Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019 da ortaya çıkan ve tüm dünyayı tehdit eden korona virüs salgının etkilerini yaşamaya devam ediyoruz.
Bu sıkıntılı ortamda cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincire vurulduğu Ramazan ayının Kur’an ve ibadet ayı olduğu bilinci ile bütün olumsuzluklara rağmen idrak ve ihya etmeye çalışıyoruz.
Korona salgını ortaya çıktığından beri camilerden mahrum kaldık. Yeryüzünde ibadet için yapılan ilk mabed -Al’i İmran Suresi: 96- olan Kâbe, ibadet ve ziyarete kapandı. Aynı şekilde Mescid-i Nebevi ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa da ibadet ve ziyarete kapandı.
En son Cuma namazı ve hutbesini 13 Mart 2020 tarihinde kılıp yaşadık. O tarihten beri camiler ve cemaatten mahrum kaldık. Ramazan ayına girmemizle bu Ramazanda bir ilk olarak cami, cuma hutbesi, Teravih ve mukabele sünneti ve bir arada iftar yapmaktan mahrum olduk. Ömrümüzde ilk defa selâsız, camisiz, cemaatsiz, hüzün dolu bir Ramazan ayına şahidlik ediyoruz. Bu durumu hak edecek ne yaptık diye düşünmemiz gerekir?
Korona salgınında alınan önlem ve sağlıkta atılımın getirdiği vizyonla yeni bir aşamaya girdik ve normalleşme adımlarının konuşulması ile toplumda hem ümit, hem de rahatlama ve gevşemeye yol açtı. Aşama aşama atılacak normalleşme adımları açıklandı. Büyükşehirlerin bir kısmında şehre giriş-çıkışlar serbest bırakıldı. Sokağa çıkma kısıtlamasında esneme oldu. Berberler, kuaförler vs. işyerlerinin açılması kararlaştırıldı. Hatta Futbol Federasyonu liglerin 12 Haziranda oynanmaya başlayacağını açıkladı. Her şey tamam bir tek camiler ile ilgili açıklama yok. Hastalığın yaygınlaşmaması için camiler kapatıldı. Tam 8 haftadır Cuma namazı kılamıyor ve hutbeye iştirak edemiyoruz. Görünen o ki, bayramda da camilerden ve bayramlaşmaktan mahrum kalacağız. Bu salgının bir an evvel ortadan kalkmasını ve camilerimize en kısa zamanda kavuşmayı temenni ediyoruz.
Çünkü camiler İslam dininin en belirgin şiarıdır. Yakın zamanlara kadar camiler İslam şehirlerinin kalbi idi. Camiler bir beldenin İslam beldesi olduğunun ilk ve en görünür işaretidir, İslami kimliğidir. Camiler; İslam tarihi boyunca sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için önemli hizmetler görmüş; insanlara barış, huzur ve güven telkin etmiş; asırlarca ilim ve ilerlemenin mektebi, birlik, kardeşlik ve ittihadın merkezi olmuştur. Camiler sadece namaz kılınıp çıkılan bir mekan değil, dini ve sosyal hayatın merkezidir. Asırlarca camiler İslam toplumunun atan kalbi ve merkezi olmuştur. İslam medeniyeti cami merkezli bir medeniyet olarak bilinmiştir.
Camilerin hayatımızdaki önemini belki de bu imtihan sürecinde daha iyi anladık. İnşallah camilerimiz en kısa zamanda açılır da; camilerden uzak kalmanın verdiği eziklik ve mahcubiyetten de kurtuluruz. Yeniden camilerimiz Kur’an okunan, topluca omuz omuza namaz kılınan ve çocuk sesleriyle şenlenen mekânlar olmasını diliyoruz. Camilerin kapısının yüzümüze kapanmasından dersler çıkararak, kendimize çeki düzen vermeli ve yaptığımız hata ve günahlardan tevbe etmeliyiz. Aynı şekilde dünyaya fazlaca dalarak her şeyde dünyevileşme ve maddiyata yönelme hastalığından kurtulmamız gerektiğini yaşayarak gördük. Normalleşme sonrası kavuşacağımız camilerin toplumun merkezi, sorunlarımızın çözüm yeri, hayatın odak noktası haline getirmek için çalışmalıyız.
Sonuç itibariyle içinde bulunduğumuz imtihan ve yaşattıkları bizlere çok şey anlatıyor ve ibret almamız gereken çok dersler veriyor.
Selam ve dua ile…