile getirdik. Ne kadar oy o kadar şiddet ne kadar oy o kadar bomba. Millete dedik ki çekin desteğinizi, onlara biraz ayar verin. Onlar da şiddetlerini azaltsınlar. Bütün bu olanlara, Şırnak’ın yarısının yıkılmasına rağmen, Cizre, Nusaybin, Sur’un yıkılmasına rağmen belli bir oranda destekler düşmezse toparlandıkları ilk gün daha şiddetli eylemlere geçme noktasında hiç tereddüt etmezler, bunu herkes bilsin." ifadelerini kullandı.
"Senin bayrağın kutsal başkalarının ki paçavra öylemi? Bu hadsizliktir"
Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani'nin Türkiye ziyaretinde havaalanında Kürdistan Bayrağının göndere çekilmesinin ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başlatmış olduğu tartışmaya da değinen Yapıcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Başbakan dün ne dedi. 'Terörle mücadelede Sayın Bahçeli ile aramızda millim fark yoktur. Referandum süreci de hassastır.' Ama gerçekten Bahçeli’nin yaptığı çok ayıp bir şey ve yaptığı bize göre bölücülüktür. Diyor ki 'Kürt kardeşlerimize karşıymışız gibi bizi göstermeye çalışıyorlar.' Yani nedir senin kardeşlik ölçüsü. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olan Kürtler senin kardeşin dışındakiler senin düşmanın mı? Senin ölçün sınırlarsa sınırın öteki tarafındaki Türkmenler nereden senin kardeşin oluyor. Senin bayrağın kutsal başkalarının ki paçavra öylemi? Bu hadsizliktir. Çok büyük bir ayıptır. Buradaki kardeşim dediği Kürtleri de incittiğinin farkındadır. Eğer farkında değilse çok daha büyük bir şeydir. Bütün dünya o bayrağı tanıyor. Sen tanımazsan ne olur. Almanya’daki bir eyaletten biri geldiğinde onu karşılamayın mı diyeceksiniz? Demiyorsunuz. Elin gâvuruna demiyorsunuz. O zaman neden kardeşinize söylüyorsunuz. Bir de ceddinizle övünüyorsunuz. Ceddim dediğiniz Osmanlı bu topraklara Kürdistan demiş, Selçuklu Kürdistan demiş. Cumhuriyetin birinci yıllarında da burası Kürdistan'dı. 1920’de buradan meclise gidenler Kürdistan vekilli olarak gitmişler. Şimdi Kürdistan demek bölücülüktür öylemi, hadi oradan."
"Mümin kim olursa olsun benim kardeşimdir"
"Biz bir tek ölçü tanıyoruz. Bizim ölçümüz İslam’dır." diyerek sözlerine devam eden Yapıcıoğlu, son olarak şunları söyledi: "Allah’ın kitabı müminlerin kardeş olduğunu söylemiştir. Mümin kim olursa olsun; mümin bir Kürt de Türk de Alman, Rus, İngiliz ve de bir Arap da olsa benim kardeşimdir. Esir’de olsa günahı da olsa hatası da olsa benim kardeşimdir. Çünkü Allah onu bana kardeş kılmış. Ben kimim bunu ret edeceğim. Ben haddimi bilirim. Ve herkese de tavsiye ederim, herkes haddini bilsin. Allah'ın koymuş olduğu ölçüyü kendine bir hak olarak gören herkes haddini aşmıştır. Hadsizdir." (İLKHA)