Menü

Batman Basın

Geri Dön

Abdurrezzak ÇELİK:
BMGK mi terörist yoksa STK’lar mı?

12 Ocak 2021, 02:39

Dernek ve yardım faaliyetlerini riske atacak, ciddi hak kayıplarına yol açacak, avukatları muhbirleştirip, STK’ları işlevsizleştirecek yasa Cumhurbaşkanı tarafından VETO edilmesi gerekirken onaylanıp yasalaştı. Söz konusu yasa, kadim coğrafyamızın ve medeniyetimizin en güzel yansımalarından biri olan yardımlaşma geleneğimizin temsilcisi STK’larımızı baltalama girişiminden başka bir şey değildir, olmayacaktır.

Daha uygulanmadan kamuoyunda büyük bir huzursuzluğa sebep olduğunu görebiliyoruz. Hepinizin malumudur ki, İstanbul sözleşmesi bir bataklık gibi suçlu üretti. BMGK’nın her gün yeni suçlular üretip toplumda derin yaralar açacağına hepimiz boynu bükük şekilde şahit olacağız. (umarım ki yanılırım)

Geçen bir arkadaşla bu konuyu konuşurken bana dedi ki, Subhanallah her vakit Müslümanları en çok mustarip olduğu konulardan vuruyorlar. Dedi ve Feqîye Teyran’dan günümüze gelen bir efsaneden kesitler ekledi. Doğru mu, değil mi? Allah bilir. Ama biz Konumuzda yer vereceğiz, kesit şöyle;

“Feqî, yirmi yaşına kadar olduğu yerde çeşitli camii ve medreselerde okur. Fakat geldiği seviye daha büyük medreselerde okumasını gerektirir. Bundan dolayı da, Feqîyê Teyran Cizre’ye gitmeye karar verir. Kısa bir hazırlık döneminin ardından, Feqîyê Teyran Cizre’ye gidecek kervanına katılır.

Yaklaşık bir haftalık Cizre yolculuğuna başlayan Fekîyê  Teyran boş zamanını değerlendirmek amacı ile daha önce aldığı dersleri ve yazmış olduğu şiirlerini ezberlemeye çalışır. Bu arada yolcular arasında Tuma adında bir de rahip vardır. Feqîyê Tayranın hareketleri onun dikkatini çeker. Tuma bu genç adam, okumuş ve kültürlü bir insana benziyor.  Onunla yol arkadaşı olup, sohbet ederek yol alırsak, yolculuğumuz daha rahat geçer diyerek kendini tanıtır. Fakat feqî okuduğu derslerin etkisinden olacak ki Tuma’nın ne konuştuğunu bile duyamaz. Tuma buna sinirlenir.

—Tuma: Seninle konuşuyorum be adam sağır mısın?

Çalıştığı derslerin etkisinden sıyrılan feqî birinin kendisiyle konuştuğunu geç de olsa fark edip; buyurun, bir şey mi istediniz? Der.

—Tuma: Seninle yol arkadaşı olmak istiyorum. Bildiğin gibi yolumuz uzun. Sohbet edip yola devam edersek daha rahat bir yolculuk yapmış oluruz diye düşündüm.

Feqî, teşekkür ettikten sonra, sohbet edecek zamanının olmadığını derslerini çalışmak zorunda olduğunu beyan eder.

Teklifinin kabul edilmediğini anlayan inatçı yapıdaki Tuma çileden çıkar ve Feqî’nin peşini bırakmaz. Her fırsatta onunla konuşmaya çalışır.Feqî ise Tuma’nın bu davranışından dolayı çok rahatsız olur. Tuma ile hiç muhatap olmamak için elinden geleni yapar. Bunun içinde kararlıdır. Ama Tuma abuk-sabuk sorularını sormaya devam eder.

Fekî'nin anlamsız fısıldaşmalarını duyan Tuma, Allah aşkına bu konuştukların hangi dildir. Daha önce ben böyle bir dile rastlamadım. Etrafta da kuşlardan başka kimsecikler de yok.  Yoksa kuşlarla mı konuşuyorsun.

