Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019 da ortaya çıkan ve kısa sürede yayılarak dünyayı tehdit eden corona virüs salgını 10 Mart 2020’den beri ülkemizde görülmeye başlandı.
Aylardır alınan tedbirler ve kısıtlamalar sonrası yaz aylarında yaşanan “normalleşme süreci” ile tedbirlerde yaşanan gevşeme, toplumda var olan vurdumduymazlık ve sonbahar mevsimiyle havalarında soğumasıyla vaka ve ölümlerde artış yaşanınca yeniden kısıtlama kararları alındı.
17 Kasım’da yapılan kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan alınan yeni kararları açıklamış ve 2 haftadır hafta sonları akşam saatlerinde ile 20 yaş altı ve 65 yaş ve üzerine kısıtlama getirildi. Aynı toplantıda alınan kararla hizmet sektörüne yönelik kısıtlamalar getirildi.
Aylardır bu virüsle ilgili olarak tedbirlere dikkat edilmesi için yapılan uyarılar maalesef “Turizm sektörü” ve umursamaz insanlarımız ve yöneticiler yüzünden sekteye uğradı ve nice değerlerimizi bu süreçte kaybettik.
Yapılan uyarılar etkili olmadığı görüldüğü için pazartesi günü yapılan kabine toplantısında yeni kısıtlama kararları alındı. Adım adım kısıtlamalar ağırlaştırılıyor. Sokağa çıkma kısıtlamalarının artırılmasından, işyerlerinin kapatılmasına, okul ve cenazelere kadar kısıtlamalar getirildi. Tedbirlere toplum olarak uymuyoruz, sonra da kısıtlama kararları ağırlaşınca şikâyet etmeye başlıyoruz.
Şimdi toplum olarak lisan-ı hal ile Neşet Ertaş’ın “Kendim Ettim Kendim Buldum” türküsünü söylüyoruz. Öyle ya, kendi düşen ağlamaz.
Aylardır yapılan bütün uyarılara rağmen vurdumduymaz tavrımızdan dolayı hastaneler ve yoğun bakım üniteleri yükü kaldıramayacak duruma geldi. Buna rağmen toplum olarak aylardır iş yapamayan ve kepenk kapatan esnaftan tutunda, süreçte olağanüstü gayret gösteren sağlık çalışanlarının emeklerine, dışarı çıkamayan yaşlılarımıza ve bu süreçte kaybettiğimiz nice canlarımız, yaşlılarımız ve değerlerimize kadar nice insanın kul hakkına girdiğimizi ve onların vebalinin üzerimizde olduğunu dikkate almıyoruz.
Salgın sürecinde en çok zararı esnaf gördü. Birçok iş sektörü maalesef çöktü. Kısıtlamalar da en çok yine esnafı etkileyecek ve kapanan işyerleri sayısında rekor bir artış yaşanabilir. Nedense kurallara uyanlar, kurallara uymayanların gafleti sonucu koronaya yakalanıp vefat edebiliyor. Bu gün gibi ortadayken yine de başta gençler olmak üzere toplumun büyük bir kısmı umursamaz tavrını devam ettiriyor. İşin ilginç yanı etrafımıza baktığımızda, kendimizi hiçbir şeyden eksik bırakmıyoruz; pandemiye rağmen sosyal aktivitelerden eksik kalmıyoruz, sonra salgından etkilendiğimizde bu da nereden çıktı? Demeye başlıyoruz. Hastalık bize bulaşınca da duyacağımız pişmanlığın fayda vermeyeceğini akledemiyoruz bir türlü. Oysa toplum olarak 15 gün düzenli bir şekilde herkes kurallara tam olarak uyarsa bu virüs kontrol altına alınacak düzeye gelir. Lakin sadece toplumun bir kesimi kurallara uyarsa, hem bu virüs hem de kısıtlamalar devam edecektir.
Pandemi nedeniyle kimisi toplumda panik ve kaos oluşturmaya çalışırken, kimisi de bu hastalığın “yapma” ve küresel güçlerin bir oyunu olduğu argümanlarını ortaya koyarak bu tiyatronun bitmesi gerektiğini söylüyorlar. Fakat ortada hastalık ve bu hastalıktan kaynaklı ölümler vakıa olarak karşımızda olduğu için tedbirlere riayet ederek, hem kendimizi hem de çevremizi korumalıyız. Tedbirlere uymamazlık ederek başkasının zarar görmesine zemin hazırlarsak kul hakkı ve vebale girmiş oluruz. Bunun günahına ve vicdan azabına katlanabilecek miyiz?
Selam ve dua ile…