10 bin yıllık tarihiyle birçok medeniyetin eserini barındıran, Osmanlı'daki ismi "Hısn-ı Keyfa" olan Hasankeyf, yapılacak barajla bir kısmı sular altında kalmasıyla 'mağalar şehrinden "ma-ı keyfa"ya (su mağarası,) dönüşümünü yaşıyor.
10 bin yıllık tarihiyle birçok medeniyetin eserini barındıran, Osmanlı'daki ismi "Hısn-ı Keyfa" olan Hasankeyf, yapılacak barajla bir kısmı sular altında kalmasıyla 'mağalar şehrinden "ma-ı keyfa"ya (su şehri) dönüşümünü yaşıyor.
Hısn-ı Keyfa'dan (mağalar şehri); "ma-ı keyfa"ya (su şehri) dönüşüm süreci
Tarihi, on bin yıl öncesine dayanan ve eski ismiyle "Hısn-ı Keyfa" yani "mağaralar şehri" şehri olarak da bilinen Hasankeyf'te çoğu eser, 12 yıl önce Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan Ilısu Barajı ve hidroelektrik santrali (HES) sebebiyle sular altında kalacak olmasıyla Hısn-ı Keyfa'dan (mağalar şehri); "ma-ı keyfa"ya (su şehri) dönüşüm sürecini yaşıyor.
İLKHA ekibi sular altında kalacak şehri drone ile görüntüledi
Baraj göleti altında kalacak olan Mezopotamya medeniyetlerinin başkenti, insanlığın beşiği antik kent Hasankeyf'in tarihi dokuları İLKHA ekibi tarafından drone (uçangöz) ile görüntülenerek, tarihi bir vesika olarak kayda alındı.
Birçok medeniyete ev sahipliği yaptı
Osmanlı'daki ismi "Hısn-ı Keyfa" olan Hasankeyf, tarihteki önemini Artuklular'ın 1101 yılında buraya hakim olması ile kazandı. Bu tarihten itibaren o günkü ismi ile Hısn Keyfa, Orta Çağ'ın önemli şehirlerinden biri oldu. Artuklular, bölgenin idaresinde zaman zaman söz sahibi olduklari gibi, Hasankeyf'te de önemli eserler bıraktı.
Kuzeyden güneye kıvrılıp giden Dicle nehri üzerinde yer alması ve o günlerde ticaretin önemli bir kısmının nehir yoluyla yapılması nedeniyle Hasankeyf, ticari ve ekonomik olarak da gelişti.
Hasankeyf'i Artuklular'dan alan (1232) Eyyubiler, henüz bölgeye tam hakim olamadan Moğol istilası ve harabiyeti ile karşılaştı. Birçok yerleşim yeri gibi burası da altüst oldu.
Eyyubiler, Moğol şokunu atlattıktan sonra 14. yüzyıl başlarından itibaren Hasankeyf'i yeniden imar etmeye başladı. Özellikle bugün Hasankeyf'te bulunan birçok eserde imzası bulunan Eyyubiler'in, Sultan Süleyman zamanında bu imar faaliyeti zirveye ulaştı. Hasankeyf, bu yıllarda tarihinin en parlak dönemlerinden birini yaşadı.
Nihayet Osmanlılar'ın gücüne karşı direnemeyen, Safeviler'in baskıları ve iç hesaplaşmalarla iyice yıpranan Eyyubiler, 1515 yılında burayı Osmanlılar'a bıraktı. Bu tarihten itibaren şehir, tarihi önemini kaybederek günümüze geldi.
Dicle'nin kıyısında, zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olan Hasankeyf, ulaşım yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle günümüzde önemini yitirmiştir.
İlçe, sahip olduğu zengin tarihsel yapılar nedeniyle 1981 yılında bütünüyle sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. GAP projesi kapsamında bulunan Ilısu Barajı nedeniyle bu tarihsel yapıların çoğu sular altında kalacaktır. Bu konuda çalışmalar Kültür Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
Hasankeyf'in ne zaman kurulduğu tam olarak bilinememektedir. Şehrin jeopolitik yapısı çok eski bir yerleşim merkezi olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Bugün bile zaman zaman bazıları mesken olarak kullanılan çok sayıdaki mağaralar, insanların çok eski çağlarda burada yerleştiklerini göstermektedir.
