Son zamanlarda bir sürü gazeteci, siyasetçi ve yazar tarafından dile getirilen ve birbirlerini suçlayan konuşmalar, yazılar havada uçuşuyor. Her ağızdan, "FETÖ seni kullanmış, benimle ilgisi yoktu."Yok FETÖ seni kullanmış, benimle ilgisi yoktu" şeklinde açıklamalar.
Halbuki arşivlere bakılırsa Türkiye'deki siyasi partiler içinde Fetullah Gülen ve ekibinin karşı olduğu yanyanda bile durmak istemediği, aynı fotoğraf karesinde yan yana gelmek istemediği, Türkiye'deki tek siyasetçi merhum Necmettin Erbakan olmuştur. Onunla hiçbir şekilde dirsek temasına bile girmediler. Çünkü Necmettin Erbakan'ın söylemlerin, öngörüsü ve hareket tarzı onlarla uyuşmuyordu. Necmettin Erbakan; "Siz çocuklarınızı onlara verirseniz, israil'e asker olarak yetiştirirler" derken, bunlar 28 Şubat sürecinde Necmettin Erbakan'ın istifasını istediler. Onun karşısında bulunan herkes ile yan yana geldiler ama Necmettin Erbakan ile konuşmaktan uzak durdular.
Adalet Partisi ile Demokrat Partisi, Doğru Yol Partisi, DSP ile CHP ile sürekli dirsek temasında bulunurlar. Hatta Bülent Ecevit kendisine, "Niye FETÖ'ye yardım ediyorsun?" denildiği zaman eğer Fetullahçılar olmasaydı İran Türki Cumhuriyetlerine sahip oldu. Yani Türki cumhuriyetlerin iran' dan uzaklaştırılması için Fetullah Gülen ekibine ihtiyaçları vardı. Sol parti olan ve aynı zamanda CHP'nin tabanıyla, tavanıyla aynı olan DSP her ortamda bunlara yardım etmiştir. Bu yüzden Fetullah Gülen bir konuşmasında Eğer ahirette Cennet için bana bir şefaat izni verilirse onu Ecevit için kullanırım demiştir. (acaba bu sözünden Ecevit'in cennete gitmeyeceğini mi anlatmak istemiştir!)
Örgütsel ve cemaatsel yapılarda ise biri hariç Türkiye'deki birçok cemaatlerle ve örgütlerle içli dışlı olmuşlardır. ilişkiye girmedikleri tek yapı kendilerini sonradan Mustazaflar olarak isimlendiren yapı ile ilişkiye girmemiştir. Hatta onları piyasadan silmek için silahlı elemanlarını kullanarak devlet eliyle öldürtmüş. Hapislere koymuş, elemanlarını kaçırmış ve infaz etmiştir Onun dışında hangi parti bu işten uzak kalmıştır ki? Belki en fazla kök saldığı ve her tarafı ele geçirdiği dönem DSP dönemi olmuştur. Tabii daha önceden anap döneminde de türlü türlü yerleri ele geçirmişler. Birçok noktalarda elemanlarını yerleştirmişlerdi. AK Parti dönemine gelindiği zaman öyle bir hale gelmişlerdi ki bütün kilit noktalar ellerindeydi. Yani cumhurbaşkanının yaverinden tutun değişik komutanlıklara kadar, polis merkezlerinden tutun Polis Akademisine kadar. Artık bakanlıklar ve bütün kurumlar onların kilit adamlarıyla doluydu. Hükümete istihbarat raporu sunan elemanlar bunların adamıydı. Dolayısıyla istedikleri şekilde raporu sunuyorlar. İstediklerini iyi, istemediklerini de kötü olarak üstlerine bildiriyorlardı. HSYK dan, Danıştaya, Yargıtay'dan Anayasa mahkemesinden, Adli Tıp'a kadar kilit noktaların hepsini kendi adamlarıyla doldurmuşlardı. Artık siz düşünün, kendisine emir veren başbakanı bile dinlemişlerdi. MİT müsteşarını gözaltına alıp onunla beraber başbakanı etkisiz hale getirmeye niyetlenmişler. Hem de Başbakanın ameliyat olacağı saatte yapacaklarmış. Yani bütün noktalar onların ellerindeydi. Belki onlardan en fazla rahatsızlık duyan Recep Tayyip Erdoğan'dı ama tümüyle etrafı sarılmıştı. bütün bilgi kanalları FETÖ'nün adamlarıyla doluydu. Yani bu FETÖ'cüdür diye Daire Başkanını değiştirmek istiyor ama yerine getirilen şahıs daha etkin bir FETÖ'cü çıkıyor. Adamlar Türkiye Cumhuriyeti için de iyi bir zemin hazırlamışlar. Halkın bütün zeki çocuklarını kendi etraflarında toplamışlardı ve bütün alanlardaki sınavlarla ilgili sorular çalınıyor kendi elemanları 100 ve 99 puanlarla başarılı oluyordu. Sınav komisyonunda onlar, ÖSYM de onlar. Mülakatta onlar ve seçilecek adamlar yine onları adamı. Böyle bir yapı ile karşı karşıya kalan bir hükümet gerçekten ne yapabilirdi. Ancak bir darbe ile bunlar temizlenirdi. Onlar da bu darbeyi yapınca, hükümete onları temizleme fırsatı verdiler. Yani kendi elleriyle kendi sonlarını getirdiler.