ALLAH'ın Es-Selam ismi ve Namaz ile ilgili açıklamalar...
RAMAZAN MANİSİ:
Gökyüzünün melekleri
Devran eder felekleri
Bu ayda ikram edenin
Zayi olmaz emekleri
NAMAZ KONUSU:
AYET:
-“Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, Huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük) dır.” -El Bakara Suresi:45-
HADİS:
-"Kulla küfür arasında namazın terki vardır." -Tirmizî, Îman: 9,; Ebû Davud, Sünnet: 15, ; İbni Mace, Salât: 77-
ES-SELÂM
Her çeşit arıza ve hâdiselerden salim kalan;
Her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran;
Cennet'teki bahtiyar kullarına selâm eden...
Bu ism-i şerif, Kuddûs ismi ile yakın bir mana ifade etmekte ise de Selâm ismi, daha ziyade istikbale aittir. Yani, Cenâb-ı Hakk'ın gerek zâtı, gerek sıfatı ileride en ufak bir teğayyüre, bir değişikliğe, bir zaafa uğramaktan münezzehtir. O, ezelde nasılsa ebedde de öyledir.
AYETLER:
-“Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takva iledir.” -Taha Suresi:132-
-“Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden Boyun eğiciler olarak (namaza) durun.” -El Bakara Suresi:238-
-“Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, Rükû' ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı Veren müminlerdir.” -Maide Suresi:55-
-“De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah'ındır." -En’am Suresi:162-
-“Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; Kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, Namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak Verdiklerimizden infak edenlerdir.” -Hacc Suresi:35-
-“Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar Sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekâtı Verirler, marufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.” -Hacc Suresi:41-
-(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. -Nur Suresi:37-
HADİSLER:
İmam Malik (Radıyallahu anh)'e ulaştığına göre, Resûlullah (Aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "İstikamet üzere olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. (Zahiri ve batini temizliği koruyarak) abdestli olmaya ancak mümin riayet eder." -Muvatta, Taharet 36, İbnu Mace, Taharet 4-
Abdullah b. Mes’ûd (r.a) anlatır: “Hz. Peygamber (S.A.V)’e:’’hangi amel Allah’a daha sevimlidir?” diye sordum. “Vaktindeki namazdır.” buyurdu: “sonra hangisidir?” dedim: “sonra da anne ve babaya iyi davranmaktır.”buyurdu: “sonra hangisidir?” dedim: “Allah yolunda cihaddır.” buyurdu. -Buhari: Salât-
Enes b. Malik (r.a.): “Resûlullah (s.a.v): ‘kim bizim namazımızı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse, bu kimse Allah ve Resûlü’nün güvencesinde (zimmetinde) olan Müslümandır. Güvencesi (zimmeti) konusunda Allah’a hiyanetlik etmeyin’ buyurdu. “demiştir. -Buhari-
Ebû Hureyre (r.a)’dan. Resûlullah (s.a.v.) Cuma gününü dile getirdi ve: “Bu günde bir süre vardır ki Müslüman bir kul namaz kılmaz için doğrulduğunda bu zamana rastlar da Allah’tan bir şey isterse (Allah,onun) istediğini mutlaka verir” buyurdu. -Buhari-
-“İstikamet üzere olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. (Zahirî ve batini temizliği koruyarak) abdestli olmaya ancak mümin riayet eder." -Muvatta, Taharet: 36, ; İbni Mace, Taharet: 4, ; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/220-
-"Kulla küfür arasında namazın terki vardır." -Tirmizî, İman: 9,; Ebû Davud, Sünnet: 15, ; İbni Mace, Salât: 77-
Namaz; cemaat halinde eda edildiği zaman, aynı saftaki Müslümanı sosyal ve siyasi eşitliğe, evrenselliğe, kardeşliğe ve diğer kardeşleriyle ilgilenmeye, onları desteklemeye teşvik eder.