Mevcut bilgilere göre, Hasankeyf kalesinin kurulması, MS. 4'üncü yüzyıla rastlamaktadır. Bu yüzyıl ortalarında, Diyarbakır çevresini ele geçiren Bizans İmparatoru Konstantinos, bölgeyi korumak amacıyla iki sınır kalesi inşa ettirmiştir. Bu iki kaleden birisi Hasankeyf Kalesidir.
Kale, Sasanilere karşı siyasi bir önem kazanınca, daha sağlam bir şekilde yeniden tahkim edilmiştir. Hasankeyf, MS. 639 yılında Emeviler tarafından fethedilmiştir. Bu tarihten sonra; Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ye Osmanlılar hakimiyet kurmuşlardır. Hasankeyf en parlak dönemini Artuklular döneminde yaşamıştır. Merkezde bu dönemden kalan pek çok tarihi eser mevcuttur.
Tarihteki önemini Artuklular'ın 1101 yılında buraya hakim olması ile kazandı. Bu tarihten itibaren o günkü ismi ile Hısn Keyfa, Orta Çağ'ın önemli şehirlerinden biri oldu. Artuklular, bölgenin idaresinde zaman zaman söz sahibi olduklari gibi, Hasankeyf'te de önemli eserler bıraktı.
Hasankeyf Kalesi: Tarihi kayıtlara göre 4. yüzyıl ortalarında Bizanslılar tarafından kurulmuştur. Daha sonraki dönemlerde de korunma özelliğinden dolayı, Hasankeyf'in en önemli yerleşim birimini oluşturmuştur. Kalede yüzlerce iskan yerinin yanında Büyük Saray, Küçük Saray, Ulu Cami gibi tarihi eserler yer almaktadır.
Kale Kapısı: Kaleye çıkan doğudaki merdivenin yolun başında yer almaktadır. Üzerindeki kitabeden Eyyubilere ait olduğu anlaşılmaktadır. Yolun üst kısmında yer alan diğer kapı ise kısmen yıkılmıştır.
Artuklu Köprüsü: Ortaçağın en büyük taş köprüsüdür. Kesin olmamakla beraber Artuklular tarafından 12. yüzyılda yapıldığı söylenmektedir.
Büyük Saray: Kalenin kuzeyinde yer alan ve göçükler altında kalan sarayın kitabesi olmadığından kesin olarak ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Yapının özelliklerinden Artuklu eseri olduğu tahmin edilmektedir.
Kaledeki Ulu Camii: Eyyubiler döneminde 14. yüzyılın ilk yarısında antik bir yapının kalıntıları üzerinde yapılmış, ancak sonraki dönemlerde de tamir gördüğü, değişikliklere uğradığı, üzerindeki kitabelerden anlaşılmaktadır.
El-Rızk Camii: Eyyubi Sultan Süleyman tarafından 1409 yılında yapılmış. Ancak günümüze sadece minaresi ve portal kapının yer aldığı kuzey cephesi kısmen ulaşabilmiştir. Minarenin üzerindeki yazılar, bitkisel süslemeler, minarenin iki yollu olması ve portal kapıdaki yazılar hayranlık verecek derecede güzeldir.
Koç Camii: Eyyubilere ait olduğu tahmin edilmektedir. Etrafındaki yapı kalıntılarından bir külliyenin içinde yer aldığı anlaşılmaktadır.
Kızlar Camii: Koç Camii'nin doğusunda yer almaktadır. Dört köşesinde birer anıt mezar olduğundan yapının bir anıt mezar olduğu bilinmektedir. Sadece kuzeydoğu köşesindeki mezar günümüze ulaşmıştır. Yapının kuzey cephesindeki süslemelerden yapının muhteşem olduğu tahmin edilmektedir.
"İkinci Haliç Hasankeyf'te"
Hasankeyf'ten baraj göleti nedeniyle taşınacak tarihi eserler ve yerinde korunacak eserler ile ilgili bilgi veren Hasankeyf Kültür Derneği Başkanı Ahmet Akdeniz (Çoban Ahmet), Hasankeyf'te çalışmaların tüm hızıyla devam ettiğini ifade etti.
