Bir sevdanın yoluydu bu yolculuk.
Özlem’in
Hasretin
Aşkın
Kavruluşunun son bulmasıydı.
Görmek lazım gelmemişti, sevmek için.
Kokusunu içimize çekmiştik Ya.
Yetmişti.
Kavuşmak için yanmaya...
Biz gidip görmüş ve yanmıştık,
Ya ilk heyecan yaşayacaklara,
ne demeliydik.
Bu yazı,
Yedi, Allah’a ve Resul’üne misafir olmak için
Yola çıkışın hikayesi.
Davet yaratandan gelince, yollar açılmaz mıydı?
Küçük kızım üç senedir, rüyalarında Kabe’yi görüp ağlayarak bana yalvarıyordu;”anne,ne olur beni Kabe’ye getir.”
Her seferinde “inşallah”diyordum.
Davet gelmeden gidilmez di.
Bunu kızıma anlatmak istedim.
Ama birazda korkuyordum.
“Ya Allah beni neden davet etmiyor” diye
Üzüntüye kapılırsa, ya içinde bir kırgınlık oluşursa, diye de tedirgindim.
Davet gelmeyince gidilmezdi ki...
Küçük kızım üniversiteye başlamıştı.
Ve derslerinden arta zamanda harçlığını çıkarmak için (öyle sanmıştık)
bir ayakkabı firmasında satış elemanı olarak çalışmaya başlamasının,
asıl sebebini sonradan anlamıştık.
Aleyna, babasına, umre için para biriktirdiğini ve artık gitmek ve yüreğindeki bu sevdaya ve hasrete son vermek istediğini gözyaşlarıyla anlatmıştı.
Aleynaya, davet gelmişti.
Zorlu bir okul hayatını sonlandırmıştı.
Teyzesinin Maviş diye sevdiği “Gamze”
Ve artık maviş “Hakime Hanım”olmuştu.
Gerçekten tanık olduğumdan biliyorum, çok zor dönemlerden geçerek, hak ettiği hakim mesleğine sahip olmuştu.
Mavişim, yüreğinden rabbi ile konuşmuş ve;”Allahım bu zor dönemlerim biter ve hakkımla, adaleti savunacak bir hakim olursam, senin misafirin olmayı istiyorum.
Bana önce hakim olmayı sonra da Kabe’ye gelmeyi nasip eyle”diye sessizce niyaz etmişti.
Ve maviş hakkıyla hakime olmuştu. Artık rüyaları ve yüreği sıkıntıya girmişti.
Rabbine verdiği sözü yerine getirmeliydi.
“Teyzem, seninle gitmek isterim. Sen oraları bilirsin. Maneviyatımı artırırsın. Beni Kabe’ye getir” deyince, istek ikiye çıkmıştı.
Ve ümre yolu artık açılmıştı.
İki meleğin isteği ile yola çıkmaya karar vermiştim.
Mavişime de davet gelmişti.
Üç ay önce bir rüya görmüştüm.
Rüyamda; Daha önce umreye beraber gittiğim arkadaşım, onun oğlu, ben ve benim küçük Prensesim Kabe de tavaf ediyorduk.
Rüyam aklıma gelmemişti.
Aleynam ümre heyecanıyla yanmaya başlamıştı.
Gerçekten gideceğiz deyip zaman zaman
Kara gözlerinden yaşlar boşalıyordu.
Yine böyle bir gündü.
Kabe’den konuştuk.
Sürekli sorular soruyordu.
Bana;”anne özlem teyzem ve Emre de bizimle gelsin.”dediğini kulaklarımla işitmiştim, emindim.
Heyecanla umre arkadaşımı arayıp anlattım.
Özlem şaşırmıştı.
Birden bire ümre nereden çıkmıştı.
Oğlu Emre’ye soracağını söylerken, gelebileceklerine inanmadığı ise sesinden belli oluyordu.
Aradan iki-üç gün geçmişti ki; “Biz de geliyoruz. Emre çok heyecanlandı. Üniversitesi de tatilde.” dedi.
Prensesime, Özlem teyzesinin Ve oğlunun gelecegini söylediğimde çok şaşırmıştı.
Neden şaştığını sordum.
Kızım,” sen bana dedin ya, onlarda bizimle gelsin. Şimdi neden şaşırdın Kİ!”
Kızım ise bana şaşkın şaşkın bakarak;”annem ben sana böyle bir şey demedim.
Neden onların gelmesini isteyeyim ki!”
Ama ben duymuştum.
Şimdi şaşırma sırası bende idi.
Demek ki,
Emre’ye ve Özleme de,
Davet yine gelmişti.
Beş kişi olarak gidecektik.
Öyle sanıyorduk.
