Artık inandıklarımız ile yaşadıklarımız arasında bağlantı kalmadı. Ahir zaman, diye bir ifade duyanınız var mıdır? Ben çocukken, rahmeti ananem çok söylerdi. En çok da, biz torunlarına kızdığı zaman kullanırdı. "Ahir zamanın çocuklarından bir fayda gelmez" derdi. O zaman anneannemin sözünü ka’le bile almazdık.
Ahir; sonunda, son anlamın da bir kelimedir. O zaman biz insanlar, son zamanlarımıza mı geldik? Dünya hayatı bitmek üzere mi? Sanırım edepte, haya da ve ahlaklı olmada sona doğru yaklaştık. Allah’ın emrine uyarak başını kapayan bir genç kıza saldırmak ta neyin nesidir!? Nedir bu tahammülsüzlük!? Özgürlük ifadesini savunanlara soruyorum: bu kelime bazı kesimler için mi kullanılmaktadır!? Bir de saldırgan olan kişi, okumuş güya kültürlü ve de bir bayan !? Üstüne üstlük sanatsal yanı olan bir kişi; ressam!!
Kültürlü kelimesi nedense akademist kişiler için kullanılmaktadır. Ne acı!!! Kültürlü; kökeninde kültür teriminin antropolojik anlamı bulunmayan, daha çok bilgi, görgü ve edep sahibi olması, biraz da eğitimli olması anlamındaki bir deyimdir. Bir genç kızı tartaklayacaksın, inandığı için yaşadığına müdahale edeceksin... Ve ben de sana okumuş ileri görüşlü diyeceğim. Yok, öyle yağma... Sana söyleyecek sözüm elbette olur da... Ama ben edepli olmayı tercih ediyorum.
İnsanlar inanç özgürlükleri ile yaşama haklarına sahiptirler. Dünya var olduğundan bu yana, inanç, insanların hayatlarında hep olan bir duygudur. İnanmak; önce kendini var eden, sonsuz güç sahibi olan "Allah'adır” Bir insan yoktan var olmuştur. Rabb’ul aleminin en üstün sıfatı "Bedia; yoktan var eden" kelimesidir. İnsanlar inanmadan asla yaşayamazlar. Bugün inancının olmadığını hatta daha ileri giderek "Allah yok(haşa)"diyen kişiler bile aslında inançlarını yargılamaktalar. Madem yaratan yok, o zaman neden ısrar edilmektedir!? Olmayan bir şeyi illada yok demenin bir anlamı da olmaz!
Düşünün bir toplulukta oturuyorsunuz, ve bir kişinin orada bulunmadığını inatla söyleyen bir insana ne dersiniz? "Evet burda yok, ama sen olmayan bir şeyi neden söylüyorsun ki, zaten yok." diye uyarı yaparak, o kişinin akli dengesinden hatta şüphe ederiz. Rabb’ul aleminin olmadığını söyleyenler, var olduğunu, bildikleri için sürekli dile getirirler. Daha olmadı, Allah’ın elçisine ve kitabına dil uzatırlar. İşte o noktada savunma hakkı inandığı için yaşayan kişiye geçer.
Müslümanlar hep susmak zorundalar.!!! diye saçma sapan sözler duyulur. "Sen sus Allah’a bırak!!" Ama Rabbim kitabında bana susmama hakkımı vermiştir. Buyurun okunmayalım; Nisa/148- "Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir. "
Bir konu daha var ki!!! İnanan insanların cahil olduğunu ısrar ederek, kabul ettirmeye çalışmalarıdır. İnanmanın yani görünmeyen ve de elle tutulmayan bir varlığın, aklı başında olan insanlar da olmayacağı fikri saçmalarıdır. Aslında böyle yaşanan olaylar provokasyondan başka bir şey değildir. Bir kendini bilmez, inançlı bir insana saldıracak ya da tam tersi mini etek giydi diye tekme atacak... Ve böyle olayların gayeleri, inanan kesim ile inancı kendine göre olan toplulukları bir birine karşı düşman kılmaktır. Bu olaylar genellikle İslam ülkelerinde yaşanmaktadır. Hristiyanlığın yaşandığı bir ülkede, inancı ile yargılanan hatta başı kapalı olduğu için bir rahibenin sokakta dövüldüğü olayına hiç rastlanmaz. Çünkü dine saygı duyarlar.
Başörtüme ve inancıma saygı duymak ve göstermek zorundasın. Eğer İslam ülkesinde yaşamak istiyorsan. İnancımıza küfredene , saygı duymamızı beklenmez. Misal de yanlış olmaz ise, Şeytanın, kelimeyi şahadet getirmesini beklemesine benzer. Beraber yaşayalım!!! ama saygı duymayı akıllarımıza yerleştirip ve de yüreklerimize sevgi tohumlarını ekelim. Saygı ile sevgiyi yaşayalım Değerli okurlarım.
Tülay Demircan Koyuncu Tüm Yazıları