Son zamanlarda yine batıdan alınma sözleşme ve kanunlar gündeme geldi. Bu sözleşme ve kanunları sözde muhafazakar görünümlü Avrupa ve batı karşısında kompleks içinde olan “ezikler” herkesten çok savunmayı kendilerine görev biliyorlar.
Yüzyıl önce Lozan barış anlaşması ile ümmetin gözleri boyanıp “zafer” diye yutturulup “Sevr”in gizli ve açık maddeleri tek tek uygulamaya konuldu. Savaştığımız İngilizler, Fransızlar ve diğer emperyalistlerin her istediği yerine getirildi. İslam’a ait ne varsa kaldırıldı. Müslümanlara kan kusturuldu. Bağımsızlık savaşında İngilizlere karşı savaşanlar hedef alınıp her türlü zulüm reva görüldü. İslam hayattan tamamen kaldırıldı. Yasaklamalar ve İstiklal mahkemeleri ile halk sindirildi.
Bakınız gelinen durumu Kemalist-Solcu Yazar Uğur Mumcu nasıl özetliyor:
"Türk vatandaşı; İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemesi kanununa göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir." Şimdi buna aile kurumunu cinsel sapkınlar ve feministlere göre düzenlemeyi de ekleyelim.
Evet, bizleri bu hale getirdiler. Şimdi bizler kalkıp tek amaçları insanları sömürmek olan ABD, Avrupa ve diğer emperyal güçlerin kanun, tüzük ve sözleşmelerinden medet umacak durumda mıyız? Yıllarca bizleri kandırıp, biz batının medeniyetini, ilmini, teknolojisini alıyoruz. Tek amacımız muasır medeniyet seviyesine çıkmaktır diye bizleri uyutup; Batının kokuşmuş ne kadar kanun, uygulama, yaşam biçimleri varsa Müslüman halka dayatıldı. Batı toplumu ile bizim toplum arasında ne ilişki var ki, oradaki her şeyi düşünmeden bizim topluma dayatmaya kalkıyorsunuz?
İşte İstanbul sözleşmesi, 6284 sayılı kanun, CEDAW vb. aileyi ve toplumu yok eden yasa ve mevzuatları oldubittiyle meclisten kaçırırcasına geçirip kanunlaştırdılar. Toplum ve siyasiler sonradan uyanıp sosyal yapımıza yönelik katliamı gördü. Bizlerin sömürgeci, tarihi kan ve zulümle dolu batıdan alacağımız hiçbir şey yoktur. İnsanlığa fayda verme onların genlerinde yoktur. Varsa yoksa menfaatleri vardır. Bal içinde verdikleri zehirleri artık yutacak saflıkta değiliz. Akrep hiçbir zaman bal yapmayacağı gibi, düşman da hiçbir zaman bize iyilik istemez. Sömürgeci güçlerden fayda gelmez. Sadece çıkarları ve esiri oldukları Haçlı zihniyetleri vardır. Hiçbir zaman Müslümanları dost ve müttefik olarak görmezler. Sürekli olarak İslam ülkelerinde kaos ve kargaşa yaratmak için her planı uyguluyorlar. Şunu anlayım ki; ne şeytandan, ne de şeytanın yolundan giden güçlerden bir hayır ve dostluk gelir. İnsanlığın yüzkarası olan, emperyalist hedefler uğruna; milyonlarca insanı öldürmekten çekinmeyen, her türlü fitneyi yapmaktan geri durmayan ABD, İsrail ve diğer emperyalist ülkelerden de ne bize, ne de insanlığa hayır gelmez ve dost çıkmaz.
ALLAH’u Tela Kur’an’da kâfirlerden dost olamayacağını bize bildirip uyarmasına rağmen, bizler hala onları kendimize dost tutmak için bahanelere sığınıyoruz ve sonuçta zarar ediyoruz. -Maide: 51-, -El Bakara: 120- gibi birçok ayette bizleri uyardığı halde biz halen onlardan ve sözleşmelerinden medet umacak kadar zelil bir duruma nasıl düşüyoruz? Oysa ABD, İngiltere, israil gibi emperyalist ülkeler nereye girmişlerse ve kiminle ilişki kurmuşlarsa oraya fitne, fesat, katliam, trajedi ve gözyaşından başka bir şey götürmemişlerdir. Bu durum gün gibi ortadayken onlardan alınacak kanun, sözleşme ve mevzuatlarda ancak aile ve toplumumuzun temelini tahrip edecek bir özelliği olur.
Batı emperyalizmi ve kültürünü çok iyi bilen Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç’in Bosna savaşı sırasında söylediği şu tarihi sözü unutmayalım: “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medeni olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."
Selam ve dua ile...