Son günlerde Siyonist katiller Mescid-i Aksa’ya yönelik vahşi saldırılarını daha bir artırdılar. Hemen her gün bir veya birden fazla Müslüman’ı katletmektedirler. Mescidin tahrip edilmesine yönelik planlı bir şekilde saldırılar düzenlemektedirler. Ama 67 yıl sonra, üç gün boyunca ezanın okunmasının yasaklanması ve Cuma namazının da kılınmasına müsaade edilmemesi Siyonist Yahudilerin İslam’a olan kin ve nefretlerinin geldiği noktayı bize göstermektedir.
Daha kısa bir süre önce ses kirliliği oluşturduğu gerekçesiyle ezanın yasaklanması için bir yasanın Siyonist mecliste kabul edilmesi sağlanmıştı. O gün planlı bir şekilde attıkları bu adımları, tepkisiz bir şekilde yanlarında kar kalınca, daha vahşi bir şekilde ezanı yasaklama cüretinde bulunmaktadır. Ve 67 yıl sonra Cuma namazının kılınmasına müsaade etmeyerek, aslında ümmetin ne kadar duyarsız hale geldiğini de bize göstermektedir.
Siyonist Yahudiler, Kudüs’ün İslami kimliğini yok etmek için, Müslümanlara ait ne kadar sembol varsa birer birer yok etmektedirler. Esnafların dükkanları tek tek ellerinden alınmaktadır. Mescid-i Aksa’nın dışındaki Camilere de ezan ve akabinde namaz yasağını getirerek, buradaki Müslümanların evlerini ve işyerlerini terk etmeye zorlamaktadırlar. Bütün bunları Siyonist Yahudi kin ve nefretiyle yapmakta ve Kudüs’ün Müslüman kimliğini yok etmeye yönelik, planlı bir şekilde adım adım bu ihanetlerini ortaya koymaktadırlar.
Müslümanların yaşadığı yerlerin hemen yanına ördükleri metrelerce yükseklikteki duvarlarla ve kurdukları kontrol noktalarıyla adeta Filistin’i bir açık hava hapishanesine dönüştürmüşler. Müslümanların birbirleriyle olan ilişkilerini kestikleri gibi, özgürce seyahat etme, ticari faaliyette bulunma, eğitimini alma ve hatta tedavi olma imkanları tamamen ellerinden alınmış bulunmaktadır. Bunlar yetmiyormuş gibi, Müslüman Filistinlilerin elinde avucunda ne varsa zorla gasp ederek, evlerini başlarına yıkarak, masum bayan ve çocuklara varıncaya kadar aleni bir şekilde sokak ortasında infaz ederek sahip olduğu barbar anlayışı bize göstermektedir.
Yıllardır Filistin’e uyguladıkları ambargo, aslında Mescid-i Aksa’ya uyguladıkları bir ambargo idi. Ambargo sonucu açlıktan dolayı uyumayan çocukların, susuzluktan ve temiz su bulamamaktan dolayı hastalık riski ile karşılaşanların, ilaçsızlıktan dolayı tedavi olamayanlar, Filistinli Müslümanlar değil Mescid-i Aksa olduğunu bir türlü anlamak istemedik.
Bir yandan Filistinlilere yönelik bu saldırı konsepti planlı bir şekilde sürdürülürken, öbür yandan Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarında ardı arkası kesilmedi. Şu anda Mescidin altında kazdıkları tüneller yüzünden mescidin toptan yıkılma tehlikesi vardır. 40 yaşın altındakilerin Mescide girişlerine izin vermeyerek Müslümanların Mescid-i Aksa’da ibadet etmelerini yasaklamıştır. Hemen her hafta bir Siyonist Yahudi grubu Mescidi işgal girişiminde bulunmakta ve bütün bu saldırılarını barbar İsrail askerleri eşliğinde gerçekleştirmektedirler. Aslında Filistin’e ve Müslümanlara uygulanan ambargo, saldırı ve yok etme girişimlerinin aynısı ve belki de fazlası Mescid-i Aksa’ya yönelik yapılmaktadır.
Peki, Siyonist Yahudi bütün bu insanlık dışı saldırılarını nasıl yapabilmektedir? İşte en büyük acımız da buradan başlamaktadır. Ümmetin ilk kıblesi işgal altında, her gün farklı bir saldırıya maruz kalmakta, gün geçmiyor ki tarifi imkânsız bir hakarete uğramakta, içinde ezanın okunmasına ve namazın kılınmasına izin verilmemektedir. Ama Filistin’e komşu olan bir ülke yöneticileri Müslümanların imdadına koşacaklarına Siyonist barbarların arkasında durarak ihanetlerini ortaya koymaktadırlar.
Kudüs’ü ve MESCİD-İ AKSA’yı savunan mücahitleri savunmak yerine, onları terör listesine alan küfür dünyasının işbirlikçileri olma zilletinde bulundular. Siyonistlerin barbar saldırılarını, Mescid-i Aksa’nın masumiyetine tercih eden bu hain şebekeler, sadece Kudüs’ün değil aynı zamanda İslam’ın ve Müslümanların da düşmanı olduklarını görüyoruz. İçimizdeki Sisilerin, Selmanların ihanetlerini biliyoruz da Müslüman halkların sessizliğini anlamak ise mümkün değildir. Bu sessizlik hayra alamet değildir.
Ey Kudüs sevdalıları! Her mümin fert Kudüs özgür oluncaya sorumludur ve bu özgürlük gerçekleşinceye kadar vebal altındadır. Bu sorumluluk Siyonist terör bitinceye kadar ve Kudüs yeniden fethedilinceye kadar devam edecektir.
Ey Mescid-i Aksa! Kimsesizliğini görüyoruz. Ne kadar da mahzun olduğunu da anlıyoruz. Ezansız kaldığın günler ve Cuma ’sız geçirdiğin vakitler, ümmete bakarak kederinden dolayı acı acı gözyaşı döktüğünü içimiz kan ağlayarak seyrediyoruz. Ama içimizden bir yiğit Selahaddin çıkar diye duya ediyoruz.
Kenan Çaplık Tüm Yazıları