Günümüzde ki, insanların giydikleri elbiseler onların değildir. Biz insanları giydikleri elbiselerden tanımıyoruz. Derviş, Alimin elbisesini giymiş, Alim de cahilin elbisesini giymiştir. Sarıklı, cübbeli birini gördüğümüzde bilmediğimiz konulardan soru sormak istiyoruz. Cevap veriyor. Ama yanlış veriyor. Sorduğumuzda ben medrese okumamışım diyor. Alim değilim.
Kravatlı, takım elbiseli birini gördüğümüzde bu şahıs önemli bir mevkidedir diye düşünüyoruz. Ona güveniyoruz. Sonradan bakıyoruz ki hırsız ve dolandırıcı imiş. Birçok kişiyi dolandırmış. Belediye başkanımızdır diyoruz, saygı gösteriyoruz. Şehrimizi, gelirlerimizi ona emanet ediyoruz. Yıllar sonra ne görelim. Başkanımız yıllarca bize gelen parayı çalmış. İmarda olmayan arsalarımızı ucuza alıp imara koydurmuş. Dört yıllık başkanlığı döneminde dört nesline yetecek kadar servet biriktirmiş.
Bir gün yaralı bir kuş Hazreti Süleyman (as)’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hazreti Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar; “Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur; “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hazreti Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikayet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur. “Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hazreti Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda; “Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hazreti Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar; “Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
Sanatçı adı altında her türlü melaneti yapıyorlar ama kendilerine sanatçı diyorlar. Sinemacı, sanatçı adı altında o….. yapıyorlar. Her türlü pis işleri yapıyorlar. Ama kendilerine sanatçı deniliyor. Siyasetçi adı altında her türlü hırsızlığı yapıyorlar fakat toplumun en itibar gören şahısları oluyorlar. Hiç fakir siyasetçi gördünüz mü? Hepside bolluk içinde yaşıyorlar. Maaş alan şahıs hırsızlık yapmasa çok zengin olabilir mi?
Lütfen. Allah rızası için. Kimin mesleği ne ise o elbiseyi giysin. Bizi elbisesi ile kandırmasın. Hırsız ise hırsız elbisesi giysin. Hiç kimse kendisine ait olmayan elbiseyi giymesin. İnsanların işi ne ise o işe ait elbiseyi giysin. Dürüst ise dürüstlerin, hırsız ise hırsızların, Alim ise alimlerin, lider ise liderlerin elbisesini giysin. Halkçıyım deyip halkın sırtına binmesin.