Sivil Toplum Örgütleri Nedir?
Merkezi idarelere ve bir takım güç odaklarına karşı halkın oluşturduğu örgütlü savunma mekanizmalarıdır.
Halkın çeşitli kesimlerinin bir araya gelerek, aynı hedef ve amaç uğrunda sosyal sorumluluk projeleri yaparak sistemli ve organize bir şekilde çalışmalarıdır.
Bunlar gibi birçok farklı tariflerini yapmak mümkündür.
STK’lar halkın menfaatleri doğrultusunda farklı konularda, oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterirler.
En önemli özellikleri, hükümetlerden, devlet kurumlarından ve siyasi partilerden bağımsız olmaları ve ticari bir çıkar gözetmemiş olmalarıdır.
Sivil toplum örgüt üyeleri direk halkın içerisinden geldikleri için halkın sorunlarını ve beklentilerini en iyi bilen insanlardır. Halkın kendi içerisinde yaşadığı değişim ve dönüşümü en iyi gözlemleyenlerdir. Çağın risklerini ve tehditlerini en yakından yaşayanlardır. Bunlara karşı da en iyi fikir üretip tavır alabilen insanlardır.
Toplumun güzelleşmesi, ilerlemesi ve mükemmelleşmesi yolunda en iyi fikirleri üretebilecek örgütlerdir.
Sivil Toplum Örgütleri, ülkelerinin gelişmişlik düzeyleriyle paralellik gösterirler.
Ülkelerin kalkınma ve gelişmişlik olma yolunda hükümetleri fikir, taktik ve stratejik olarak besleyen en önemli unsurlardan birisi olarak görülürler.
Merkezi idareler, STK’ların görüşlerine ve projelerine değer verip programlarında onlardan faydalanmalılardır. STK’lar, aynı zamanda hükümetlerin ve güç odaklarının yanlışlıklarını, çarpıklıklarını sorgular ve tepkisini gösterip kamuoyu oluştururlar. Toplumların menfaatlerine uygun doğru uygulamaları da desteklemelilerdir.
Toplumların aydınlanmalarını devam ettirmek; siyasal, kültürel, ekonomik, teknolojik, askeri ve benzeri her alandaki farklılıklarını sürdürebilmek için, fikir üretimine önemli ölçüde ihtiyacı vardır. Bunları da önemli ölçüde Sivil Toplum Örgütleri gerçekleştirirler.
Düşünmek, bilmek ve eyleme geçmek var olmak demektir. Yeryüzü düzleminde kendine güvenli bir yer bulmak demektir.
Çağın şartlarına ayak uyduramayan STK’ların yozlaşmaları kaçınılmazdır. STK’ların siyasi partilerden, iktidardan, resmî kurumlardan ve bir takım dış güçlerden yardım almaması, beslenmemesi gerekir.
Eğer onlardan yardım alırlarsa, onların etki alanlarına girerler.
Siyaset ve bir takım güç odakları tarafından kumanda edilen STK’ların, özgür düşünme ve fikir üretme kabiliyetleri zayıflar. Artık onların birer payandaları olurlar.
Kendisi fikir üretmek yerine, bir STK olmanın verdiği prestiji kullanarak, etkisi altında kaldığı güç odaklarının görüşlerini ve talimatlarını pazarlayarak, kendisine bir yer etmeye çalışan bir kısım STK’lar ne yazık ki ülkemizin bir gerçeği halini gelmiştir. Hiç kafa yormadan ve düşünmeden, fikir üretmeden, toplumun menfaatlerine uygun mu değil mi sorgulamadan tepeden dayatılan hazır bir fikrin pazarlamacılığını yaparak, para, ün ve makam elde etmek bazı insanlar için bir yaşam tarzı haline gelmiştir.
Ne hazin bir tecellidir ki, bunu yaparlarken, STK’ları bu çirkin emellerine alet ederek, bu yapıların yapısını ve özelliğini de bozmaktadırlar.
İtaat ettikleri odakların, emir ve talimatlarını STK’ ların yeni bir yolu ve yöntemi olarak gören ve bundan da haz alan bu tipler, ülkenin fikir ve düşünce üretme hayatına ne denli büyük bir zarar verdiklerinin bilincinde ve şuurunda değillerdir.
STK’lar fikir ve düşünce üretip, topluma yeni vizyonlar kazandırıp geniş ufuklar açması gerekirken, bu tip maşa yönetimler ülkenin geleceği için büyük tehlike arz etmektelerdir. Kısa vadede kendilerini bir yerlere getirebilirler ama ülkede sivilleşme adına en büyük bariyerleri oluşturmuş olurlar.
STK’lar gereği gibi görev yapmış olsalardı, ülkemiz darbeler ve ekonomik krizlerin ülkesi olur muydu? Ne yazık ki ülkemizde STK’larının en büyük sorunu sivilleşme sorunudur.
Oysa, bağımsız, güçlü ve gerçek manada sivilleşmiş STK’ların sayılarının ve kalitelerinin artması, gelişmişliğin göstergeleridir.
Fatih Oruç Tüm Yazıları