Etiket Yayınları arasında çıkan “Kaçak Yolcu” romanı Hz. Yunus ile ilgili yazılmış ilk roman özelliğini taşıyor. Hz. Yunus ile ilgili bilgilerin kısıtlı olduğu bir dönemde böyle bir çalışmanın çok kıymetli olduğunun altını çizmek gerekiyor. Romanı okumuş birisi olarak şunu net bir şekilde belirtmem gerekiyor roman çok akıcı bir dille yazılmış. Bu eser Hz. Yunus ile ilgili çok ciddi bir bilgi birikimi katacaktır okuyucuya. Bu vesileyle kitabın yazarı, İslami edebiyatın güçlü kalemi Sadullah Aydın ile son çıkan romanı Kaçak Yolcu’yu konuştuk. Sadullah Aydın, “Annelere, babalara, eğitimcilere bu tür kitapları gençlere okutmalarını tavsiye ediyorum” dedi.
Röportaj: Ziya Gündüz
Hocam öncelikle böyle bir eseri yazmanızdaki temel gayeniz nedir?
Bismillah! Hazreti Yunus kıssası Kur’an-ı Kerim’in en güzel kıssalarından, öykülerinden biridir. Dersler ve ibretlerle doludur. Günümüzün insanlarının, özellikle genç nesillerin Kur’an kıssalarını bilmeye, öğrenmeye ihtiyaçları var. Kur’an öyküleri birer hidayet kaynağı mesabesindedirler. Toplumumuzu, gençliğimizi Kur’an-i, İslami, insani değerlerle tanıştırma, Allah ile olan gönül bağlarını güçlendirme çabasında Kur’an kıssaları çok önemli, hayati birer vesiledir.
Tabi bunu yaparken bu kıssaları en güzel ve etkileyici bir şekilde işlemek lazım… Yüce Allah insanlara güzel bir üslupla, etkileyici bir dille ve hikmetle gidilmesini istiyor. Burada Müslüman, İslami endişe sahibi sanatçılara, edebiyatçılara büyük görev düşüyor. Sinema, roman, öykü, şiir gibi edebi vesilelerle bu güzel, hikmet dolu, birer ahlak ve kemal kaynağı kıssaları anlatmak lazım…
Benim de yapmaya çalıştığım bu. Müslüman bir edebiyatçı olarak Hazreti Yunus’un ibret ve derslerle dolu kıssasını roman sanatını kullanarak işlemeye çalıştım. İnşallah faydalı olmuştur diye düşünüyorum.
TEMEL REFERANSIM KUR’AN OLDU
Bildiğim kadarıyla Hz. Yunus ile ilgili sınırlı bilgi var. Romanı hazırlarken hangi kaynaklardan istifade ettiniz, nasıl bir yol izlediniz? Konuyla ilgili kaynak sorunu yaşadınız mı?
Hazreti Yunus Kıssası Kur’an’ın en güzel ve hikmet dolu kıssalarından biri olmasına rağmen hakkında az bilgi olan bir kıssa. Kur’an’da da detaylı geçmiyor. O yüzden romanı kısa tutmak zorunda kaldım. Kuşkusuz tefsirlerde bu kıssayla ilgili bazı detaylar, bilgiler var. İbn-i Kesir olsun, İbn-i Esir olsun, Taberi tarihi olsun, diğer bazı eski veya çağdaş tefsir ve tarih kitapları olsun, bu eserlerde Yunus Kıssası ile ilgili bilgiler var. Ben bunlardan faydalandım. Ancak bu kitaplarda ne yazık ki İsrailiyat diyebileceğimiz, uydurulmuş bilgiler de var. Ben mümkün mertebe Kur’an’ın ruhuna, peygamberlerin masumiyetine, Hazreti Yunus’u anlatan ayetlerin içeriğine aykırı bilgileri kullanmadım. Temel referansım Kur’an oldu.
HZ. YUNUS’UN İNSANLARLA İLETİŞİMİ ÇOK GÜÇLÜ
Hz. Yunus ile kavmi arasında nasıl bir iletişim vardı?
Romanı okursanız bu iletişimin mahiyet ve boyutunu net bir şekilde görürsünüz. Diğer peygamberler gibi Hazreti Yunus da kâmil bir ahlaka sahip. Toplumu arasında fazilet ve erdemleriyle sivrilmiş, her anlamda örnek bir şahsiyet. Güvenirlik, adalet, alçakgönüllülük, yardımseverlik, hoşgörü, edep, tevazu ve daha birçok güzel hasleti kendinde toplamış. İnsanlarla iletişimi çok güçlü… Çok etkileyici bir şahsiyet… O yüzden peygamberlikle görevlendirilmeden önceki yaşamında kendi toplumunun adeta sevgilisi. Halkı tarafından çok seviliyor, el üstünde tutuluyor.
Ama ne zaman ki peygamberlikle görevlendiriliyor o zaman iş değişiyor işte. Aslında toplumun çoğunu oluşturun alt tabaka, yoksul kesim, sömürülen kitleler kalplerinde yine Hazreti Yunus’a muhabbet duyuyorlar. Lakin egemen sınıfın baskı ve zulmünden korktukları için onlar da çoğunluk olarak egemen sınıfla aynı safta yer alıp Allah’ın peygamberine düşman kesiliyorlar.