İslam'da namaz Peygamber Efendimize Hz.Muhammed (s.a.v.)'e vahiy suretiyle anlatılmış, sınırları ve şekli belirlenmiş özel bir ibadettir. Biçimindeki herhangi bir değişiklik onu hükümsüz kılar.
Namaz, formal olduğu kadar, bütün Müslümanlara farz kılınmış bir disiplindir. Onu mü'minlere mecbur kılmakla İslam, mensuplarını disipline etmeyi amaçlamış ve Allah'ın varlığının sonsuz bilincini korumuştur.
Namaz, zamanı bölümlere ayırarak Müslümanı sağlıklı ve düzenli bir hayata alıştırır. Temiz suyla alınan abdestle o, tazeleyici ve temizleyici bir ameliye olarak kabul edilir. Ayağa kalkma, diz çökme, secde ve oturma değişimleriyle, aynı zamanda vücut içinde bir egzersiz görevi görür.
Namaz maddi ve manevi itminanı ve ruhi hazzı beraberinde getirir. Zihni günlük işlerden uzaklaştırmak, Allah'a ve O'nun emirlerine ve varlığına konsantre olmak, kendini mutlak ve evrensel hükümdarlığa yükseltmektir. İbadet eden kişi, bu gibi uygulamalarla hayata ve onun problemleriyle karşılaşmaya öncekinden daha hazır olarak çıkar. Namazın mahiyeti, dini ibareler yoluyla akla gelen fikirler, insanı arzu dolu kılar; onu hayırlı işlere yöneltir; kötüden kaçınmaya, dünyayı iyilikle doldurmaya olan azmini güçlendirir. Nihayet cemaat halinde eda edildiği zaman, aynı saftaki Müslümanı sosyal ve siyasi eşitliğe, evrenselliğe, kardeşliğe ve diğer kardeşleriyle ilgilenmeye, onları desteklemeye teşvik eder.
Kainattaki bütün varlıklar; güneş, çayır, çimen, ağaçlar, zikir halindedir. Sürü halinde uçan kuşlar, dağlar, taşlar keyfiyeti bize meçhul bir tesbihat ile Allâh'a kulluk ederler. Bitkilerin ibadeti kıyam halinde; hayvanlarınki rükû halinde; cansız olarak isimlendirilen nesnelerinki de yere kapanmış vaziyette, yani secde halindedir. Sema ehlinin durumları da böyledir. Meleklerin bir kısmı kıyamda bir kısmı rükûda, bir kısmı secdede bir kısmı da tespih ve tehlil'de... Ancak Allah'ın Müminlere bir miraç olarak ikram ettiği namaz ibadeti ise bütün ibadetlerin camî (tamamını bünyesinde barındıran) bir muhtevadadır. Dolayısıyla gerçek namaz kılanlar yerde ve gökte tüm varlıkların yaptığı ibadeti içine alan bir ibadet yapmış olurlar.
Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: Namaz, yüce ve büyük olan Allah'ın rızasını kazandırır. Meleklerin sevgisine nail eder. Peygamberlerin yoludur. Mârifet nurudur. îmanın aslıdır. Duanın icabetine vesiledir. Amelleri makbul kılar. Rızka bereket getirir. Vücuda rahatlık verir. Düşmanlar üzerine silahtır. Şeytanı uzaklaştırır. Ölüm meleği ile musallî arasında şefaatçidir. Kabirde kandildir ve orada yaygıdır. Münker ve Nekir Meleklerine cevaptır. Kıyamete kadar kabirde can yoldaşıdır. Kıyamet günü olduğunda namaz kılanların üzerine bir gölgeliktir. Başına taçtır. Bedenine elbisedir. Önünde giden nurdur. İnsanlarla arasına getirilen bir perdedir. Rableri huzurunda Müminlerin hüccetidir. Mizanda ağırlıktır. Sıratta geçiştir. Cennete anahtardır. Çünkü namaz tesbihtir, hamttır, tâzimdir, kırât ve duadır. Hasılı faziletli amellerin tümü, vaktinde kılınan namazdadır. -Tenbîhü'l-Ğafilîn, 293-
Namaz Nasıl Farz Kılındı?
