Mikroskoplarla göremediğimiz küçücük cansız bir hayalet, bütün hayatımızı değiştiriyor. Sadece bizim değil, bütün dünyanın gündemi Virüs olmuş.
Hani o ölüme meydan okuyan kabadayılardan eser kalmamış. Hani o her gün dünyanın diğer bir ucundaki Ülkeyi tehdit eden süper güç ABD nerde? Hepsi de göremedikleri virüsten kaçacak delik arıyorlar.
Dünyayı tehdit eden süper güç ABD, kendini Virüsten koruyamıyor. Halkı cezalandırmak ve idareye kendi kuklalarını geçirmek için Irak, Suriye, Afganistan… Dünyanın dört bir yanına asker gönderen ABD, Virüs korkusundan dışarı çıkamıyor. Tehdit unsuru olarak kullandığı silah gücü, doları, istihbaratı… Onu kendi evinde koruyamıyor.
Dünya ticaretini ele geçiren, ekonominin merkezi ve dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, Virüse karşı aciz kaldı. Müslümanlara yaptığı zulümlerin bir benzerini, kendi insanlarını da evlerine hapsetti, sokakta bulduklarını linç etti.
Birbirlerini tehdit eden ülkeler Virüs korkusundan dost olmuşlar. Rusya, kendisini tehdit eden Amerika’ya Virüse karşı malzeme yardımında bulunuyor. Dünyanın akıllısı ve efendisi olduğunu sanan Avrupa, Virüse karşı ah vahlar içinde çaresiz kalmış durumda…
Ülkemizde devlet, fakir vatandaşlara az da olsa 1000’er liralık yardımda bulunuyor. Yeterince sağlık hizmetlerinin verilmediğinden şikâyetçiydik. Şimdi sağlıkçılar hasta avına açıkmış gibi, her yerde hasta arıyorlar. Sağlık ücretlerinden şikâyetçiydik, şimdi sosyal güvence sorulmadan, Virüs şüphesi olan hastalar ücretsiz tedavi ediliyor. Eskiden vatandaş sağlık birimlerinin peşinde koşarken, şimdi devlet ve sağlık birimleri hastanın peşinde koşuyor.
Hac farizasının asıl maksat ve manası unutularak, “Hacı” desinler diye turistik bir seyahat haline gelmişti. Müslümanların gafletinden olacak ki, ipleri Siyonist ve emperyalistlerin elinde olan Arap kralları, artık açıkça ABD ve siyonist israil’i destekliyor, Müslüman halkın paralarını düşmanlarına aktarıyorlardı. Müslümanlar olarak bir tavır geliştiremedik, boykot edemedik. Ama görünmeyen bir Virüs, ABD ve İsrail için iyi bir gelir kaynağı haline getirilen ‘Umre’ seyahatlarını tamamen durdurdu.
Aynı şekilde Müslümanların dertleşmeleri, kaynaşmaları, sorunlarını çözmeleri ve ‘Cemaat’ olmaları için toplanılan Cuma namazlarının da maksat ve manası unutulmuştu. Cami ve namazdan bir feyz alınmıyordu. Virüs sebebiyle belki Müslümanlar kendilerine gelirler de; Cami, Cemaat ve Namazın kıymet ve manasının şuuruna varırlar.
Temizliğin kıymetini bilmiyorduk, önemsemiyorduk. Şimdi bütün dünya günde beş defa abdest alır gibi, temizliğe önem veriyor. Her karşılaşmalarda sarılma ve öpmelerin çok da doğru olmadığını söylüyorduk. Şimdi virüs korkusuyla insanlar çocuklarını öpmüyor. Park ve sokakların yatak odalarına çevrilmesinin ayıp ve günah olduğunu söylüyorduk. “Hangi çağda yaşıyoruz? Gençlik, Özgürlük…” diye savunanlar, virüs korkusundan eşleriyle yataklarını ayırmışlar.
Müslüman hanımın tesettürüne saldıran bazı kendini bilmezler, şimdilerde yüzlerinde maskeyle dolaşıyorlar. Kur’an kurslarına karşı çıkanlar, Kur’an dinliyorlar. İçki, kumar, fuhuş, kadın ve çocuk cinayetleri, kavgalar, eylemler, siyasi çekişmeler… Asgariye inmiş durumda.
Her gün Afganistan, Irak, Suriye’de işlenen katliamlar, virüsle durmuş gibi. Denizlerde ve sınırlarda hayatını kaybeden mültecileri duymuyoruz.
Ve belki de en önemlisi, savaş ve katliamlara sebep olan devletler, siyasiler ve örgütçüler de artık Virüs korkusuyla ölümün acısını hissetmektedirler. Ta Çin’de çıkan virüs, şuanda dünyanın her tarafına yayılmış durumda. Her bulaşan onun yayılmasına sebep olmaktadır. Ve her ölüm, sıranın bize yaklaştığını hissettirmektedir. Bu yayılmacı özelliğiyle virüs, başkalarının hastalanmasına ve ölümlere üzülmemiz dersi vermektedir. Dilerim herkes bu derslerden ibret alır. Dileğimiz artık bundan böyle insanlar arsındaki hiçbir fark, kavga ve ölüm sebebi yapılmasın. İnsanlar birbirlerine zarar vermesin, düşmanlık yapmasın. Başkalarının ölümüne ve acılarına sevinmesinler.
Ve virüs bize şunu gösteriyor: Gözle göremediğimiz ve uzmanların canlı olmadığını söylediği küçücük bir virüs bile, dünyanın sonu, kıyametin başlangıcı olabilir.
Her musibetten dersler alalım ama tedbirleri asla ihmal etmeyelim. Bu şahsi bir mesele değildir. Çocuklarımız, geleceğimiz ve bütün insanlık için hayati tehlike arz eden bu hastalığın bertaraf edilmesi için, uzmanların tavsiyelerine uyalım, dışarı çıkarak hastalığın yayılmasına sebep olmayalım…
Daha sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir gelecek dileğiyle…