Bu haftaki köşemizde en çok gündemde yer edinen ve edinmesi gereken konuyu ele alacağım inşallah. Konu herkesi ilgilendirdiği için gündemi takip etme gibi derdi olmayan vatandaşlarımız dahi ya gündemi takip ediyor ya da birilerinden konu hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyor. Herkesin merakla neticesini beklediği benim de yazıma konu olan asgari ücreti yazmaya çalışacağım.
Hepinizce de malum ki; 7 Milyona yakın asgari ücretli çalışanlar başta olmak üzere, diğer tüm çalışanlar için büyük önem arz eden asgari ücret toplantılarının stardı verildi. İlk toplantı da 4 Aralık Cuma günü yapıldı. Böylece yılın son ayının ilk haftasında Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk öncülüğünde internet üzerinden bir araya gelmiş oldu.
Bakan Selçuk’un başkanlığındaki komisyon ilk toplantısını gerçekleştirip yol haritası da belirledi. Gelecek hafta işçi sendikasının bir sonraki hafta da işveren sendikasının ev sahipliğinde yeni toplantıların yapılması bekleniliyor. Aralık ayının son haftasında da yeni asgari ücretin açıklanacağı tahmin ediliyor.
Asgari ücretin ne kadar olacağı konusunda da tahminler gelmeye başladı. Ama maalesef ki tahminlerin en yüksek miktarı da yüksek değil, düşük görünüyor. Bu konuda iyimser olmak isterdim ama gerçekler gün yüzü gibi ortada.
Aslında çok gerek de yok asgari ücret tespit komisyonunun toplanmasına. Güzel bir öneriyi o zamanlarda HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı olan Said ŞAHİN dile getirmişti. “Devletin kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı geçen yılın fitresini kişi başı 27 TL olarak açıklamıştı. 4 kişilik bir aile günlük 4x27=108 TL olurken, aylık hesaplayınca da 30x108= 3240 TL net rakam çıkıyor.” Hesap ortada, siz daha ne diye komisyon kurup ekstradan para harcıyorsunuz. Diyanet’in verdiği rakam açlık sınırı değil mi? Ya da Diyanet bizlerden fazladan fitre mi alıyor? Demeden de geçemiyoruz.
Hükümet yetkilileri, Koca futbol kulüplere ve kendi bütçelerini hesaplamaya onlarca muhasebeci alacak kadar gelirleri yüksek olan şirketlere vergi muafiyeti vereceğine, asgari ücrete vergi muafiyeti getirmeleri gerekiyor. Zira, asgari ücret zaten en düşük maaş olarak hesaplanıyor. Zenginin sermayesine servet katmasına, fakirin de devranın çarkına bakakalacağı bu düzen değişmelidir.
Artık, fakir kendi yağında kavruluyor felsefesi sona ermiş durumda. O devir geride kaldı. Yağı bitmiş, dibi tutmuş fakirin... Dibini temizleyecek cif’i almaya takati kalmamış.
Bir kaç yıl önce bir menkıbe anlatılmıştı. O menkıbede ülkelerin Bakanları toplantı halindedirler. Toplantıda; Amerika, İngiliz, Alman ve Türkiye’den oluşan toplam 4 bakan toplantıda asgari ücreti görüşüyorlarmış.
Amerikalı, biz vatandaşlarımıza 3 bin$ asgari ücret veriyoruz. Bundan 500$ kiraya, 500$’a da ihtiyaçlarını alırlar. 1000 $`ı tatilde harcarlar, geriye kalan 1000 $’a ne yaptıklarına karışmıyoruz.
Söz İngiliz bakana gelir. Bizler de asgari ücret olarak vatandaşlarımıza 1500 pound para veriyoruz. bunun 250 pound’u kiraya, 250 pound’u giderlerine veriyorlar. 500 pound’u da tatile ayırıyorlar. Kalan 500’ü ne yapacaklarına karışmıyoruz.
Bu sefer sözü Alman bakan alır. Bizler de çalışanlarımıza asgari ücret olarak 3000€ para veriyoruz. 500€ kiraya, 500€ da gıda veriyorlar. 500€ kendi bireysel giderlerine, 500€’yu da tatil ayırıyorlar. Kalan 1000€ da ne yapacaklarını sormuyoruz onlara.
Son olarak da bizim Türkiye’deki bakan söz alır. Biz Türkiye’de çalışanlarımıza asgari ücret olarak 2500 TL ücret veriyoruz. Bu paradan 1.000 TL’sini kiraya 1.000 TL’sini gıda ve giyim ihtiyaçlarına 1.000 TL’sini faturalara ayırıyorlar. Eksiye girdikleri 500’ü nereden bulacaklarına bizde karışmıyoruz.
Çalışanların hakkını tam alacağı günlerde buluşmak üzere, selamette kalın.