Feqî, Tuma’nın Allah aşkına lafına karşı cevap vermek zorunda kalır. Bir an kendinden uzaklaştırmak için, evet ben kuşlarla konuşuyorum. Başka bir diyeceğin var mı? Bırak peşimi, yeter senden çektiğim demesi, Tuma’nın geri adım atmasına vesile olmuş, fakat kini iki misli artmış vaziyete varmıştır. Fekî’nin konuşmasını kendisine yapılmış bir hakaret olarak kabul edip, bunu karşılıksız bırakmamaya, öç almaya karar veren Tuma’nın aklından türlü türlü şeytanlıklar dolaşmaya başlar. Ve aklına Cizre Emiri’nin yıllardır bir hazinenin peşinde olduğu, kazdırmadığı yer kalmadığı, ne kadar âlim, ulema ve medyum varsa hepsinden yardım istediği halde hazinenin yerini bulamadığı gelir. Ben Emire bu adam kuşlarla konuşuyor. Bu adam hazineyi bulabilir desem, hem emirin gözüne girmiş olurum, Hem de bu Feqî’den intikamımı almış olurum diye düşünür.

Nihayet Cizre’ye varırlar. Feqî bir caminin hücresine, Tuma da Emir’in bulunduğu konağın yolunu tutar. Emir’in divanı şehrin erkân ve illeri gelenleri ile doludur fakat emir dâhil, herkes sıkıntılı ve suskundur, kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Bu durumu gören Tuma, tam bana göre bir ortam diye düşünerek, sessizce bir kenara oturur. Biraz bekledikten sonra, dikkatleri üzerine almak için, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi yanındaki adam ile fısıldaşır. Ne oldu ki herkes suskundur?

Yıllardır emir bir hazine arıyor ama bulamıyor. Son kazıların yapıldığı yerden çok umutlu idi, ne yazık ki oradan da bir şey çıkmadı der adam.

Bu fısıltısı Emir’in dikkatini çeker. Ve hiddetle, ne fısıldıyorsunuz kendi aranızda? Tuma:

Emirim, huzurunda konuşmak haddim değildir. Lakin senin sıkıntılarını giderecek birini tanıyorum der.

Tüm umutlarını yitiren emir, Bu haberi doyunca birden gözleri açılır. Ve yeni umutlar filizlenir. Yanına çağırtıp bu adamın kim olduğunu sorar.

Tuma da, Feqî ile yol arkadaşı olduğunu, kuşlarla konuştuğunu, onun bulabileceğine emin olduğunu söyler.

Emir, bu adam her nerede olursa olsun hemen yanına getirilmesinin talimatını verir. Askerler uzun bir arama çalışmasının ardından, feqî’yi caminin hücresinde bulurlar. Suçu sabit bir kaçak gibi yaka- paça bağlanıp, emir in huzuruna çıkarırlar.

Emir hazinenin nerde olduğunu, Feqî de ne hazinesinden bahsettiklerini bilmediğini söyler.

Emir, yılardır biz bir hazine arıyoruz fakat bir türlü yerini tespit edemedik. Tuma da senin kuşlarla konuşabildiğini ve bu hazinenin yerini bula bileceğini söylüyor.

Feqî, bakın ben henüz hoca bile olmamış bir feqeyim. İlmim ne ki hazine bulayım. Kaldı ki ben Hz. Süleyman mıyım ki kuşlarla konuşayım. Bu tür mucizeler Allah’ın peygamberlerine mahsustur. Tuma ya gelince de o adam yalancının tekidir. Ona inanmayın.

Bu konuşmayı duyan emir iyice sinirlenir. Tuma’yı yanına çağırarak hiddetlenir.

Tuma, inanmayın emirim adam kendini kurtarmak için sizi kandırıyor. Adamı biraz sıkıştırırsan her şeyi söyleyeceğinden eminim.

Bunun üzerine komutanlar feqe yi işkence için zindana götürüp bir sürü işkenceden geçirirler. Bununla kalmayıp yemek vermedikleri gibi ibadet etmesine de izin vermezler. Fakat hiçbir bilgisi olmadığı için laf da alamazlar. Bu durumu Emir’e, Emir de Tuma’ya bildirir.

Tuma: Emir’im yeminler olsun yalan söylemiyorum, bu adam bu hazineyi çıkartma yeteneği vardır, kendi gözlerimle gördüm. Ama adam belli ki inat ediyor. Eğer izin verirseniz, bu adamı konuşturmanın bir yolunu biliyorum. Siz onu zindana atıp aç bıraktınız ama burası bir Müslüman beldesi hayırseverler pencereden ekmek atıyorlar. Onun yolunu kapatırsanız, kimseden yardım almazsa zor durumda kalır ve istediğimizi yaptırabiliriz der.

Ve öyle yaparlar.

Hayırsever halkın ekmek vermesi de kesilince hepten bi çare Allah’a sığınır. Ben ne yapayım ya Rab, dua etmekten başka çarem yok der ve duaya sarılır. O sırada aklına bir fikir gelir, hemen faaliyete koyar.