Neden egemen sınıf Hazreti Yunus’a düşman kesiliyor. Peygamberlikten önce halkın sevgilisi iken neden peygamberlik sonra halkı tarafından düşman, deli, haşa sapık ilan ediliyor. Roman okunursa bütün bu soruların cevabı net olarak anlaşılacak. En iyisi romanı okumak… Çünkü romanda bu konular daha detaylı, edebi ve duygusal bir dille anlatılmış.
PUTPEREST BİR HALKTI NİNOVALILAR
Romanda Nivova’dan çok söz ediyorsunuz. Nivova tam olarak neresi ve halkı nasıl bir yapıya sahipti?
Ninova şimdiki Irak topraklarında bulunan, Musul kentine yakın, Dicle nehrinin kenarında kurulmuş ve birçok medeniyete, tarihte uygarlık kurmuş millete başkentlik yapmış bir şehir. Şehir günümüzde harabe halde ama kalıntıları hala mevcut… Ve bu kalıntılardan şehrin mamurken bayağı modern olduğu anlaşılıyor.
Dediğim gibi şehir Asurlular, Sümerler gibi uygarlık kurmuş birçok millete başkentlik yapmış. Hazreti Yunus zamanında da Ninova halkı uygar bir halktı. Dicle kenarında kurulan bir şehir olduğu için geçim kaynakları büyük ölçüde deniz ticaretiydi. Ama savaşçı ve zalim bir halk oldukları, teknolojik olarak geliştikleri için çevrelerindeki halklara, içlerindeki zayıf kesimlere zulmediyor, zenginliklerini talan ediyorlardı. Kısacası zalim, zengin, kibirli, talan siyaseti güden, putperest bir halktı Ninovalılar.
YOKSULLAR ONU BİR BABA GİBİ GÖRÜYORDU
Hz. Yunus’a niçin yoksulların babası deniyordu?
Hazreti Yunus da diğer tüm peygamberler gibi merhamet sahibi, gönlü acıma dolu bir insandı. Zulme karşıydı. Yoksulların hakkını savunmaya adamıştı kendisini. Nerde bir yoksul, bir muhtaç, bir çaresiz görürse onun yardımına koşuyor, kendisi ihtiyaç duymasına rağmen sahip olduğu varlığı yoksullara veriyordu. O yüzden adı yoksulların babasına çıkmıştı. Yoksullar onu bir baba gibi görüyor, ihtiyaçlarını çekinmeden, gönül rahatlığıyla ona söylüyorlardı.
İNSANLIĞIN KURUTULUŞU İSLAM’A DÖNMEKLE OLUR
Romanınız Hz. Yunus’u anlamak için sizce yeterli mi?
Hayır, kesinlikle yeterli değil… Bu roman bu alanda yazılmış bir ilk çalışma. Hazreti Yunus’u anlatan ilk roman… Ben şimdiye kadar Hazreti Yunus’u anlatan özgün bir kitaba, bir romana, hatta düşünsel bir çalışmaya rastlamadım. O yüzden kendi romanıma bir başlangıç, bir giriş gözüyle bakıyorum. İnşallah bu konuda daha güzel, daha etkileyici çalışmalar topluma kazandırılır.
Biz Müslümanlar ne yazık ki bu konularda çok yetersiziz. Elimizin altında altın madenleri mesabesindeki olaylar, kaynaklar, tarihi kıssalar var. Her biri birer destan, birer erdem ve fazilet kaynağı öyküler, hayatlar, olaylar… İnsanlığın ahlaki olarak, manevi olarak o kadar korkunç derecede yozlaştığı ve bu tür konulara hayati derecede ihtiyaç duyduğu bir zamanda biz elimizdeki bu hazinelerin değerini bilmiyoruz. Biz Müslümanlar, Müslüman aydınlar, sanatçılar, edebiyatçılar, şairler, romancılar, öykücüler, sinema sanatçıları, bu alanda yüzlerce, hatta binlerce eser ortaya koymamız lazımdı. İnsanlığın kurtuluş ve mutluluğu, ahiret saadeti, adalet ve huzura kavuşması İslam’a dönmesiyle mümkündür. İslam’ı insanlara götürmenin en etkileyici yollarından biri de İslam peygamberlerini, yüce İslami şahsiyetleri insanlara anlatmaktır.
Batılılar gerçekte değersiz, zalim diyebileceğimiz, şirk ve zulüm bataklığı içinde boğulmuş sahte kahramanlarıyla ilgili binlerce film çevirirken, yüzlerce roman yazarken bizler nasıl birkaç eserle bu iş tamamdır diyebiliriz.
“KAÇAK YOLCU” GENÇLER ARASINDA BİR HEYECAN DALGASI YARATTI
Kitapla ilgili olumlu veya olumsuz geri dönüşümler alıyor musunuz?
