Dünyayı yöneten egemen güçler kurdukları kirli düzen ile dünyanın her tarafına hükmetmenin planını kurmuşlar ve stratejilerini bu düzen içinde yapmaya devam ediyorlar.
Özellikle 19. Yüzyıldan itibaren kurulan ulus devletlerden sonra stratejilerini daha çok uluslararası örgütler üzerinden yürüttüklerini görüyoruz. BM, NATO, Avrupa Birliği, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Af Örgütü, Davos toplantıları, Nobel ödülü, kredi derecelendirme kuruluşları, uluslararası hukuk, medya, yardım kuruluşları vb. örgütler küresel egemen güçlerin emelleri doğrultusunda strateji belirleyip hareket ediyorlar. Bunların farklı ülkeler içindeki şubeleri de seçilmiş bir şekilde aynı amaca hizmet eder.
Emperyal güçler, kendi stratejileri doğrultusunda planlarını uygularken, halklara rağmen kendi destekledikleri ve sözlerinden çıkmayacak yönetimlerin olması isterler. Bunun aksi yönetimler ortaya çıkınca da her türlü argümanı kullanarak bu yönetimleri terbiye etmeye, olmazsa askeri darbelerle indirme yoluna giderler.
Ülkeler ve toplumlar olarak, bu uluslararası örgütlerin dünya halklarının barış ve saadeti için çaba gösterdiklerini zanneder hüsnüniyet beslemeye devam ediyoruz. Oysa bu örgütler hiçbir zaman insanlık namına bir faaliyette bulunmadı ve bulunmayacak. Girdikleri her yerde dram, kan, gözyaşı ve trajedi var. Bu örgütler tamamen emperyal güçlerin planlarını uygulamakla görevli kuklalardır. Örneğin IMF ve Dünya Bankası eliyle ülkeleri ekonomik olarak çökertme ve borç kıskacına alıp, egemen güçlere mecbur hale getirmeye çalışırlar. Nobel ödülleri tam bir tiyatro şeklinde emperyal güçlere hizmet eden kim varsa ona verilir. Savaş çıkaranlara, binlerce insanın kanını akıtan canilere “barış ödülü” verme garabetinde bulunurlar.
Aslında bu örgütler sorun çözme ve insanlığa hizmet etme yerine, sorun çıkarma odaklı çalışırlar. Emperyal güçlere boyun eğmeyen yönetimleri çökertmek için hemen devreye girerler. Derecelendirme kuruluşları eliyle o ülkenin puanını düşürüp, bir taraftan ekonomik kaos çıkarmaya çalışırken, diğer taraftan spekülatörler eliyle “ekonomik operasyonlar” yaparak enflasyon, altın ve döviz fiyatını yükseltip, diz çöktürmeye çalışırlar. Bazen de bir hastalık yayarak o ülkeyi kendilerine muhtaç hale düşürmeye çalışırlar.
Bu oyunların yanında her ülke içinde şubeleri olarak çalışan meslek odaları, STK’lar, siyasiler, gazeteci, akademisyen, sanatçı, muhalif, adı altında bu misyonu yerine getirdiklerini görürüz. Kendi düzenlerini korumak amaçlı her ülkede yerleştirdikleri ve yetiştirdikleri etki ajanları ile o ülkenin uluslararası sistem dedikleri küresel emperyalizm ve dünya siyonizminin emrine girmesini sağlıyorlar.
Yukarıdaki yazdıklarımı korona salgını ortaya çıktığından beri Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün yaptıklarına bakınca ne demek istediğim anlaşılacaktır. Bu kurum sözde dünya üzerinde ortaya çıkacak salgın ve hastalıklarla mücadele etme gayesiyle kurulmasına rağmen, salgının başından tedbir almak yerine salgının büyümesini isteyen küreselcilere hizmet etti. Salgın Çin’de Aralık 2019 da ilk ortaya çıktığında; dünyayı uyarmadı ve olayın ciddiyetini gizlemeye çalıştı. Salgın İran’a yayıldı yine adım atmadı. Tâ ki salgın Avrupa ve ABD’ye yayılıp tehdit eder duruma geldikten sonra, 11 Mart 2020 tarihinde “pandemi” yani “yaygın salgın” ilan edildi. Salgının ilk gününden beri yaptığı çelişkili ve iyi niyetli olmayan açıklamalarıyla salgınla mücadele etmekten çok, dünyaya korku pompalayıp yeni ve daha tehlikeli salgınlar uyarısı ile adeta küreselci güçlerin stratejileri doğrultusunda insanlığı terbiye etmeye çalışan ve yeni bir toplum düzeni dizayn etmeye çalışan bir güç odağı profili çizdi.
Bu oyunları bilmez ve görmez isek, sadece söylemlerine bakarak kendi toplumuza farkında olmadan zarar verip, dünya siyonizmi ve küresel emperyalizmin değirmenine su taşırız. Bu güçlerin hak, hukuk, adalet, sağlık, eğitim gibi sorunlarımızı çözmeyi düşünen sivil örgütler ve kendini insanlığa adamış aktörler olduğunu zannederiz. Oysa büyük resme baktığımızda aslında bunların hepsinin egemen güçlerinin stratejilerinin uygulayıcıları olduğunu göreceğiz.
Selam ve dua ile…