Siyonist işgal rejiminin sistematik katliam, işgal ve zulümlerine karşı direniş güçlerinin başlattığı “Aksa Tufanı” operasyonundan bu yana, israil Terör Örgütü (İTÖ), sivillere yönelik soykırım, vahşi saldırı ve katliamlarına her gün, her saat yenilerini ekliyor.
10 aydan fazla bir süredir devam eden katliam sürecinde İTÖ; Kassam, Kudüs Tugayları ve diğer direniş grubu mücahidleri karşısında varlık gösteremeyip (her ne kadar kayıplarını gizlese de) verdiği ağır kayıplar karşısında sivillere daha fazla saldırıyor. Sivillerin barındığı yerlere bilinçli ve planlı olarak saldırılar düzenliyor. Hastaneler, camiler, kiliseler ve BM’nin okul ve tesisleri ile sözde “güvenli bölge” dediği yerlere sivilleri çekip orada göz göre göre katliamlar düzenliyor. Hiçbir kutsalı ve kırmızı çizgisi olmayan İTÖ, insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş alçakça, vahşi katliamlar ve soykırıma ABD ve batının sınırsız desteği ve koruması altında imza atıyor.
ABD ve batılı emperyalist ülkelerin açık desteğine rağmen direniş cephesi çok şükür ilk günkü gibi dimdik ayakta ve İTÖ ve destekçilerine karşı kahramanca direnişini sürdürüyor. İTÖ ve destekçileri sivil halka yönelik katliamların yanı sıra suikastlarla direniş liderlerini şehid ederek direnişi yıkacaklarını hesap ediyorlar. Oysa en değerlilerini, liderlerini, azizlerini şehid veren bir halkı yenemeyeceklerini anlamıyorlar. Liderlerini mütemadiyen şehid veren bir halk, bir hareket hiçbir zaman yıkılmaz. Bunu imandan nasipsiz vahşi yaratıklar nereden anlayacaklar? Filistin halkı özellikle de Gazze halkı gösterdiği teslimiyet, dirayet, mücadele ruhu, direnişe verdiği destek ve iradesi ile ahir zamanda iman davası için seçilmiş bir halk olduğunu defaatle ispatlamıştır.
HAMAS'ın, dünyanın çeşitli bölgelerindeki Müslümanları ve insan hakları savunucularını, 23 Ağustos Cuma günü gösteri yapma çağrısında bulunması üzerine, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de birçok şehirde eylemler ve protestolar düzenlendi. Dünya vicdanı İTÖ’nün vahşetine karşı ilk günden bu yana, sesini yükseltmeye ve devletler ile uluslararası kurumları harekete geçirmeye zorluyor. Buna rağmen İTÖ ve destekçilerinin esiri olan devletler ve kurumlar, bu kadar zulüm ve vahşeti görmezden gelmeye devam ediyorlar. Yaşanan mezalim ve soykırıma rağmen siyonist işgal rejimine destek olan, onlarla ticari, ekonomik ve askeri iş birliği içinde olup destek olan ülkelere özellikle de halkı Müslüman olan ülkelere yazıklar olsun. Elbette bu yaptıklarının utancını ve cezasını dünyada da ahirette de çekeceklerdir.
Halklar olarak direnişe tüm imkanlarımızla desteğimizi artırmalı ve direnişi gündemde tutmaya devam etmeliyiz. Aynı şekilde boykot silahını elimizden düşürmemeliyiz. Bütün yaşanan bu zulümlere rağmen hayatında en ufak bir değişiklik yapmayan ve boykot ürünlerini alan ve satanları vicdana davet etmeliyiz. Zulme engel olmayıp, sessiz kaldığımızda bunun hesabını ağır bir şekilde vereceğimizi iyi anlatmalıyız.
İstanbul’da yapılan protestolarda konuşan HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı İsa Güvendik’in dediği gibi; gerçekten direniş cephesini desteklemekten, onlarla beraber olmaktan şeref duyuyoruz. Onlarla olmaktan daha büyük bir şeref ve onları yalnız bırakmaktan daha büyük bir zillet yoktur.
Dünya kamuoyu bir aydır İTÖ’nün geçen ay işlediği Fuad Şükür ve İsmail Heniyye suikastlarına karşı yapılacak misillemelere odaklanmışken, İTÖ de “Şüyuu Vukuundan Beter” misali bir aydır “acaba ne yapacaklar?” diye korku içinde bekliyor. Psikolojik harp tekniklerini çok iyi uygulayan direniş cephesi adına Lübnan Hizbullahı, önceki gece misillemenin ilk aşaması olan “Erbain Operasyonu”nu gerçekleştirdi. Devamının gelmesini ve dünya halkları ile mazlumların gönüllerini ferahlatacak şekilde İTÖ ve hamilerinin yerle yeksan olmalarını temenni ediyoruz. Vesselam…
Veysi DEMİR Tüm Yazıları