Oysa Kİ,
Daha davetler bitmemişti.
Umreye gitmemize, iki hafta kalmıştı.
Ortaokulda aynı sırada oturduğum arkadaşımdan çarşamba gece mesaj geldi.
Düğün davetiyemi saklamıştı.
Tam 33 senedir.
Eski resimlere bakarken, davetiyemi bulunca bana yollamıştı.
Davetiyeyi görünce şaşırdım.
Ama mutlu oldum.
Sabah ilk işim arkadaşımı aramak oldu.
Sohbet ederken, yakında umreye gideceğimizi söyledim.
“Bana neden haber vermedin.
Ben de seninle ümreye gelmek isterdim.
Hatırlar mısın, sen hac vazifeni yapıp geldiğinde bir gece sabah namazına kadar sohbet etmiştik.
Ve o gece beraber inşallah ümre yaparız diye dua etmiştik.
Şimdi üzüldüm ben de gelmek isterdim”deyince,
“Gelebilirsin ki, daha vize için pasaportları firmaya teslim etmedik.
Ben yarın İstanbul’a geliyorum.
Cuma günü inş buluşalım beraber verelim pasaportları”dedim.
Nazan bir an duraklayıp;”ben patronum ile görüşeyim izin alırsam geliyorum”dedi
Değerli işvereni ise tereddütsüz izin verince.
Düğün davetimi senelerce saklamasının
Bir sebebi olduğunu
Bilemezdi.
Taki umreye davet edilince
Anlamıştı Kİ,
Umreye davet, yıllar önce gelmişti.
Nazan’a da davet gelmişti.
Artık altı kişi olmuştuk.
Heyecanla pasaportları vize alınması için teslim etmiştik.
Zaman heyecana gebe olarak akmaya başlamıştı.
Önceden planladığım bir programım vardı.
Engelli çocuklarımıza Almanya’dan getirdiğimiz
Sandalye ve arabaların dağıtımı için
Rize’nin Ardeşen ilçesinde gitmem lazımdı.
3 Aralık Dünya Engelliler gecemiz de toplanan yardımlar ile aldıklarımızı
Önceden tespit ettiğimiz, gerçek ihtiyaç sahiplerine dağıtımı gerçekleştirmek
İçin,
Bizi misafir eden ve ortak bir organize ile
Rize, Adıyaman, Elazığ, Kayseri ve Ankara olmak üzere dağıtım yapmak için Ardeşen belediyesi ile dağıtımı gerçekleştirmiştik.
Ve artık İstanbul’a dönüp, umre için hazırlık yapmalıydım.
Lakin manevi kızım Güliz’i ve çocuklarını görememiştim. Onlar ile vakit geçirmek için, Pazar günü olan dönüş biletimi iptal edip, Salı gününe yeni bilet almıştım.
Cumartesi akşamı manevi kardeşim dediğim Asiye beni ve eşimi akşam evlerine davet etmişti.
Ardeşen’de son gecemizde tüm ailesi ile beraber güzel bir sohbete dalmıştık.
Anne-Baba dediğimiz ve kardeş bildiğimiz insanlar ile beraber olmanın mutluluğu vardı.
Bir ara sohbet konumuz ümre olmuştu.
Asiye’min babası Hakkı baba, bana umre de kendisine dua etmemi ve çok özlediğini söylüyordu.
Bir ara kadınlar kış balkonunda sohbete dalmıştık ki, Hakkı baba yanımıza geldi.
“Kızım, ben de umreye gelsem, acaba vizem çıkar mı?” diye sorunca, ne diyeceğimi biran bilemedim.
Ama hemen firmayı arayıp konuştum.
Cumartesi saat gecenin 22:30’u.
Çarşamba günü ümreye gideceğiz.
Yani
Sadece üç gün kalmıştı.
Hakkı baba gitmek istiyordu.
Kendine bir arkadaş bulamamıştı.
Beni Kızı gibi sevdiğinden bizimle gelmek istemişti.
Yani Rabbi Hakkı babama da
Davet yollamıştı.
Ve yedi kişi olmuştuk.
Allah’ın ve Resul’ünün evine misafir olmak için
Yola çıkmıştık.
Davet gelince
Misafir olununca
Muhteşem günler yaşanıp
Geriye kalan
Sevda ile ağlayarak Kabe’ye veda etmek düşmüştü.
Vedalar sevenler için olmazdı.
Sadece kavuşmak için,
Zamana bırakılan
Hasretti.
Tekrar davet için
Günlere sevda ekleyip,
Beklemek düşer
Aşk ile yanan Gönüller’e.
Sevgilerimle...
Tülay Demircan Koyuncu Tüm Yazıları