Yürürlüğe girdiği 2012 yılından bu yana kadına şiddeti önleyemeyerek daha hazin vakaların meydana gelmesine yol açan İstanbul sözleşmesi ve 6284 sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" ile mağduriyetler katlanarak devam ediyor.
Aileye ve neslimize yönelik saldırılara karşı başta Aile Meclis olmak üzere duyarlı STK’lar, HÜDA PAR, bazı akademisyenler ve özellikle neredeyse tek başına mücadele eden ve her türlü saldırılara göğüs geren Araştırmacı-Yazar Sema Maraşlı’yı anmak lazım.
İLKHA’ya açıklama yapan Sema Maraşlı, İstanbul Sözleşmesinin ve 6284 Sayılı Kanun'un, Müslüman bir toplumda uygulanmasının aile yapısını bozduğuna ve aileleri yıktığına vurgu yaparak, bu yapılanların tamamen batının bir oyunu olduğunu kaydetti.
Avrupa’nın ve ülke içindeki batı destekli sözde kadın derneklerinin baskı ve dayatmaları ile aileyi yıkmaya endeksli kanun ve yönetmelikler bir bir uygulanıyor. Müslüman toplumların en önemli güzel vasıflarından olan güçlü aile yapısı, sözde Aile Bakanlığı ve kadın dernekleri eliyle adeta savaş açılarak ortadan kaldırılıyor.
Maraşlı, bu yasayla adalete muhalif olarak “kadının beyanı esastır” denilerek, 2 milyon erkeğin evinden uzaklaştırdığı bilgisini veriyor. Bu korkunç tablo karşısında iktidar partisinin hâlâ neden adım atmadığını anlamak mümkün değildir.
Bu sözde dayatmaların aslında batının silahla-topla yapamadığını sözde “kadını ve aileyi koruma” adı altında toplumsal ve dini kurumlarımızı sabote etme savaşı olduğunu bilmemiz gerekir. İktidar partisi ve toplumumuz acilen bu gafletten uyanmaz ve gereken adımları atmazsa, yarın konuşacağımız bir toplum ve aile yapımız kalmayacak.
Bu dayatma kanunlardan bir diğer ucube uygulamada: “Genç yaşta evlilik” yaptı diye yıllar sonra kocaların cezaevine atılarak, kadınların ve çocukların öksüz ve perişan bir halde bırakılmalarıdır. Bu yetmez gibi birde genç yaşta evlilik yapan erkeklerin çocuk tecavüzcüleriyle bir tutulması tam bir zulümdür. Bununla bize, “Bakın bize (batıya) uymazsanız, biz size istediğimizi yaparız” diyorlar ve bizlerde eli boş bekliyoruz.
HÜDA PAR İstanbul İl Kadın Kolları, genç yaşta evlenen ve yıllar sonra açılan davalar sonrasında eşleri cezaevine giren binlerce kadın ve mağdur aileleri için geçen ay düzenlediği basın açıklamasında, 8 ila 10 bin mağdur ailenin söz konusu olduğu belirtildi. 9 bin civarında aile reisinin feministler istiyor diye cezaevinde gün sayıyorlar. Böyle zulüm olur mu? Aynı basın açıklamasında söz alan mağdur kadınlardan biri, kocasının 8 yıl 4 ay ceza aldığını; bir başka kadında evlendikten sonra resmi nikah kıydığını ancak 8 yıl sonra kocasının 10 yıl 10 ay ceza aldığını ve 4 çocuğuyla mağdur olduğunu ifade etti.
Yuh artık! Bu nasıl bir zulüm böyle? İki kişi birbirini sevecek, ailelerin rızası olacak ve severek evlenmeye karar verecekler ancak, batılı kültür emperyalistleri ve onların tasmalı köpekleri istemiyor diye bu insanlar cezaevine hem de, çocuk tecavüzcüleri ile aynı koğuşta, yüz kızartıcı bir suç işlemişler gibi bir muamele ile karşı karşıya kalacaklar. Bu nasıl bir anlayıştır? Hani adalet? Hani dindar nesil? Neo yeşil feminist boyalı ablalar mutlu musunuz?
Evlilik yasaklanıp sonucu cezaevinde ömür tüketmek olacak, ancak çocuk yaşta da olsa zina serbest olacak. Evlilik olunca “o daha çocuk” denilecek, zina olunca “dahi çocuk” denilecek öyle mi? İlkokul öğrencilerine her türlü çıplak kıyafet giydirilerek dans vb. çirkeflikler yapılacak bu normal karşılanacak. Yine 15 yaşındaki kızlar toplumun ve medyanın önünde zina yapacak ve buna “gönül ilişkisi” diyerek zinayı meşrulaştıracaksınız; Lakin konu İslam’a uygun evlilik olunca çocuk yaşta evlilik olmaz diyerek en ağır ve onur kırıcı cezayı vereceksiniz. Bu zulüm "Gayretullah"a dokunur ve altından kimse kalkamaz. Bizden söylemesi. İsminizin “AK” olması veya isminizde “Adalet” kelimesi geçmesi sizi kurtaramayacaktır. Wesselam…