Zeynel Bey Türbesi gibi birçok kültür eserlerinin taşınacağını belirten Akdeniz, "Özellikle kültür varlıkların taşınması ve korunması gelecek nesillere bu tarihi nasıl göstereceğiz mücadelesi müthiş bir şekilde devam ediyor. Tabi taşınacak kültür varlıkları dünyada eşi benzeri olmayacak bir yere taşınıyor. Biz ikinci Haliç; Güneydoğu'da, Hasankeyf'te diyoruz. Bir tarafında bölgenin kültür parkı yeni şehir Malabadi Köprüsüne benzer minik bir köprü taşınacak. Kültür varlıkları ise İmam Abdullah Zaviyesi, Artuklu Hamamı, Er-Rızk Camii minaresi, Sultan Süleyman Han Camii minaresi, Kızlar Camii ve kalenin orta kapısıdır. Zeynel Bey Türbesi yaklaşık olarak bir yıl önce eşi benzeri olmayan bir şekilde taşınmıştı. Şu anda yerinde misafirlerini ağırlıyor." dedi.
"Yeni Hasankeyf'te muasır medeniyetlerin üst seviyesini yaşayacağız"
Hasankeyf denince insanın aklına tarih, kültür, medeniyet ve insanlık geldiğini ifade eden Akdeniz, "Nasıl binlerce yıl önce dedelerimiz Hasankeyf'i muhteşem medeniyetleri yaşadıysa şu anda devletimizle beraber yeni Hasankeyf'te de biz muasır medeniyetlerin üst seviyesini yaşayacağız. Yeni şehrimizle altyapı, üstyapı, sosyal tesisleri, sağlık, eğitim, kültür, spor ve aklınıza gelebilecek her türlü ihtiyaç düşünülmüş. Bu bizim için çok önemlidir. Tabi eski Hasankeyf'te kalan tarihi eserlerin de en iyi şekilde bir an önce taşınması bizleri sevindiriyor. Bu taşıma usulü başka bir yerde yok sadece Hasankeyf'te olacak. Bu büyük çalışmalarda sayın cumhurbaşkanımızın katkıları çoktur. Hükümet Hasankeyf'e müthiş önem veriyor. Fakat yerel olarak sıkıntılarımız var. Proje sahiplenilmiyor, projeye karşı çıkılıyor. Bu bizleri üzüyor. Biz bu projeden nasıl en iyi şekilde faydalanacağız, ona bakmalıyız. Ayrıca nasıl en az zararla çıkacağız, ona da bakıyoruz." ifadelerini kullandı.
"İnanıyorum ki Cumhurbaşkanına mağdur esnafın bilgileri verilmemiş"
Hasankeyf'teki çarşı esnafının yaşadıkları mağduriyetlere değinen Akdeniz, yetkililerin bir an önce esnafın mağduriyetlerini gidermesini isteyerek şunları söyledi: "Eski çarşının boşaltılma durumu var. Esnafımız zor durumda. Bunların sorunlarını dile getirmemiz lazım. Onlara bir imkan, bir alternatif ve zarar ödeme gibi bir şeylerin mutlaka yapılması lazımdır. Bu insanlar ne yapacak? 'Karşıya taşının' deniliyor. Oralarda ne yapacak? Karşıda insan yok. Buradan yetkililerimizden isteğimiz özellikle bir an önce bu konuya bir el atması gerekir. Ben inanıyorum ki sayın Cumhurbaşkanımıza bu bilgiler verilmemiş. Hasankeyf'in gündemi tıpkı Türkiye ve dünya gündemi gibidir."
"İkinci Kapadokya Güneydoğu'da Hasankeyf'te olacak"
Birçok eser gibi yerinde korunacak Hasankeyf Kalesi'nin turizme açılacağını, böylece Kapadokya'yı geçeceğini söyleyen Akdeniz, "Sizlerin aracılığınızla tüm Hasankeyf ve Türkiye'ye sesleniyorum; biz Hasankeyf'i mağara turizmine açacağız. Mağara oteller yapacağız. Kafeler ve restoranlar yapacağız. İkinci Kapadokya Güneydoğu'da, Hasankeyf'te olacak. Dışarıdaki tüm Hasankeyflilere sesleniyorum, lütfen gelin, mağaranıza sahip çıkın. Bu mağaraları gelecek nesillere en iyi şekilde aktıracağız." şeklinde konuştu. (M. Sait Çelik / Tarhan İrtem – İLKHA)