Dibé “aqlé paşi di serémedeba.”
Yani acı tecrübeler yaşamadan, gereksiz bedeller ödemeden, pişman olmadan önce sonucu tahmin edip akilane davranabilseydik.
Dünya hepimize yeter ama bir türlü anlaşamıyoruz. Hepimiz adalet istiyoruz ama hep de kendi tarafımıza çekiyoruz. Sevgi, saygıyı hep kendimize istiyoruz. Hak isterken başkalarına haksızlık edebiliyoruz. Özgürlük sloganlarıyla, başkalarının özgürlük hak ve alanlarına saldırabiliyoruz. Akraba, arkadaş ve çevremizden her gün birilerini toprağa gömüyoruz, ama ölümden ders almıyoruz.
Hayatımızın bir parçası olan ailemizle, çöpten sebeplerle kavga edebiliyoruz. Hep şikâyetçiyiz. Hayatın, insanların ve ailemizin güzelliklerine kör, hep olumsuzlukları öne çıkararak tartışıyoruz. Ancak kaybettiğimizde iyi yönlerini hatırlayabiliyor, bir parçamızı kaybettiğimizi anlayabiliyoruz. Pişmanlık duyuyoruz, ağlıyoruz, ama ne kaçan fırsat ne de kaybettiğimiz canımızı geri getiremiyoruz.
Sürekli hastanelere gittiğimizden, beni tanıyanlar eşimin hasta olduğunu biliyorlardı. Hiç unutmam ve çoğu zaman örnek veririm; Gittiğimiz Bir taziyede yanımıza gelen bir arkadaş, “ Hacı, yenge hanım nasıl? Kurbanınız olayım, Kurbanınız olayım, Kurbanınız olayım! Malınızı-mülkünüzü verin eşleriniz ölmesin! Vallahi insanın eşi öldükten sonra insan torunların keşmeri oluyor” demişti. Acı bir tecrübeyi ibretlik sözlerle ifade etmişti.
Evet, hayat tecrübedir. Akıllı insan, başkalarının tecrübelerinden ders alır. Yine Kürtçe bir deyişimizle “ Hetta me xwe nas kır, me emr xelaskır” Werin beri emr xelas be, em aklé xwe bidin seréxwe. Son pişmanlıklar fayda vermiyor. Daha fırsat varken, hayatın ve birbirimizin değerini bilelim. Kavga ederek hayatı cehenneme çevirmek yerine; birbirimizi sevmek ve hayatı güzelleştirmek için sebepler oluşturmaya çalışalım.
Anne ve babamızın kıymetini bilelim. Kapitalist bencillik ve Marksist partizanlığın insanlığı öldürdüğü günümüzde, samimi insanların kıymetini bilelim. Bir aile gibi olan komşuluklarımızı diriltelim. Ölümün korkutmadığı ve ayırmadığı kardeşlik ve dostlukları yeniden inşa edelim. Ve Ruhumuzun ikizi haline gelen Eşlerimizin kıymetini bilelim.
Evet, güç ve kuvvetimiz yerinde olduğu zaman belki biraz nazlanıyoruz, biraz hava atıyoruz. Ama inanın bir yaştan sonra özellikle eşini kaybeden erkeklerin hayatı yarım kalıyor. Eşini kaybetmiş erkek ve kadınlara sorun, hepsinden “Ah, Vah” işiteceksiniz. Yüz çocuk bir eşin yerini dolduramıyor. Ne olur? Acı tecrübe ve pişmanlıklardan önce, sahip olduğunuz değerlerin kıymetini bilin. Sevgiyi paylaşın, sevginizi belirtin; hayatınızın güzelleştiğini göreceksiniz. Evet insan, anne ve babasından öksüz ve yetim kalıyor. Ama belirli bir yaştan sonra eşini kaybedenlerin hayatları yarım kalıyor. Ölümden kaçış yok, ama hiç olmasa birbirimizin kıymetini bilerek ve vicdan rahatlığıyla ayrılalım…
Allah, sizi ve sevdiklerinizi tüm kötülüklerden muhafaza etsin İnşallah…
İhsan PINAR Tüm Yazıları