Peygamberimizin eğitiminden geçmiş, insanlık tarihinin en iyi öğretmeni, peygamberlerin sonuncusu Hz Muhammed (sav) 'in eğitiminden geçmiş, eğitimin sonuna doğru gelmiş olan sahabelerden bazıları kendi kendilerine biz bundan sonra ticaret yapacağız. Para kazanacağız. işlerimizi iyiye doğru götürmek için çalışacağız. diye düşünüp bu yola girmeye çalışırken birden bunlar hakkında bir ayet nazil oluyor (ayetlerin nuzül sebepleri var ama evrensel ve bütün Müslüman içindir.) ve onları şöyle ikaz ediyor.
"Mallarınızı Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. Bir de iyilik edin ve yaptığınızı güzel yapın. Doğrusu Allah iyilik eden ve işini güzel yapanları sever." (El Bakara:195)
İstanbul surlarının önünde Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri şöyle dedi:
“–Ey mü’minler! Bu âyet, biz Ensâr hakkında indi. Allah, Peygamberi’ne yardım edip dînini gâlip kıldığında biz, «Artık mallarımızın başında durup onların ıslâhı ile meşgul olalım» demiştik. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti vahyetti. Bu âyet-i kerîmedeki «kendi eliyle kendini tehlikeye atmak»tan maksat, bağ ve bahçe gibi dünya malıyla uğraşmaya dalıp, cihâdı terk ve ihmâl etmemizdir.”
Bu Altın nesil, dünyayı ellerinin tersiyle itmiş olan ve en sıkıntılı günlerinde savaştan geri durmamış olan bu nesil acaba hangi duruma gelmiş, hangi şartlar altında dünyanın o malına yönelmek istemişler. Onları o ortama ya da o fikre iten düşünce ne olabilir? Biraz düşünelim. Gerçekten bu nesil niye o anda, bu düşünceye gelmişler? Halbuki ondan önce dünya umurlarında olmamış. Ömürlerinin o en güzel yıllarını cihad meydanında geçirdikten sonra, dünya malını toplayalım. Biz de toplayalım. Biz de zengin olalım. Bizim de imkanlarımız çoğalsın. Biz de o ticaretle uğraşan ve etraflarında insanların pervane gibi döndüğü insanlar gibi biz de artık zengin adamlar olalım. Acaba onları bu psikolojiye iten sebep günümüzde de var mı?
Daha önceden hiçbir şeyi yokken, zengin olup insanların onların etrafında toplanması, onlara değer vermesi ve onları el üstünde tutup herkesin önüne geçirmeleri, diğer taraftan yıllarını Allah davası için harcayıp, fakir kalıp tek başlarına kalmaları, o zaman da böyle bir ortam mı oluşmuştu? Evet biz sahabeler gibi olamayız. Bizim değer noktasında onlara yaklaşmamız çok zor. Ama ne olursa olsun insanlar ya da işte daha önceden arkadaşımızken hiç kimsenin selam vermediği ama zengin olduktan sonra herkesin etrafında dolaştığı, onunla beraber oturup kalkmak istediği insanlara bakarak, biz de insanlar arasında değer kazanalım diye asıl değerlerimizden vazgeçmeyelim.
Allah'a emanet olun...