Farzlar, Hazret-i Peygamber - sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e Cebrâil vasıtasıyla bildirilmiştir. Fakat beş vakit farz namaz, bunlardan ayrı olarak Mirâc gecesi bizzât Cenabı Hak tarafından Âlemlerin Efendisi'ne bir hediye kabîlinden takdim buyurulmuştur. Başlangıçta elli vakit olarak farz kılınan namaz, Musâ -aleyhisselâm-'ın semâda Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e ;"
- Yâ Rasûlallâh! Ben, senden evvel İsrâîl oğulları'nda tecrübe ettim. Elli vakte senin ümmetin de güç yetiremez!"
şeklindeki tavsiyesi dolayısıyla Rasûlallâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, o gece Cenâb-ı Hakk'a beş defa mürâcaat ve münâcat eyledi. Nihayet namaz beş vakte indirildi.
Hazret-i Mûsâ, Peygamber Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e ;"
- Buna da güç yetiremezler!" dediyse de Rasûlallâh sallâllâhü aleyhi ve sellem-;"
- Bundan başka tenkîsi Rabbimden istemeye hayâ ederim." diyerek beş vakitte karar kıldı.Ancak Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber - sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in duâsı bereketiyle merhamet eyleyip namazı beş vakte indirmenin yanında o vuslat gecesi olan mirâcda Resûlü'ne şu müjdeyi de lütfetti:"Ey Resûlüm! Benim katımda söz asla değişmez. Bu beş vakit namazın karşılığında sen, elli vaktin ecrini alacaksın." -İbn-i Mâce, İkâmetü's salât, 194-
Hazret-i Peygamber - sallâllâhü aleyhi ve sellem-, ümmetine bu beş vakit hususunda şöyle buyurur: Allâh Teâlâ buyurdu ki; "Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım. Kendi katımda verilmiş bir söz vardır. Kim o namazları tam vaktinde kılarsa, onu mutlaka cennete sokacağım. Kim de o namazları korumazsa, katımda ona verilmiş hiçbir söz yoktur." -İbn-i Mâce, İkâmetü's salât, 194-
Namaz; kulun Rabbine en içten, en samimî, en nazdâr, en niyazdâr, en feyizdâr, en bereketli, en sevaplı, en nitelikli, en değerli, en kâmil yönelişidir, müteveccih oluşudur, sığınışıdır, iltica edişidir.
Namaz; kulun kendi acziyetini, fakrını, kusurlarını, noksanlıklarını, çaresizliğini, mahviyetini, bir hiç oluşunu idrak ederek, mutlak kudret Sahibi, mutlak zenginlik Mâliki, mutlak kemâl Sahibi, mutlak rahmet ve merhamet Sahibi, mutlak varlık Sahibi olan Kadîr-i Zülcelâl’in, Ğaniyy-i Kerîm’in, Rahmân-ı Rahîm’in, Vâcibü’l-Vücûd’un, yani Cenâb-ı ALLAH’ın rahmet kucağına kendisini atmasıdır, yani mal etmesidir.
