Tarih, Hak ve tek din olan İslam’ı ortadan kaldırmak için türlü hile, oyun ve desiselere şahit oldu. Ancak günümüzde yapılan sinsi ve planlı oyunlar belki de hiç görülmedi.
İslam düşmanları İslam’ı ortadan kaldırmak için planlı saldırılarını bir strateji dahilinde gerçekleştirme yoluna gidiyorlar. Müslümanlara, İslam’a bağlı oldukları sürece hükmedemeyeceklerini çok iyi bilen İslam düşmanı küresel emperyalizm ve dünya siyonizmi; Müslümanları İslam’dan uzaklaştırmak adına birçok oyun ve plan tezgâhladılar. Bu stratejilerini de “nevzuhur Lawrence’ler” bularak onlar üzerinden bir bir uyguladılar. FETÖ vb. oluşumlar eliyle İslam dünyasını “diyalog” ve “hoşgörü” masalları ile uyutup nesillerimizi batıya uşak hale getirmeyi amaçladılar. FETÖ ve sözde “ilahiyatçı ve alim” kılıklı misyonerler eliyle akidemizle oynayarak, İslam’ın temeline dinamit koyma yoluna gittiler.
Bu amacı gerçekleştirmek için İslam’ın temel kaynaklarına saldırma ve itibarsızlaştırma taktiğini uyguladılar. Burada şeytani bir akıl devreye girerek, şeytanın sağdan yaklaşması misali sureti Hak’tan görünerek, sanki İslam’ı savunuyorlar gibi yapıp taktik gereği Kur’an’ı öne çıkarma yoluna gittiler. Tıpkı satrançta olduğu gibi önce etrafındakileri yutarak Şah’ı yalnızlaştır, sonrada Şah mat deyip oyunu bitir. Bu taktiği yıllarca İslam büyüklerine de uyguladılar.
Önceleri ‘İslam böyle diyor’ diyen Müslümanlar, zamanla İslam yerine ‘Kur’an- Sünnet’ demeye başladılar. Bu şekilde İslam’ın ictihad, alimler ve tarihiyle bağını kopardılar. Bunda başarılı olduklarını görünce de, cesaret alıp besleme esmer Lawrence’ler marifetiyle “Peygambersiz İslam projesi”ni işlemeye başladılar. Onlar bununla Hz. Peygambere “postacı” görevi verme cüret ve alçaklığını gösterdiler. Bu amaçlarını da “Kur’an bize yeter” sloganı ile perdelediler. Tıpkı Haricilerin “Hakem olayını” “Hüküm yalnız ALLAH’ındır” ayeti ile perdelemeye çalışmaları gibi. Hz. Ali efendimiz Haricilerin kötü niyetli söylemlerine karşılık olarak, "Bu söz Hak bir söz. Fakat bununla batıl murad ediliyor." diyerek tarihi bir hakikati ifade etmişti. Evet, söz Haktı lakin amaç batıldı.
Bu amaç ve düşmanlık elbette yeni değildir. İngiltere Başbakanı Gladstone 1882 yılında Avâm Kamarasında yaptığı konuşmada, “Bu Kur’an Müslümanların elinde oldukça onlara hükmedemeyiz. Ya bunu ellerinden almalıyız veya onları Kur’an’dan soğutmalıyız.” demişti. Plan aynen işliyor. Bir taraftan Kur’an’a saldırı, diğer taraftan da şüphe uyandırma oyunuyla nesilleri zehirlemek…
Evet, “Kur’an bize yeter” söylemi üzerine plan kuran İslam düşmanları ve kuklaları Hak bir sözü batıl amaçları için kullanıyorlar. Bununla ümmeti İslam’dan uzaklaştırmayı murad ediyorlar. İslam kaynakları ve değerleri tek tek itibarsızlaştırıldı. Asıl amaç ana kaynak olan Kur’an’ı öne sürüp yalnızlaştırmak ve o yalnız kalınca da vurucu darbe ile onu yıkmaktı. Bu amaç, bu projenin savunucusu olan sözde ilahiyatçı bir prof’un basına sızan konuşması ile deşifre oldu. Bu amaç için yıllarca kendilerini ve kirli planlarını gizledilerse de, ALLAH (CC) bu kirli yüzlerini onların eliyle ifşa etti.
“Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” -Hicr Suresi: 9-
Bu ayette buyrulduğu gibi İslam düşmanlarının anlamadığı, iman ve idrak etmedikleri bir hakikat var o da: ALLAH’ın (CC) korumasında olan Kur’an ve İslam’ın söndürülemez bir nur oldukları ve hiçbir gücün bu hakikati değiştiremeyeceği gerçeğidir. Wesselam…