Hoş geldin güzeller güzeli… Hoş geldin nazlı ramazan, şeref verdin, şereflendirdin bizi… Hoş geldin bereket kokulu iftar sofraları, hoş geldin geceyi aydınlatan sahur vakti. Hoş geldin, sefalar getirdin, hoş eyledin bizi gelişinle. Şimdi sabah vaktinin nuruna boyanmış her vakit, her vakit; vakti var edenin adıyla kıymetli. Zaman zikirlerden zincirler çekiyor, oya gibi işli her gününe.
Okunan mukabeleler, iftar davetleri, sahur vaktinin uyku mahmuruna karışmış o hareketli dakikaları; ramazanın resmini çizer gibi yüreklere.
Çocuklarımızın “bende oruç tutabilir miyim, yarım günde olsa” demesi kadar masumiyet timsali… Secdelerimiz daha uzun seninleyken; İstanbul hiç uyumazcasına konuşuyor, davulcularının sesleriyle.
Evlerinde ışık yanan pencerelerden,”burada hayat var” mesajını haykırıyor renkli ışıltılar. Mutfaklardan gelen çatal bıçak sesleri; gecenin bu vaktine, karanlığın üzerine “tutuldum sana, tutkunum sana, tutkuyla bağlıyım, uykudan daha çok seviyorum seni; kalbimin değerli niyeti” yazar gibi…
Sen ne güzel, sen ne kıymetli, ne maneviyat dolu bir hazinesin bize lütfedilen… Hasenelerimiz birbiriyle yarışırcasına, şeytan bütün dostlarını alıp gitmiş, gözler güzel bakıyor, kelam zarafetle dökülüyor dilimize, senin gelişinle. Sana kavuşmayı nasip eden Rabbimize hamdüsenalar olsun, feyzinden nasiplenmek talihi olsun nefsimizin.
Bütün kirli kelimeler yıkansın iftar vakti içlen bir yudum suyla, yıkasın yüreğin kirli köşelerini. Şükür konuşsun bütün hücreler, bütün nimetlere bereketler sürülsün narin niyetlerle… Sevda; en suskun haline bürünen, en yanık yürek gibi, tutulsun orucuna, meftunu olsun ramazanın. Yasakladığın her şeye oruçlu olsun, benliğinin sesini kısıp da; sabrını giyinsin son ses.
Teslimiyetin adıdır ramazan;”senden izinsiz, bir damla suya bile dokunamayacak kadar, sana boyun büktüm Rabbim” demenin resmidir. Bir vakitten diğer bir vakte kadar şikâyetle değil; bir vaktini diğer vaktinden daha çok, senin sevdiklerinle süslemen ismidir. Belki de son kurtarma sınavıdır, son bir şanstır, son bir lütuftur elimize tutuşturulmuş, sayılı nefesimizin son demleridir belki; bilemeyiz ki… Rabbim hakkıyla yaşamayı, en güzel şekliyle ağırlamayı, süslemeyi, şımartmayı ve bizi bu güzellikten nasiplendiren Mevla’ya; bu ikramı en yakışan şekliyle sunabilmeyi nasip eylesin.
Parlasın; cümlelerde kalmasın “SULTAN” adı, sultanı olsun kalbimizin, yolunu gözlediği sevdası olsun, canına kıyamadığı evladı olsun, kokusuna muhtaç olduğu anası olsun, omzuna dokunduğu o güçlü eliyle, bir baba gibi idolu olsun, var olsun da var etsin bizi kul olmaya… Cila sürsün imanımıza, kendimizden geçmeyi değil; kendimizi bulmayı sebep kılsın…
Elif Ekşi Zorer Tüm Yazıları