Öyle bir devirde yaşıyoruz ki toplumlar gerçeklerden çok, küresel emperyalist güçlerin oluşturduğu algılar ile yönetiliyor. Gerçek mesele ve olayın ne olduğunu düşünmeden fert ve toplumlar icat edilen bu algının peşine vazgeçilmez hakikatmiş gibi öyle bir şekilde bağlanıyor ki, ortaya çıkan gerçeklere inanmak ve bakmak bile istemiyor.
Bu sorunun son üç yüzyıldır siyasi açıdan ümmet olarak bizleri ne hale getirdiği ortadadır. Müslümanlar birbirlerini, kendi inanç ve tarihi gerçeklerini bırakmışlar da, tarihleri kan, katliam ve insanlığa zulümden başka bir şey vermemiş olan sömürgeci devletlerin peşine takılıyorlar ve onlardan sözde medeniyet ve ilerleme bekliyorlar.
Batı emperyalizmi ve kültürünü çok iyi bilen Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç’in Bosna savaşı sırasında söylediği şu tarihi sözü unutmayalım: “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medeni olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."
İşte en son Fransa’da sözde Paris İnsan Müzesinde 1937 den beri sergilenen 18 bin insan kafatası barbarlığı yeniden gündeme geldi. Bu kafatasları Cezayir, Libya ve dünyanın farklı coğrafyalarında işgalci Fransa ve avenesi tarafından katledilen mazlumlara ait olduğu belirtiliyor. Müzede sergilenen 18 bin kafataslarından incelenen 500 tanesinden 36’sının Cezayirli mücahitlere ait olduğu tespit edildi. 1830-1962 arası Fransızlara karşı gösterilen direnişin liderlerine ait 24 kafatası ve naaşlarından geriye kalanlar bağımsızlık günü olan 5 Temmuz öncesi Cezayir’e getirtildi. Kalanlar hâlâ sözde medeni ve çağdaş batının öncü ülkesi Fransa’da sergilenmeye devam ediyor.
İşte batının elindeki medya ve sermaye gücü ile kurdu kuzu, kuzuyu kurt gösterme planları kesintisiz işliyor. Dünyanın dört bir yanındaki kurulu düzenlerine başkaldıran, kabullenmeyen tüm oluşumlar medya gücü ile öcü olarak gösterilip saf dışı bırakılıyorlar. Yapılan algı operasyonları ve kurulan kumpaslar ile gerçeklerin tamamen ters yüz edildiği bir dönemi fazlasıyla yaşıyoruz.
Bu konuda Malcolm X’in sözünü de hatırlayalım: “Eğer, dikkatli olmazsanız, gazeteler mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar.”
İslam dünyası olarak küresel emperyalizm ve siyonizminin kurulan hain proje ve planlarının farkına varmadığımız ve bilinçli olmadığımız için tuzak ve oyunların esiri ve figüranı olmaktan kurtulamıyoruz.
Oyun ve planlar sadece silah ve saldırı ile ilgili değil hiç şüphesiz. Kültür emperyalizmi ve yozlaşma projeleri ile nesillerimizi İslam’dan ve tarihimizden uzaklaştırmak için her türlü oyunu oynuyorlar.
Küresel emperyalistler ve onların emrindeki “toplum mühendisleri” dünya halklarını aldatmak ve yönlendirmek için yalanlarla süsledikleri boş vaadlerle kendi siyaset ve çirkefliklerine alet ediyorlar. Yalan üzerine kurulu propaganda ve algı operasyonları ile toplumların kaderi ile oynanır, seçimler kazanılır, ülkelerin haritası değiştirilir, devletler yıkılır ancak yalanlar halen itibar görmeye devam edilir.
Kurulan oyun ve tuzakları ve dost ile düşmanımızın kim olduğunu kavramazsak, dünya ve ahiretimizi heba edeceğiz. Bu planlara karşı şuurlu ve uyanık olmaz isek maalesef geleceğimizi emperyalistler belirlemeye devam edecek. Bunun olmasını istemiyorsak özümüze dönerek ALLAH’ın emrine sımsıkı sarılıp, uyarıları dikkate almalıyız. İnsanlık ve İslam tarihi ve günümüzde yaşananlardan ders almalıyız.
Konuyu Resûlullah (s.a.v)’in şu hadisi ile tamamlayalım:
“Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hainlere güvenilecek…” -Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, XXIII, 314; Heysemî, VII, 283-
Selam ve dua ile…