Geçen gün bir ortamdaydık. Konu sivil bir anayasanın yapılıp yapılamayacağından, cunta anayasasından kurtulup kurtulamayacağımızdan açıldı.
Bildiğiniz gibi sivil bir anayasa konusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız" sözleriyle gündeme bir kez daha geldi. Türkiye siyasetini takip edenler bu tür söylemlerin yabancısı değil. Yeni anayasa çalışmaları konusunda geçmişe bir göz atalım;
Yıllar önce 2001 yılında yine 6 siyasi parti anayasayı değiştirmek için bir araya gelmişler evirip çevirmişler, partiler arası uzlaşma komisyonu kurmuşlar ve neticede 1982 anayasası bohçasına 37 yama vurmayı başarmışlar.
Bu değişiklerle Millî Güvenlik Kurulu'na başbakan yardımcıları dâhil edildi. Genel ve özel af ilanı için 3/5 oy oranı benimsendi. Yabancılara dilekçe hakkı tanındı. Anayasa değişikliklerinin iptali için Anayasa Mahkemesi karar yeter sayısı 3/5 olarak kabul edildi. Anayasa Mahkemesinin siyasi partileri devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakabilme hakkı tanındı. Şişi de kebabı da yakmayacak değişiklerdi bunlar.
2007’de de yeni sivil bir anayasa fırtınası esti. Yapılan değişikliklerle cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karar verildi ki hakkını teslim etmek gerekir bu ciddi bir değişiklikti. Genel seçimlerin 5 yıl yerine 4 yılda bir yapılması yönünde değişiklik yapıldı. Böylece cunta anayasası bohçasına iki yama daha vuruldu.
Yine 2007 yılında Prof. Ergun Özbudun başkanlığında sivil anayasa rüzgârı estirildi. Sunî bir rüzgârdı. Ergun Özbudun başkanlığında kelli felli hukukçular bir araya gelip bir taslak hazırladılar. Ancak bu taslak birçok kimsenin kafasına yatmadı. Taslak olarak kaydedildi o kadar.
2010'da sivil anayasa rüzgârı başka bir cihetten esti ve bu bohçaya birkaç yama daha vuruldu.
2017 yılında bir sivil anayasa rüzgârının tekrar estiğini görüyoruz. Bu tarihte de AK Parti ve MHP marifetiyle cunta anayasasına 18 yamanın daha vurulduğunu görüyoruz. Böylece mevcut anayasa yamalı bohça sıfatını aldı. Dikiş tutuncaya kadar yamalanacak gibi…
Bugün de rüzgâr Beştepe’den esiyor. Kimsede hiçbir heyecan yok. Kökeni batı, kökleri kayadan sert kafaların arasına sıkışmış 82 cunta anayasasını değiştirmek için daha nice yıllara ihtiyacımız var. Olsa olsa bu rüzgâr neticesinde de birkaç yama vurulabilir. Sonrası mı? Yeni bir yama için yeni bir rüzgâr bekleyeceğiz.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcoğlu: "Anayasanın ilk 4 maddesi için 'Zinhar değiştirilemez' demek gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır" dedi, neredeyse linç edilecekti. Haklı değil mi? Bu cunta anayasasına ilahi anayasa muamelesi yapmak demek değil de nedir?
Yapılması düşünülen sivil anayasada Kürt meselesine nihai bir çözüm bulunacak mı? Kürt meselesi bitti deniliyor. Sen kendi anadilinde eğitim görebiliyorsan bir Kürt anadilinde eğitim göremiyorsa bu meseledir. Adaletsizliktir. Anadilde eğitimin önü açılacak mı? Sivil, özgürlükçü, adil sıfatlarını taşıyacak bir anayasanın mevcut parti ve liderleriyle yapılabileceğini düşünmüyorum.
Belki şahit olmuşsunuzdur. Bazen kedi fareyi yakaladığında öldürmez. Onunla oynar. Fareye kaçma fırsatı verir. Fare kaçıp tam köşeyi dönecekken kedi hamle yapıp fareye el koyar. Sonra bir daha, sonra bir daha…
Fare artık kaçmanın faydasız olduğunu anlar. Bu sefer kedi farenin kaçması ve harekete geçmesi için ayağıyla arkadan fareyi dürter. Fare bu sefer işin ciddi olduğuna karar verir yine kaçar. Ama sonuç değişmez. Kedi kendisine has çeviklikle tak diye fareyi yine yakalar. Bundan sonra kedi ne kadar fareyi dürtse de fare yerinden kıpırdamaz. İnanmaz artık. Psikolojide güdülenme mi diyorlardı buna?
An itibarıyla kedinin ciddiyetine inanmayan fare pozisyonundayız.
Mehmet Ziya Gümüş Tüm Yazıları