14 Mayıs seçimleri için çok şey yazılabilir, çizilebilir. Biz de baktığımız açıdan görünenleri size aktaralım. Geçen haftaki seçimde halka iki soru soruldu. Birincisi Türkiye’yi hangi ittifak yönetsin? İkincisi Türkiye’yi kim yönetsin?
Aslında halk iki soruya da cevabını verdi. Birinci soruya “Cumhur İttifakı yönetsin” cevabını verirken, ikinci soruya da “Erdoğan yönetsin” cevabını verdi. Bazen cazgırlar, sunucular ve öğretmenler “Daha gür bir sesle” diye tekrar cevap isterler ya! Yasalar 28 milyon kişinin “Erdoğan yönetsin” cevabını yeterli bulmadı ve adeta “Daha gür bir sesle” komutunu verdi. Halk ikinci soruya daha gür bir sesle cevap vermek için 28 Mayıs’ta bir kez daha sandık başına gidecek.
Kabul eder veya etmezsiniz seçime giderken Erdoğan’ın eli güçlüydü, Erdoğan’ın birçok başarı hikâyesi vardı. Meydanlarda onları anlatıyordu. Heronlar onun döneminde arıza yapmış Heronların sahipleri ayak oyunları yapınca yaptığı İHA, SİHA’ları vardı. Yaptığı dev şehir hastaneleri vardı. Savaş uçakları, denizaltıları, sondaj gemileri, savaş gemileri vardı. Yaptığı duble yollar, açtığı dev tüneller vardı. Gabar’da çıkardığı petrolü, Karadeniz’de çıkardığı havasını atarak bedava dağıttığı doğal gazı, Gemlik’te çıkardığı seçim öncesi şehir şehir gezdirdiği yerli otomobil TOGG’u vardı. Halk için genişlettiği ama soğanı eksik olan bir sofrası vardı.
Erdoğan sağda solda bu başarılarını anlatırken Kılıçdaroğlu mutfaktaydı ve elinde sofradaki eksik olan o soğan ile video çekiyor, soğanla Erdoğan’ı vurmaya çalışıyordu. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi Atatürkçülerden temizlemesi dışında bir başarı hikâyesi yoktu. Ne yazık ki bu da hanesine eksi olarak yazılmıştı. Ama bir şeyler yapmak istiyordu. Altılı masa diye bir masa kurdu. O masayı inşa ederken de çekici kâh eline, kâh dizine, kâh ayağına vurdu. Testere ile elini kestiği de oldu.
Uzun süre uğraştığı masasını 14 Mayıs gecesi görücüye çıkardı. Ama masanın dandik bir masa olduğu, defolu olduğu gözlerden kaçmadı. İlgi görmedi. Oysaki masayı kurarken Amerika’nın başkanı Biden “Muhalefetin yanında yer almalıyız” diyerek destek çıkmış, masayı ayakta tutmuştu. Masa işine girmiş, kârı zararını karşılamamıştı. 37 milletvekili vermiş, karşılığında bir şey alamamıştı. “Çıkmışın yenmiş, çıkmışın yenmiş, çıkmışın yenmiş” halkasına bir halka daha eklemişti.
Erdoğan muhalefeti eleştirirken sık sık “Çık ve ben de şunu yaptım de. Yok dikili bir taşları, dikili bir ağaçları yok” diye eleştirir ya! Bir gün bir televizyon programında bir gazeteci bu durumu Kılıçdaroğlu’na sorsa ve: “Erdoğan sık sık bize bu ülke için ne yaptığımızı soruyor. Önce Nasrettin Hoca’nın şu meşhur fıkrasıyla başlamak istiyorum; Hoca’ya: “Hocam! Bunca yıldır hocasın. Senin hiçbir icadın yok mu? Diye sorarlar. Hoca: “Olmaz olur mu? Ben ekmekle kar yemeyi icat ettim. Ama ben de beğenmedim, demiş. Ben de altılı masayı icat ettim. Sonra gizli bir bölmesini yapıp yedili yaptım ama ben de beğenmedim” derse hiç şaşırmam.
Kılıçdaroğlu da şaşkın ördek gibi ne yapacağını bilemez durumda. O da Erdoğan ile baş edemeyeceğini biliyor. Erdoğan’ın ordusuyla karşı karşıya geldiğinden beri siyasi hayatı boyunca Erdoğan’ın karşısına çıkmaya cesaret edemedi. Geride kalarak mübarezeye başkalarını çıkardı. Yıllar önce yine ilginç bir masa kurarak Erdoğan ile mübarezeye Ekmeleddin İhsanoğlu’yu çıkardı başaramadı. Bir sonraki sefere mübarezeye Muharrem İnce’yi çıkardı, yine başaramadı. Üçüncü seferde güçten düştüğünü düşündüğü Erdoğan’ın karşısına kendisi çıktı, yine başaramadı. Erdoğan’ın arkasında büyük bir halk kitlesini görünce panikledi ne yapacağını bilemez duruma düştü. İkinci rauntta da kendisini bir daha yenecek gibi. Şimdiden meclis dışında kalmış Kılıçdaroğlu’nun “Sana Söz” tezahüratıyla göstereceği performansı merak ediliyor…
Mehmet Ziya Gümüş Tüm Yazıları