Dünyayı yönetimleri altına alan devletler, diğer devletlerin yöneticilerini ve yönetimlerini Kendi menfaatleri doğrultusunda düzene sokarlar. Hemen hemen bütün ülkelerde ya kendilerinden olan insanları kilit noktalara yerleştirirler ya da kendi düşüncelerine dönüştürdükleri insanları yerleştirirler. Siyasi, kültürel, ekonomik ve diğer bütün alanlarda kendi adamlarını veya kendi dindaşlarını yerleştirilir. Ortadoğu, Afrika, Asya kısacası her yerde sistemleri budur.
Osmanlı'nın bize hediye ettiği yahudiler yıllar geçtikçe sanayii ele almışlar ve Türkiye'nin en zengin insanları arasına girmişlerdir. Müslüman milletini, "Siz kitabınızı okuyup ibadetinizi yapın, ticareti biz hallederiz, siz din adamları yetiştirin" diye uyutan Yahudiler, Türkiye'nin iktisadi ve ticari hayatını bugün ellerinde tutmaktadırlar.
Osmanlı devletinde Müslümanlar olmayanlar askere alınmıyorlardı. Müslüman halk çiftçilikle uğraşırdı. Kullanılan alfabe ise Arapça idi. Müslümanlar olmayanların kendi okulları vardı ve Latin alfabesi kullanıyorlardı. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra Arapça alfabe yasaklanıp Latin alfabesi kullanılmaya başlanıldı. O zamana kadar devletin bütün makamlarında bulunan Müslümanlar cahil durumuna düştüler ve resmi kurumlardan atıldılar. Bunların yerine Latince alfabeyi bilen gayrı Müslimler bu makamlara geçtiler. Devletin bütün kademelerini ele geçirdiler.
Nüfus müdürlüğü ve arşivlerde görev alan gayri Müslimler, arşivleri istedikleri şekilde düzenlediler. Nüfus müdürlüklerini ele geçirdikten sonra isimlerini değiştirdiler. Din ibaresini de İslam yaptılar. Devletin bütün makamlarını ele geçiren Yahudi, Ermeni ve Hırıstiyanlar Mustafa, Muhammed, Hasan, Hüseyin vb isimler kullandılar. Şu anda da bazı insanların paylaşımlarını ve konuşmalarını okuyor ve dinliyoruz. Diyoruz ki bu şahıs Müslüman olamaz. Kökünü araştırıyoruz ama bilgi bulamıyoruz. Zorla baba ismini ve doğduğu yeri bulabiliyoruz. Hakikatte Hahamın oğlu iken Alimin oğlu olarak bize gösterilmiş. İsmi Yorgo iken Vehbi olarak değiştirilmiş. Avrupa'daki kardeşi onu Türkiye’deki temsilcisi ve ortağı yapmış. Avrupa ve Amerika’daki şirketlerin Türkiye’de ki ortakları onların gerçek kardeşleri ve dindaşlarıdır. Hiç bir zaman gayri Müslimler bir Müslümanı kendilerine ortak yapmazlar. Ve kendilerine temsilci yapmazlar. Sadece isimlerini Müslümanların isimleriyle değiştirdikleri kardeşlerini temsilcileri yaparlar. Ya da kendi düşüncelerine sahip olanları seçerler.
Avrupa'daki Amerika'daki şirketler diğer devletlerden kendi mallarını satacak temsilci seçerken dindaşını arar. O yoksa düşüncesine sahip olanı seçer. Araba üreticileri diğer ülkelerden ortaklarını bu şekilde seçerler. Diğer alanlardaki şirketlerde böyledir. Yahudi, takvalı bir Müslümanı kendine ortak yapmaz. Fiat, Ford, Renaultun ortaklarına bakılsa yeterdir. Avrupalı şirketler başka ülkelerden ortak seçtikleri zaman çok titiz ve dikkatli davranırlar.
Resim, Müzik, Sinema, Şarkı, Ekonomi ve diğer tüm alanlarda yabancılar hakimdir. İstedikleri gibi yönlendirme yapıyorlar.