Gidin Emir’e haber verin, hazinenin yerini söyleyeceğim der. Bu haberi duyan emir çok sevinir derhal feqî'yî zindandan çıkartıp, huzuruna getirtirler.

—Feqî: hazinenin yerini söyleyeceğim ama benim de şartlarım vardır der.

Sen bu hazinenin yerini söyle senin tüm isteklerini yerine getireceğimden şüphen olmasın der Emir.

—Feqî: her şeyden önce iftiracılara ibret olması için Tuma’yı zindana atacaksın. Daha sonra kırk gün buyunca şenlik ilan edip bu süre zarfında her gün yüzlerce koyun kesip fakir halkın bundan yemesine imkan sağlayacaksın. Kırkıncı günün sonunda hazinenin yerini sana söylerim.

Feqî’nin bu şartları ağır gelir ama Emir kabul eder. Ve fakir, muhtaç, kimsesiz insanlar için 40 günlük ziyafeti başlar. Fakir halk hayatında böyle bir ziyafet görmemiştir. Herkes bu ziyafete sebep olan feqî’ye dua eder. Yenilen yemeklerin ve etlerin artıklarını da düzenli bir şekilde bir kenara bırakılır. Çevredeki yabani hayvan ve kuşlar da bu artıklardan istifade ederler. 

Sayılı günler çabuk geçer. Nihayet kırkıncı gün gelir, sabahın erken saatlerinde kalkan feqî sabah namazının ardından, dua etmeye başlar. “Ya Rabbim, bu musibetten, bu beladan ancak sen beni kurtarabilirsin.’’ Dedikten sonra Tevekkül edip Emir ile beraber atık yemek ve etlerin atıldığı yere doğru giderken, umutsuzca etrafı gözetler. Birden bir çalının altında bir kuş yumurtası gözüne çarpar. Kendi kendine ben hazine burada desem belki haftalarca kazarlar. Azda olsa zaman kazanmış olurum diye düşünür. Hiç vakit kayıp etmeden Emir’e haber verir. Emir yanına gelir gelmez hani ben kuşlarla konuşuyorum ya, kuşlar bana söyledi, hatta ispatı içine hazinenin bulunduğu yerde yumurtlamış.

İşçilere hemen emir verilir ve kazı başlar.

Bu arada Feqi de bir kenarda, bir yandan kazıları izlerken, diğer yandan bu işin akıbeti nereye varır, diye derin bir düşünceye dalar. Vakit epey ilerlemiş akşama doğru “bulduk bulduk” diye yüksek bir sesle yükselir.

Tevafuken bulduğu hazine sayesinde halk arasında adı FEQE TAYRAN olarak yayılır. Herkesin nazarında hazinenin yerini kuşlar Feqi ye göstermiştir.

Emir ise bulduğu hazine onu çok mutlu etmiştir. Feqî’ye istediği kadar altın alabilirsin demişse de feqe kabul etmeyip halka dağıtmasını istemiştir.

Mesele orda kalsın biz konumuza dönelim. Müslüman yardımsever halkımız gerek yurt içindeki fakir ve muhtaçlara gerek de yurt dışında bulunan kimsesizlere kimse olabilmek için ellerindeki tüm gayretleri seferber ederek yardıma koşardı. İşte bizleri bu güzel hasletimizden vurmaya çalışıyorlar. Onların istemediklerine yardım yapılırsa her an terörist damgasıyla karşı karşıya kalınabilir, mal varlıklarına el konulabilir.

Bizim medeniyet o kadar insanlığa meyilli ki muhtaç durumda kalana yardım elini uzatır. Fêkî gibi ölüme bile gitsek, muhtaçlar 40 gün yemek yiyebilsinler fikri aklımıza gelir.

Filistin, Çeçenistan, Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Yemen, Arakan, Myanmar, Afrika ve daha nice yardımları dört gözle bekleyen sahipsiz ve beldesiz kalan bu mazlumların yardımına kimse koşamayacak, açlığa terk edileceklerdir. Zaten perişan bir halde olan miskinler daha da perişanlaşmaya terk edilecektir. Tabii bû onların hesabı, bir de Allah’ın hesabı vardır. Onun izni olmadan yaprak düşmeyecek, kalem oynamayacaktır. Ve mutlaktır ki galip gelecek olan Allah’tır.

Şimdi ben sizlere soruyorum, muhtaçlara ve kimsesizlere yardımı engelleyen BMGK mi terörist, yoksa her fırsatta yetim ve yoksulların yardımına koşan STK’lar mı? Sizler karar verin.

Abdurrezzak ÇELİK Tüm Yazıları

© 2024 - Batman Basın

Normal Siteye Dön