Salı günü Batman'da ki bir dostumun evli ve bir çocuk babası olan oğlu kanser hastalığından vefat ettiği için taziyesine gittim. İkindi namazından sonra ellerinde mevlit kitabı olan iki kişi geldi. Biz mevlit okuyacağız deyip okumaya başladılar. Vefat edenin babasından para istediler. Adam şaşırarak ne kadar vereyim diye bana sordu? Bende, siz çağırmadınız mı? Hayır dedi. 100 lira verdi. Bunlar kim dedim. Dediki, biri bu caminin müezzinidir.
Taziye sahibine verdiğimiz eziyetin başka bir çeşidi. Onlara yardım etmemiz gerekirken, onlardan para koparmanın derdindeyiz. Ayrıca iskat ekipleri oluşturan üç kağıtçılar öğlen ve akşam yemeklerinde ekipler halinde taziye evine gelip, taziye sahipleri ve misafirleri için getirilen yemeğe konuyorlar. Maşallah, hepsinin göbekleride iyi şişmiş.
Evden cenaze çıkması, o evin hem fiilen hem de fikren meşgul olması demektir. O hâne halkının artık ne yemek yapmaya ne de başka ikramla meşgul olmaya takatları yoktur. "cenaze helvası" diye bir tatlı âdetini cenaze evine yerleştirmişler. Bunca acı ve kederi yetmiyormuş gibi, taziye için gelenlere helva yapacak, mutlaka helva tatlısı ikram edecekler, göz yaşlarına baka baka helva yenecek.
Meşhur sahabî Hazret-i Ca’fer’in şehadet haberi gelmesi üzerine bir ara merhumun evine giden Resûlullah:
– Ca’fer’in evine yemek götürün; onların yemek yapıp, çocuklarını doyuracak vakitleri yoktur; buyurmuşlardır.
İmam-ı Kurtubî tefsirinde:
"Cenazeyi defnettikten sonra eve gelip de sesli ağlamaya devam etmek, sonra da yemek ve tatlı yedirmek cahiliyye âdetlerindendir. Müslümana ise, cahiliyye âdetlerine tâbi olmak yakışmaz."
İslâm’ın emri, cenaze çıkan eve komşu evlerin bir müddet dışarıdan yemek getirmeleri, komşularının üzüntü ve elemlerine ortak olup, duydukları ıstırabı hafifletmeleridir.
Zaten taziyenin müddeti üç gündür. Üç günden sonra tekrar aynı mevzuya girilip de başsağlığı dilemek, kederi yeniden ihyadan başka bir netice vermez. Ne acıdır ki yemek götürme adedi zamanla deforme oarak yerini cenaze sahiplerinin yemek tertip ederek gelene gidene ikram etmesi haline dönüşmüştür. Ölen kişinin mirasçıları fakir iseler veya aralarında buluğ çağına erişmemiş çocuk var ise, geriye bıraktığı maldan yemek yapılarak cenazeye gelenlere verilmesi helal değildir. Buna karşılık
Cenaze evlerinde yemek, çay ikram edilmesi mecburi bir adet haline geldi.Yapılmaması hor görülüp terk edilmesi artık çok ayıp karşılanır oldu.Cenazesi olup acısı taze olan ölü yakınlarının bir de kendilerine gelen ziyaretçileri tabiri caiz ise düğün merasimi gibi ağırlama yükü yüklendiğidir.
Şimdiye kadar okuduğum ve anladığım kadarıyla, taziye işi cenazenin defninden sonra mezarlıkta, taziye sahiplerine baş sağlığı dileyip dağılmaktır. Özel yerler hazırlayıp, taziye için gelenleri beklemenin sünnetle alakasını görmedim. Onların evine 3 gün yemek götürün emrini, 3 gün orada yemek yeyin şeklinde uyguluyoruz.
Ebu Hüreyre"nin (ra) bildirdiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Kim namazı kılınana kadar cenazenin yanında bulunursa, ona bir kîrat; kim de defnedilinceye kadar cenazenin yanında bulunursa, ona iki kîrat sevap vardır.” “İki kîrat ne (kadardır)?” diye sorulduğunda Hz. Peygamber, “İki büyük dağ kadardır.” cevabını vermiştir. (B1325 Buhârî, Cenâiz, 58)
Muhammed Günay Tüm Yazıları