Aradan geçen 27 yıla rağmen Boşnak halkının, dolayısıyla Müslüman Dünyanın yarası kanamaya, kurban yakınlarının derin acısı yürekleri yakmaya devam ediyor.
Dört yıl süren savaşın nihayetinde, 11Temmuz 1995 tarihinde Bosna-Hersek’in SREBRENİTSA şehrinde bir insanlık trajedisi yaşandı. Bu Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanmış en büyük trajediydi.
Aradan 27 yıl geçmesine rağmen birçok kurbanın cenazesi bulunamadı.
Bu katliam, Avrupa’da, demokrasinin göbeğinde, dünya barışını ve güvenliğini korumak için kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü (BM)ve NATO ülkelerinin gözleri önünde gerçekleştirildi.
En az 8372 savunmasız Müslüman kadın-erkek, büyük-küçük Bosna Sırp ordusu tarafından katledildiler.
Savaştan önce nüfusu 24 bin civarı olan kentin nüfusu diğer bölgelerden gelen mülteci göçleriyle 60 bin civarına ulaşmıştı. Artık Srebrenitsa açlık, hastalık ve sefaletin hüküm sürdüğü bir toplama kampı'na dönüşmüştü.
Sırplar, Birleşmiş Milletler, Srebrenista’yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına rağmen Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde katliamı gerçekleştirdiler.
Sırplar Srebrenitsa’da katliamlara başlamadan önce, Müslümanların silahları Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından toplatılmasıyla tamamen savunmasız bırakılmışlardı. Sırpların katliamları başladığında Bosna’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü komutanı Hollandalı General ThomKarremans bütün Müslümanları ve şehri Sırplara teslim etti.
Sırp vahşeti 11Temmuz 1995 tarihinde, demokrasinin merkezi Avrupa’nın göbeğinde, dünyanın en demokratik ülkeleri ve kuruluşları ve en demokrat liderlerinin gözleri önünde katliamlarına başladı.
10000 kişiyi esir alan Sırp askerleri, 5 gün süren katliamda en az 8372 masum insanı öldürdü. Cesetleri parçalayıp yaktıktan sonra Lahey Mezarlığına gömdüler. Tam 27 yıl oldu.
Birleşmiş Milletler Örgütü ve NATO bu katliamlara demokratik bir şekilde hem yardımcı oldu hem de demokratik bir şekilde seyirci kaldı. Sırplar da demokratik katletme haklarını (!) kullanarak cinayetlerini işlediler.
Lahey Adalet Divanı bir hafta süren katliamın bir 'soykırım' olarak kabul etti; ancak Sırbistan'ın sorumlu tutulmayacağına karar verdi.
Böylece demokratların günah galerisine bir sayfa daha ilave etmiş oldular.
Srebrenitsa unutulmamalı.
Bu katliam ve soykırım, nesillerden nesillere aktarılmalı.
Bu korkunç vahşet ile demokrasi, özgürlük, hak, hukuk ve insan hakları naraları atan batının gerçek yüzünü anlamak için unutulmamalı.
Srebrenitsa katliamı ve soykırımı, Birleşmiş Milletler ve NATO’nun tavrını ve tutumunu anlamak için hatırlanmalı.
Birleşmiş Milletler Örgütünün karar mekanizmasındaki ülkelerin dünya barış ve güvenliğini nasıl koruduğunu anlatmak için gelecek nesillere aktarılmalı.
Birleşmiş Milletler Örgütünün küresel emperyalizmin çıkarlarına nasıl hizmet ettiğini görmek için unutulmamalı.
Zulüm politikaları, haksızlıklar, katliamlar ve soykırımlar etrafında örgütlenmiş terör devletlerini tanımak için unutulmamalı.
Dünya kamuoyunda algı operasyonlarını kurgulayan ve fiiliyata geçirerek dünyayı idare etmeye çalışan ve katliamları kamufle eden Siyonist medyayı tanımak için her yıl hatırlanmalıdır.
Batılı küresel güçler tarafından kurgulanan Yeni Dünya Düzeninin ne olduğunu bilmek için her yıl gündeme getirilmeli.
O halde, insan hakları ihlallerinin en önemli adresleri belli değil mi?
Ne diyor Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç
“Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”
Fatih Oruç Tüm Yazıları