Bakıp görmek, ibret ve anlam çıkarmaya yöneliktir içinde bulunduğumuz hayatımız... “Allah’ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?” (Nuh 15)
“Peki, onlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı?” (Ğaşiye 17-20)
“Şüphesiz göklerde ve yerde, inananlar için birçok âyetler (deliller, belgeler) vardır.” (Câsiye, 45/3)
Bu gibi ayetler olduğu gibi, gözün şahit olup anlam çıkarması, ibret alıp hakikatle bakması gerekirken, biz gözü şehvet aracına dönüştürdük. Artık ibret almak şöyle dursun, zevk almak için bakıyoruz, keyif almak için izliyoruz.
Artık sadece zevk, keyif ve hoşumuza giden videoları izlemeye başladığımız için, bizim bu zafiyetimizden ekmek çıkartanlar hemen akbabalar gibi üşüştüler üzerlerimize. Kendilerine pay çıkartıp, hemen Tik Tok denilen zımbırtıyı çıkardılar. İçerisinde zevk adı altında kısa ve ilginç videoların paylaşıldığı bir ağ çıkardılar. Bu da çok hızlı bir şekilde gençler arasında revaç buldu maalesef.
Bu uygulamanın yöneticileri, gençlerin zamanlarını verimli kullanmayıp öldürmelerini, daha fazla oyalamaya tabii tutarak ömürden çalmalarını isteyen şeytan ve avanelerinden oluşan dolar endeksli bireylerdirler.
Biz kendimizi kandırıp oyalamaya bırakaduralım ama zaman aleyhimize akıp gidiyor. Zamanın bizim gibi görevden, kulluktan kaçacağını mı düşünüyoruz. Ne kadar zavallıyız.
Halbuki Allah asırlar öncesinden bizleri uyarıya tabi tutup ikaz etmiştir. “Bizim sizi boşuna yarattığımızı ve tekrar huzurumuza döndürülüp hesap vermeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn, 115) buyurmaktadır.
Dolayısıyla, sâhip olduğumuz maddî-mânevî nimetleri kullanırken, tamamen serbest bırakılmadığımızı ve bunları Rabbi Zülcelal’in rızası doğrultusunda kullanmak mecburiyetinde olduğumuzu düşünmemiz icab eder.
Rabbimiz, başka bir Ayet-i Kerime’de de: “Nihâyet o gün (dünyada faydalandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 8) buyurarak büyük hesabı hatırlatıp mesuliyetimizi vurgulamaktadır.
Yâni Cenâb-ı Hak, verdiği nimetleri elde etme yollarında olduğu gibi, onları kullanmada da uyulması gereken birtakım ölçüler belirlemiştir. Bunları da, “helâller ve haramlar” olarak ayırmıştır.
Her konuda uyanık olup hazır olan mezelerine bizleri aparatif yapmalarına izin vermememiz lazım. Unutmayalım ki bizleri yavaş yavaş alıştırma çabaları içerisindedirler.
Elimizi vicdanımızın üzerine koyup içtenlikle cevap verelim. Televizyonun ilk çıktığı zamanlarda bugünkü fuhuşla beraber çıplaklıklar, ırz düşmanlarıyla beraber ahlaksızlıklar ve söylemekten haya ettiğim diğer unsurlar, o zaman da gösterilseydi, hangi aile bunu kabul edip evin baş köşesine koyacaktı.
Nitekim çok fazla çıplaklık olmadığı halde ilk zamanlarda televizyonlarını balkondan aşağı atanları hepimiz duymuşuzdur. Peki ya şimdi, ailecek izlenilen dizilere dahi baktığımızda, ailelerin kurbağa misali nasıl ölüm uykusuna daldırdıklarını görüyoruz. Bizi haçlı seferleriyle yenemedikleri, toplumu değiştirmeyi başaramadıkları halimizden, bu hale yavaş yavaş ve mayıştırarak getirdiler. Onun için bizim de hazreti Yusuf gibi her gün ben Allah’tan korkarım yani onun sevgisini kaybetmekten korkarım dememiz gerekiyor.
Küfrün oyununa gelmeden, uyananlardan olmamız duasıyla selamette kalın...
Abdurrezzak ÇELİK Tüm Yazıları