Ana muhalefet liderinin ‘adalet’ adlı yürüyüşü devam ediyor. Yürüyüş kafilesi İstanbul’a yaklaştıkça, yabancıların ilgisi de artıyor. Son olarak uluslararası ajansların servis ettikleri görüntü ve haberleri gördük. Bu haberleri yapanların, daha önce ‘gezi kalkışmasında’ muhabir adı altında çalışan ajanlar olması oldukça dikkat çekti.
Bu yürüyüşe içerdeki diğer muhalefet unsurları da katılmaya devam ediyor. Özellikle HDP’nin bu yürüyüşe dâhil olması bizi şaşırtmadı. Bununla beraber diğer bütün sol fraksiyonlar ile FETÖ’nün aleni eleman ve sosyal medya desteği ise tüm hızıyla devam ediyor. İçeride oluşan bu koalisyon ve dışarıdan gelen bu basın desteği ister istemez insanın aklına bazı soru işaretleri oluşturmaktadır.
Hatta uluslar arası bir konsorsiyum şeklinde beliren bu yürüyüş ve destek hamleleri, finale doğru faklı bir yüzle karşımıza çıkarlarsa şaşırmamak gerekir. Fakat bu iradeyi ortaya koyan bileşenlerin geçmişte ve şuandaki adaletle ilgili uygulamalarını ciddi bir analize tutmak gerekir.
Önce Ana Muhalefetin adalet anlayışına baktığımızda; geçmişteki istiklal mahkemelerin zulmünden, haksız yere idam edilen mazlum insanlardan uzun uzadıya bahsetmek bu köşemizin yeri yetmez. Sadece 15 Temmuz hain darbe girişiminde 249 yiğit insan canından oldu. Yaralananları bir tarafa bırakırsak, bu milletin geleceğine kast edildi. Adeta bir işgal harekâtı yaşadık. Yerli ve yabancı bu ihanet girişimine, kaybedilen canlar ve verilen mücadeleye karşılık ana muhalefet bütün bu olanlara “kontrollü darbe” diyerek ülkeye ve millete bakışını ve ‘adalet’ anlayışını ortaya koydu.
HDP’nin adalet anlayışına bakmak ise tam bir ibretlik misaldir. 6-8 ekim vahşet kalkışmasının azmettiricisi parti başkanlarına, çukur siyaseti sürecinde hendeklere bilinçli olarak gömdükleri 7 binden fazla gencin vebali bir tarafa, yıllardır çoluk-çocuk demeden öldürdükleri Kürt çocuklarına karşı PKK’yi bir kere olsun lanetlemeyen bir ‘HDP adaletiyle?!’ karşı karşıyayız.
FETÖ’nün adalet anlayışı ise tam da aslan, kurt ve tilki hikâyesindeki yemek paylaşımı gibidir. Kısaca Bu üç hayvan avladıkları avlarını bölüşmek için toplandıklarında, aslan kurda bu paylaşımı yapmasını ister. Kurt; avladıkları öküzü aslana, koyunu kendisine ve tavşanı da tilkiye verir. Bu paylaşımı beğenmeyen aslan bir pençe darbesiyle kurdun alnına bir tane vurur ve öldürür. Tilkiye paylaştırmasını ister. Tilki; Aslana hitaben öküz kahvaltınız, koyun öğle yemeğiniz ve tavşan da akşam yemeğiniz olmalı şeklinde paylaşım düşüncesini ortaya koyar. Bunun üzerine aslan; ‘bu adil paylaşımı nereden öğrendin? ‘ der. Tilki yerden yatan kurdun dışarıya fırlamış gözlerini göstererek; ‘buradan’ diye cevaplamış.
İşte FETÖ yıllardır çalınan sorularla elemanlarını devletin bütün kademelerine yerleştirdi. Bu arada kendisinden olmayan hemen herkesi fişledi, dışladı ve sindirdi. Ele geçiremediğini kumpaslarla, şantajlarla ve iftiralarla saf dışı bıraktı. Hatta doğu ve güneydoğuda insanları öldürerek, Ergenekon ve JİTEM ile beraber faili meçhullerin esas failleri oldular. Ve son olarak 15 Temmuz da ülkemizin işgal edilmesi için yıllardır çalınan sorularla devşirdikleri elemanlarla ihanet girişiminde bulundular.
Dışarıdaki mihrakların milletimize ve ülkemize yönelik emellerini ise saymaya gerek yoktur. Sadece gezi ve son darbe girişimindeki tavırlarına, ajanlarıyla yapmaya çalıştıkları provokasyonlarına ve ülkemize yönelik oluşturmaya çalıştıkları olumsuz algı operasyonlarına baktığımızda bu işin dehşetini, aynı zamanda içeriden ve dışarıdan beslenen bu yapının uzun vadeli hesabını da görmüş oluruz.
İşte içeriden ve dışarıdan oluşturulan bu konsorsiyum ‘adalet’ diye nümayişe geçmiş durumdadır. Bu yürüyüşün yapılmasının iddiası ise CHP’li bir milletvekilinin tutuklanmasıdır. Tutuklanma sebebi ise; uluslararası boyutu da olan, devletin sırrı niteliğindeki bilgilerin ifşa edilmesidir. İddiaya göre FETÖ militanları bu bilgileri, Zaman Gazetesi Müdürü Ekrem Dumanlı üzerinden CHP genel başkanına ulaştırdılar. Malum zat ise bu bilgileri şuan tutuklu bulunan milletvekili, ama o zaman Cumhuriyet gazetesinde çalışan Enis Berberoğlu’na verdi. Tabi dışarıya kaçan Can Dündar ve Almanya’da mazhar olduğu olağanüstü karşılamayı unutmamak gerekir.
‘Adalet’ anlayışı karneleri bu şekilde olanların tantanalı ve uzun yürüyüşlerinin çıkardığı toz-duman içerisinde, kriptolu yargı tarafından HÜDA PAR’lı yöneticilere ceza yağdırılması ise tam bir adalet komedisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kenan Çaplık Tüm Yazıları