Namaz; sonsuz nimetlere muhtaç olduğu halde, sermayesi “hiç” hükmünde; nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde, iktidarı hiç hükmünde; emelleri, arzuları, elemleri ve belâları hayal dairesi kadar geniş ve sonsuz olduğu halde, sermaye ve iktidarının, güç ve kudretinin dairesi eli nereye yetişirse o kadarcık “dar” olan insanoğlu için bütün emellerine kifayet eden, bütün arzularına cevap veren, bütün elemlerini dindiren, bütün acılarını söndüren, bütün belâlarını yok eden büyük bir kâr, muazzam bir saadet, bulunmaz bir nimet ve yüksek bir uhrevî ticarettir.(1)
Namaz; hiç sağa ve sola sapmadan ve bir saniye bile oyalanmadan süratle kabre, haşre ve ebede doğru baş döndürücü bir hızla koşan insanoğlu için, şimşek gibi ve hayâl süratinde en hızlı bir ulaşım aracı; Cennet gibi en güzel ve eşsiz bir saadet kaynağı; rûha, kalbe ve akla büyük huzur veren ve diğer mubah dünyevî işleri de ibâdet rengine boyayan, fânî ömrü ibkâ eden, yani bekâya mal eden, yani bâkîleştiren, âlem-i bekâ tarafından açtığı pencerelerle ebediyet nesîmi ve kokusu alıp getirerek rûhu ve kalbi doyulmaz sevince ve huzûra gark eden benzersiz bir mutluluk, esenlik ve emniyet kaynağıdır. (2)
Namaz; nefis ve hevâ, cin ve ins şeytanlarına karşı tesirli bir mücâhede ile insanoğlunun kalp ve aklını, ruh ve cismini günahlardan, ahlâk-ı rezîleden ve ebedî helâk olmaktan kurtaran muazzam bir talim ve talimattır. (3)
Namaz; ruhlar âleminden kalkıp, ana rahminden yola devam eden insanoğlunun, çocukluktan, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden ve Sırattan geçen uzun imtihan seferinde; yokluğa ve ayrılığa, Sâni-i Zülcelâl’in taze taze, renk renk, çeşit çeşit, nakış nakış mucizelerini, kudret harikalarını ve rahmet tecellilerini tam bir lezzetle seyir ve temaşaya birer vasıta hüviyeti kazandıran; ölümü, dünya zindanından Cennetler bahçesine ve Rahman’ın huzuruna götüren emre amade bir at ve burak sûretinde gösteren; dünyada aciz ve fakir kalbinin kuvvet, huzur ve zenginlik kaynağı; o uzun ve karanlıklı ebediyet yollarının gıdası, zahiresi, ışığı, nuru, beratı, bileti, senedi ve burağı hüviyetinde bir rahmet tılsımıdır. (4)
Namaz; Cenâb-ı Hakk’ı, celâline karşı sözümüzle ve fiilimizle “SübhânALLAH” deyip takdis etmek; kemaline karşı dilimizle ve amelimizle “ALLAHü Ekber” deyip tazim göstermek; cemaline karşı kalbimizle, dilimizle ve davranışımızla “Elhamdülillâh” deyip şükretmektir. (5)
Namaz; ALLAH’ın dergâhında kendi kusurunu, aczini ve fakrını gören kulun; istiğfar ederek, Rabbinin bütün kusurlardan, noksanlıklardan ve ehl-i dalâletin batıl fikirlerinden pak, müberrâ, münezzeh, muallâ, mukaddes ve muarrâ olduğunu tesbih ile ilân etmesi, O’na iltica ve tevekkül etmesi, O’na şükür ve sena etmesidir. Keza Risâle-i Nur’a göre namaz; bütün ibadet çeşitlerini içinde toplayan umumî bir fihriste, bütün mahlûkat sınıflarının renk renk ibadetlerine, tesbihlerine ve zikirlerine işaret eden kudsî bir harita hükmündedir. (6)
Bu yüksek vasıflarla namaz, yalnız ve yalnız ALLAH’ın rızası için kılınır. Kul ile Rabbi arasına hiçbir kimsenin rızası, hoşnutluğu, gözü, gönlü, arzusu, dileği, isteği, teşviki, tebriki, takdiri, hürmeti, saygısı, sevgisi girmez. Eğer girerse, namazın makbûliyetine zarar verir.
Dipnotlar:
1-Sözler,s 25
2-Sözler,s 27,246
3-Sözler,s 29
4-Sözler,s 35,36,245
5-Sözler,s 44
6-Sözler,s 45
(Risale-i Nur Külliyatı’ndan)
HAZIRLAYAN: VEYSİ DEMİR HÜR24 HABER