Bu benim on dördüncü eserim, dokuzuncu romanım. Diğer romanlarımla ilgili de okuyuculardan dönüşümler aldım. Elhamdulillah romanlarım genel anlamda ilgi görüyor. Bir okuyucu kitlem var. Ama itiraf edeyim bu pandemi ortamında, doğru dürüst reklam yapılmamasına ve yeni çıkmasına rağmen “Kaçak Yolcu” romanım özellikle gençler arasında bir heyecan dalgası yarattı. Yüzlerce okuyucu kardeşten olumlu yönde dönüşümler aldım. İlk baskısı yanılmıyorsam ya tükendi ya da tükenmek üzere.
Bunda Hazreti Yunus kıssasının macera yönünün ağırlıkta olmasının da payı var herhalde. Olay gerçekten çok güzel ve etkileyici… Olağanüstülüklerle dolu.
Bir duygu sağanağı var ilk bölümlerde… Acı çeken, sabrının sonuna gelen, gözyaşları içinde Rabbine sığınan bir peygamber. Allah kavmine kırk gün süre tanıyor. Ama Yunus Peygamber gidişatta bir değişiklik görmeyince gizlice bir gemiye binip kavmini terk ediyor. Sonrasında ise olağanüstü olaylar, dehşetli zamanlar, gökleri kaplayan kapkara azap bulutları, korkunç fırtınaya yakalanan gemi, bir balina büyüklüğündeki balığın diri diri yuttuğu bir peygamber ve birbirinden etkileyici olaylar zinciri…
YENİ BİR ROMAN ÇALIŞMAM VAR
Yeni roman üzerinde bir çalışmanız var mı varsa bunu bizimle paylaşır mısınız?
Allah’ın izniyle ömrüm yettikçe ve imkân dâhilinde roman yazmaya devam edeceğim. Yeni bir roman çalışmam var. Diyarbakır’ın fethini anlatan bir roman… Bitmek üzere… Yayınlandığı zaman ilgi göreceğine inandığım bir eser. İnşallah onun da okuyucuyla buluşmasını Allah bize nasip eder.
İSLAMİ ESERLERİN GENÇLERE FAYDASI ÇOK VAR
Son olarak konumuzla ilgili neler söylemek istersiniz?
Gençlerimiz, toplumumuz emperyalist kültürünün saldırısı altındadır. Batılılar sinema, roman, tiyatro, sanat ve edebiyat yoluyla gençlerimizi zihinsel olarak iğfal ediyorlar. Bu nedenle bu tür İslami eserlerin gençlere faydası çok var. Bu eserler gençlere Allah ile İslami değerler arasında köprü vazifesini görüyor. Bu nedenle annelere, babalara, eğitimcilere bu tür kitapları gençlere okutmalarını tavsiye ediyorum.
Sadullah Aydın kimdir?
Ben 1968 yılında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde seyyid bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Çocukluğum ve gençliğim çoğu yazarda olduğu gibi okullarda geçti. Yaz tatillerinde babamın imamlık yaptığı köylerde hep dağlara, kırlara çıkar kitap okurdum. Hayatımın en tatlı, en lezzetli, en unutulmaz anlarım o yıllardır diyebilirim. Bazen günde sekiz saat kitap okurdum. Ceviz ağaçlarının, asma dallarının gölgeliklerine uzanır okurdum ve hayal kurardım. Dünya klasiklerinin çoğunu o yıllarda bitirdim diyebilirim.
Lise yıllarında iken İslami düşünce ile tanıştım. Bu defa yoğun olarak İslami kitaplara yöneldim. Seyyid Kutup, Mevdudi, Ali Şeriati, Mutahhari, Muhammed İkbal, Üstad El-Benna, Fethi Yeken ve diğerleri… Sonrasında Üstad Bediüzzaman, Muhammed Akif, Mevlana, İmam Gazali ve kaynak kitaplar…
Üniversiteyi Çukurova’da okudum. İlk öykülerimi üniversite yıllarında o dönem Adana’da çıkan Yeni Sıla Dergisinde yazdım. Sonra Mektup Dergisinde de bazı yazılarım çıktı. İlk romanımı da üniversite yıllarında yazdım. Ashab-ı Kehf’i anlatan bir romandı. Direniş ismini vermiştim romanıma. Eserimi İslamoğlu yayıncılığa göndermiştim. Ne yazık ki kaybettiler. Bulamadım. Daha sonra çeşitli dergi ve gazetelerde öykü ve yazılarım çıktı.
Yirmi beş yaşımda ilk romanım “Özgürlüğe Çağrı” çıktı. O gündür bugündür yazıyorum. On dört civarında eserim var. İnzar, Doğruhaber ve başka yayın organlarında yazılarım düzenli çıkıyor. Otuz romanlık bir projem var. Asr-ı Saadet ve Kur’an kıssalarını referans alacak olan romanlar. İnşallah Allah ömür verir, bu eserleri yazmayı kısmet eder. Arkamda bir hayır kapısı bırakarak giderim. Müslüman bir sanatçı olarak eserlerimle davama, dinime bir nebze de olsa hizmet edebileceksem ne mutlu bana.
Kaynak: HÜR24 Haber