Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019’da ortaya çıktığından beri dünyayı kasıp kavuran ve ülkemizi de tehdit eden corona virüs salgınındaki vaka ve ölüm sayısı her geçen gün artarak devam ediyor. Kendilerini süper güç ilan devletler başta olmak üzere insanoğlu acziyet ve şaşkınlık içinde bu salgından kurtulmanın yollarını arıyor.
Her zorlukla beraber bir kolaylık ve her musibetten bir hayır çıkar hakikati ile bu musibetten gerekli dersi çıkararak bu süreci hayra çevirebiliriz.
Lezzetleri ortadan kaldıran ölümden bu kadar kaçan insanoğlu, belki yaptığı hatadan dönerde kendi fabrika ayarları olan fıtrata dönerler. Dünya üzerinde yapılan bunca zulüm, haksızlık ve zorbalık ile fıtrata aykırı ve fiilleri açıktan işleyen insanlık, gerçekten kelimenin tam anlamıyla ayardan iyice çıkar bir hale gelmişti. Din, iman, vicdan, merhamet, fazilet, iyilik, hayır ve erdem gibi yaratılışımızdan kazandığımız güzel hasletler ortadan kalkmış, yerine sadece madde, güç ve menfaati esas alan şeytani ve süfli hasletler geçmişti. Maddiyat ve gücü kutsama noktasına gelen insanlık vicdanı iyice körelmiş, yapılan zulümlere karşı çıkmak yerine; ya sessiz kalarak göz yummuş veya açıktan işlenen günah ve zulümleri meşrulaştırmaya yeltenmiştir. İsraf ve tüketim çılgınlığı ile de iyice zıvanadan çıkan insanlık vicdanını kaybetmesi sonucu, “Gayretullah’a” dokunmuş ve bir musibet ile kendimize gelmemiz gerektiği gün gibi ortaya çıkmıştı. Ve o gün geldi. Nemrud’u bir sivrisinekle rezil rüsva eden, Firavun ve ordusunu denizde boğan mevcudatın yaratıcısı olan ALLAH (CC), kendilerini ilahlaştıran materyalist dünya düzenini de görünmeyen bir virüsle imtihan etti. Ve insanlık aslında aciz birer kuldan başka bir şey olmadığını ve mevcudatın Rabbi karşısında gücünün ve teknolojisinin bir hiç mesabesinde olduğunu ağır bir şekilde de olsa anladı.
Bu süreçten sonra bize düşen bu zahmeti rahmete dönüştürecek adımlar atmaktır. Bu musibetten ders ve ibretler alarak hayatımızı ve dünyaya bakış açımızı yeniden gözden geçirmektir. Bunun için önce bir silkilenimde kim olduğumuzu hatırlayalım. Dünyaya niçin gönderildiğimizi ve görevimizin ne olduğunu düşünelim. Hayatımızın şu ana kadar geçen kısmını bu musibeti fırsat bilerek; “Nerede hata yaptık?”, “Neler yapmamız gerekir?” diye iyice tefekkür ederek gözden geçirelim. Ölümün bize ne kadar yakın olduğunu ve insanlığı yanlış yöne sevk eden güçlerin aslında ne kadar zavallı olduklarını görelim de, ALLAH’a sığınalım.
Bu sıkıntılı süreci rahmete çevirmek bizim elimizdedir. Bizler yaşadığımız olaylardan ve başımıza gelen musibetlerden ders çıkarmalıyız. Onun için bu süreçte ihmal ettiğimiz değerlerimize dönmeliyiz. Hayatımızı güç ve maddeyi kutsayan materyalist düşüncenin esaretinden kurtaralım. Evde geçirdiğimiz vakitleri en iyi şekilde değerlendirmeye çalışalım. Bunun için öncelikle tefekkür ederek, hayatımızın muhasebesini yapalım. Ölümün yakın olduğunu anlayıp; bir daha aynı hataları yapmamalıyız. Evde kaldığımız süre içerisinde kendimiz ve ailemiz için maneviyatımızı güçlendirecek verimli bir program hazırlamalı ve 24 saatimizi buna göre ayarlamalıyız. En başta ihmal ettiğimiz ailemizle vakit geçirmeliyiz. TV, bilgisayar, cep ve mobil iletişimle faydasız ve gereksiz şekilde vaktimizi harcamayalım. Ailemizle cemaatle namaz kılmak, günlük dini sohbetler ve kitap okuma saatleri belirleyerek vaktimizi değerlendirelim. Evlerimizi yaşayan mescitlere ve ilim yuvalarına çevirelim. Yok, eğer zamanımızı boş şekilde veya TV ve teknolojik cihazlarla geçirirsek, bu musibetten bir ders almadığımızı gösterir.
ALLAH’ın bizi yarattığı fıtrata dönelim. Kulluk görevimizi yerine getirmeye çalışalım. Ölüm bir defa gelecek ve o bize çok yakındır.
Selam ve dua ile…