Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019 da ortaya çıkan ve kısa sürede yayılarak dünyayı tehdit eden coronavirus salgınındaki yeni vaka ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.
10 Mart 2020’den beri ülkemizde görülen ve Mayıs ayı ile birlikte vakalarda azalma görülmesiyle birlikte açıklanan normalleşme süreci sonrası vaka ve ölüm sayıları iyice arttı. Haziran ayı itibariyle hayatın tüm alanlarında tedrici olarak normalleşme adımlarının atılmasıyla toplumun rahatlayacağı düşünülürken, tam tersine çoğunluğun kurallara uymaması sonucu başa döndük. Vaka ve ölüm sayıları her gün artmaya devam ediyor. Birçok ilde yeniden kısıtlama kararları alınmaya başladı.
Hem vatandaşlar olarak tedbirlere uymada gevşeklik gösterdik hem de yetkililer eskisi gibi salgın gündemi üzerinde durmadı. Salgın artık gündemin ilk sırasını meşgul etmedi ve bu duyarsızlık sonucu yeniden pandeminin ilk çıkış günlerine döndük.
Yaklaşık 6 aydır pandemi nedeniyle evden çıkmayan özellikle yaşlılarımızın ne günahı var? Kurallara uyarak gerekmediğinde dışarı çıkmayan, çıkmak zorunda olunca da maskesiz çıkmayan, kısaca kurallara uyan insanlarımızın ne günahı var? Yine aylardır kepenk açmayan, açsa da siftah yapmayan esnafın ne günahı var? Aylardır evine hasret kalan sağlık çalışanlarının ne günahı var? Bu insanların vebali ve emeğine saygısızlık yaptığımızın farkında mıyız?
Durum gittikçe kötüye gitmesine rağmen bazı basın mensupları ve yetkililerin olayı tozpembe göstermesine ne diyeceğiz? Özellikle Batman’da durumun vahametni ortaya koyan yazılar yazdım. Batman Rehber Gazetesi ve İLKHA’nın yaptığı haberler ses getirdi. Şimdi bazı kısıtlamalar getirildi ve yeni tedbirler alınmaya başlandı. Ancak yine de hem toplum olarak hem de yetkililer olayın ciddiyetine göre adım atmıyor maalesef. Halen insanlarımız saatlerce test kuyruklarında bekletiliyor ve 3-4 günde test sonucu çıkana kadar evlerine gönderilerek kendi hallerine bırakılıyor. Böyle tedbir ve sağlık sistemi olur mu? Bu kişiler neden izole edilmez? Peki, korona olduğu şüphesi ile hastaneye giden vatandaş ne yapıyor dersiniz? Hepsi değil tabi, lakin birçoğu kendini izole edip karantinaya alacağına, hiç bir şey yokmuş gibi normal hayatına devam ediyor. Yetmiyor maske takma gereği bile duymadan akrabalarının düğün ve taziyelerine katılıyor. Sonra da vaka patlaması yaşanıyor. Yetkililer ve vatandaş böyle yaparsa, hiçbir sağlık sistemi bunun altından kalkamaz. Bunun için önleyici sağlık sistemi neden uygulanmaz anlamak mümkün değildir? Yaldızlı ve süslü sözlerle açıklama yaparak ve vatandaşında sorumsuz davranışı ile bu iş çözülmez.
Burada olan kurallara uyan vatandaşlara ve görevini ibadet aşkıyla yapan sağlık çalışanlarına oluyor. Kurallara uyan vatandaşlar, uymayan yakınlarının sorumsuzluğu yüzünden bir şekilde virüs kapıyor. Bu durumda kul hakkına girdiğimizi unutmayalım. Maalesef kul hakkı konusunda çok duyarsız bir toplum olduk. Kul hakkı denince sadece aklımıza “hırsızlık” geliyor. Oysa hastalığına ve dolayısıyla ölüme sebep olduğumuz bir kişinin bile vebalini kaldıramayız. Hele birde yoğun bakımda çok ağır sıkıntılar çekenlerin halini düşündüğümüzde nasıl hesap vereceğiz acaba?
Burada sadece bizim tedbirli olmamız yetmiyor, herkesin aynı şekilde tedbirli olması gerekir ki, bu virüs ile baş edebilelim. Yoksa bir kısmın gayreti ile bir sonuç alınmaz. Tıpkı trafik kazalarında olduğu gibi, bizim kurallara harfiyen uymamız sadece yetmiyor. Karşımızdaki de kurallara uymalı ki, kazalar yaşanmasın. Lakin öyle olmuyor. Başkasının hatasının, aymazlığının cezasını bizler çekiyoruz.
Bu sorunun ortadan kalkması için herkesin aynı duyarlılığı göstermesi gerekir. Bu konuda -Enfal Suresi: 25- ve -Araf Suresi 155.- Ayetlerdeki uyarıları göz ardı etmeyelim. Yine Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in toplumsal huzurun sağlanmasında kötülüklere karşı elbirliği ile mücadelenin şart olduğunu, aksi takdirde bütün toplumun zarar göreceğini şöyle izah etmektedir:
“Allah’ın hududuna (emir ve yasaklarına) giren meseleleri tatbik eden kimse ile yasakları işleyen kimselerin durumları, bir gemiye binipte kura çekmeleri neticesinde bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt (zemin) katına yerleşen yolculara benzer. Alt katta oturanlar su ihtiyaçlarını giderirken üsttekilerin yanından geçip onları rahatsız ediyorlardı. Bu yüzden, zemin katta bulunanlar, “biz, geminin tabanını delelim oradan suyumuzu alalım da üst katta bulunanlara eziyet etmeyelim” derler. Şayet onların ellerinden tutulup bunu yapmalarına izin verilmezse, geminin içinde bulunanların hepsi kurtulur. Şayet onların, böyle bir hareketine müsaade edilir ve kendi hallerine bırakılırlarsa, hepsi birden boğulurlar.” -Buhari: Şeriket 6; Şehadet 30, Tirmizi:Fiten 12-
Bu hadiste Hz.Peygamber (S.A.V.), kötülükler karşısında iyilerin seyirci kalmaması gerektiğini ifade etmektedir. Devlet ve toplum olarak bizler tedbirlere uymayanların önüne geçmez isek, toplum gemimiz su alacak ve sadece onlar değil, hepimiz batacağız.
“...İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de mi helak edeceksin Allah’ım!...” -A’raf Suresi: 155-
Selam ve dua ile…