Savaşın bütün taraftarları barış diye bağırıyorlar. İyi, barışın. Yok. O barışsın. Ama barış hayırlı bir şeydir. Kim bu hayırlı işin olmasına öncü olursa hayrın büyük kısmını alır. Ama ben hayırlı olan bu işe karşı tarafın öncü olmasını istiyorum diyorsanız, iki tarafta bu durumda barış istemiyor. Hadiste, “Namazdan ve oruçtan daha hayırlı olan şey insanların arasında barışın, ıslahın olmasını sağlamaktır” şeklinde geçiyor. Niye bu hayırlı işi karşı tarafa bırakıyorsunuz. Her iki tarafta halkın huzura kavuşmasını istiyorlarsa iki tarafta aynı anda ellerini birbirlerine uzatsınlar. Bu şekilde barış gerçekleşir. Ama halkı barış sözleriyle kandırıp taraftar kazanmaya çalışıyorlarsa, barış bu şekilde gelmez. İki tarafta samimi değildirler. Her iki taraf birbirlerinin zaaflarından istifade etmek istiyorlar. O zaman barışa elveda diyelim. Savaşa devam. Ama barışın nasıl gerçekleşeceğini biliyorum. İşte barışın reçetesi.
Devlet tarafındaki yetkililer, vatan evlatlarının canlarını vatan için feda etmeye hazır olduklarını söylüyorlar. HDP yetkilileri de “Devletin ileri gelenlerinin çocukları askere gitmiyorlar. Onlar kendi çocuklarını niye askere göndermiyorlar” diye söylüyorlar. Allah için, haklıdırlar. Barışın çözümünü söylüyorum.
Devletin ileri gelenlerinin çocuklarından bir ordu oluşturulsun. Bu ordu ya komando ya da özel harekat olsun. Bunlar dağlarda savaşsınlar. Bunların işi gücü dağda PKK’li aramak olsun. Bu adalet mi? Hayır. Adaletin olabilmesi için de HDP ve PKK’ nin üst kademelerindeki şahısların kız ve erkek çocuklarından da bir ordu oluşturulsun. Onlar da Kürdistan dağlarında savaşsınlar. Ama Türkiye Kürdistan’ın da savaşacaklar. Geri hizmette değil. Ön cephe de savaşacaklar. Yok, benim kardeşim kandildedir demekle olmaz. Türkiye de olsa idi bu kadar rahat olmazdı. Kandilde yüzlerce hizmet eden genç kızın içinde olmak, savaşmak değildir. Barış olsa bu kadar genç kızı etrafına dizebilirler mi? Barışta kim kızını onların her türlü hizmetine sokacak. Her iki tarafın çocuklarından oluşan ordu birbirleriyle savaşsınlar. Cenazeleri gelirse barış olur. Anneleri, babalarına baskı yaparlar ve barışı tesis ederler. HDP’ den kaç yönetici ve liderin kızı veya oğlu dağda savaşıyor. Onların çocukları Avrupa da okusun. Türkiye de denizlerde yüzsün. Milletvekili babalarının imkanlarından faydalansınlar. Baba ve anneleri de Kürt gençlerini savaşa göndersinler. Başbakan da vatan evlatlarının vatan için feda olmaya hazır olduklarını söylesin. İki tarafta garibanların çocuklarını kurban olarak kendi adlarına kurban ediyorlar. Milletin çocuklarını kurban etmek kolay. Peki, milletin suçu yok mu? Elbette suçludurlar. Çok af edersiniz, semersiz olanı kim yolda bulsa semer vurur ve biner. Milletten özür diliyorum. Göğsünü gere gere benim kızım dağda savaşıyor. Benim kızım gitmese kim onlara hizmet edecek diyen şahsa ne denir.
Şu anda kamuoyunda oluşturulan algı şudur. ‘Barışın önündeki en büyük engel Cumhurbaşkanı’dır.’ O savaşı dayatıyor. Bunu söyleyenler diyorlar ki, devlet PKK ile halk arasından çekilsin. PKK halka istediğini yapsın. Kimse karışmasın. Çözüm süreci boyunca halkın üzerine çöken yapı, çatışmaların başlamasıyla avantajından bir kısmını kayıp etti. Onlar sandılar ki, savaşı başlatsalar halk kendilerini destekleyecek. Bütün yerleşim alanlarını hükümetin göz yumması sonucunda silahlı militanlarıyla doldurdular. Militanlarını taraftarlarının evlerine bıraktılar. Onlara göre ‘serhildan’ vakti gelmişti. Ama şunu unuttular. Bu halk korkudan dolayı onlara boyun eğmiş. Onlardan daha güçlü olanlar ortaya çıksalar halk sesini keser. Olan oldu. Devlet bilerek onları şehir savaşına çekti. Onlarda devletle savaşacağız diye halkı hedef yaptılar.
İşin aslında çözüm sürecini bozan PKK idi. Her gün onlarca eylem yapıyordu. Korucuları öldürüyordu. Barajda çalışan işçileri tehdit ediyor, kaçırıyordu. Vali ağırlayan köy muhtarını öldürüyor. AK partili belediye başkanlarının çocuklarını kaçırıp başkanları istifaya zorluyorlardı. HÜDA-PAR ve onu destekleyen derneklere 400’e yakın saldırı yaptılar. Onların taraftarlarını öldürüp birçok kişiyi yaraladılar. Halkın mallarını Kobane’yi bahane edip yağmaladılar. İşyerlerini yaktılar. Araba yaktılar. Yolları kontrollerine aldılar. Devlet sahadan tümüyle çekilmişti. Kandil iki günde bir çözüm süreci bitti tehditlerini savuruyordu. Çözüm süreci bitti. Bu çok istediğiniz şey gerçekleşti.
Şimdi ise çözüm süreci yeniden başlasın. Devlet bizi ile bu halkı baş başa bıraksın. Tekrar onların canına okuyalım. PKK hiçbir zaman çözüm sürecine riayet etmedi.
Allah için söyleyin. Aytaç Baran PKK’ye ne yapmıştı? Onu şehid ettiler. Çözüm süreci böyle olacaksa olmasın...Allaha emanet olun.