Heyecanların yine doruklara ulaştığı vakit...
Kalp atışlarımızın kan basıncının etkisiyle hızlandığı, günlerin birbirini kovalayıp, yine bir bayram telaşını yakaladığı zaman gelmiş çatmış.
Zaman idrak, vakit teslimiyeti anlama ve Allah'a ibadet vakti. Yine İsmail'i kurtarma zamanı. Haceri'n sabrını yoklama zamanı. İbrahim'in teslimiyetine ağlama vakti...
Acaba İbrahim olabilir miyiz? Ya Hacer? Onların meyvesi İsmail'in teslimiyetinin Bir damlası var mı yüreklerimizde? Düşünme vakti! Sadece bir an için ve hayali bir durumda; anneler Hacer olsun, babalar İbrahim, evlatlar ise İsmail.
Of ki ne of! Hayallerde bile yürekler yangın yerini aratmazken,onlar nasıl Yaradanlarına boyun eğmişler. Nasıl bir sevdadır bu? Nasıl bir teslimiyet? Ya da nasıl bir Allah aşkıdır? Yürekler tatmamış ise böyle bir "Yaradan ile Kul Sevdasını" elbette bilemez.
Cevaplar öyle bir yol alır ki, işin içinden, hane denilir ya "Cahil Cesurdur" onlar bile çıkamaz. Ağızlardan çıkmasın şu söz :"İbrahim Peygamberdi." Unutulmasın ki "O" da bir beşerdi. Evet ama yıllarca beklediği evlattı "İsmail". Yüreğinin parçasıydı. Can paresi,gözünün nuru biricik evladıydı. Ama Rabbin'den istemişti: "Bana bir evlat verirsen sana kurban edeceğim."
Bu sözü nasıl söyleyebilmişti. Çok istiyordu,yüreği öyle bir coşmuştu ki, o an dili dua ile haykırdı. Rabbi İbrahim'e öyle bir an yaşattı ki, bizlere elbette örnek olsun istedi. Veren de Allah, alan da Allah'tır. Rabbimiz Şura Suresi 49. Ayette bildiriyor: "...Dilediğime kız,dilediğime erkek,dilediğime çift, dilediğime hiç vermem." Bundan sonra ne denilebilinir ki ? Dünya bizim imtihan sahnemiz değil mi? Tüm kullar, bazen farklı bazen tıpa tıp benzer olaylar ile imtihanlardan geçiyoruz. Sabır ve dua ile hakkımızda hayırlı olanı istemeliyiz ki, dünya hayatında, yaşadığımız olayların karşısında dayanabilme gücüne sahip olalım. Ve sabırların mükafatı olan cennet bahçesinde yaşayalım inşallah ahirette. Göklerden gelen koç'a müjdeler olsun! İbrahim'in Allah aşkına, İsmail'in teslimiyetine, Hacer'in yanan yüreğine ilaç olan ey kurbanlık koç! Şimdi sıra bizlerde. Seni, Yaradan'a olan teslimiyetimiz ve şükrümüz ile, yüreklerimizin imtihanlarına merhem olsun diye Rabbimize yolluyoruz.
Ey kesilen kurban! Sen bir et için kesilmiyorsun. Senin kanın toprağa ulaştığında : "Rabbim bizler sana aidiz, aciziz, bizleri böyle büyük imtihanlar ile sınama. Bizler İbrahim ve ailesi gibi olamayız. İsyan eder baş kaldırırız. Boyunlarımızı sana kurbanlar gibi eğemezsek, iki dünyamızı da kaybedenlerden oluruz." Senede bir kere, böyle bir duygu seli içinde yaşayıp, eda edelim koç'larımızı.
Adına "Kurban Bayramı" dediğimiz günleri, et yeme günlerine çevirmeden, maneviyatını tadarak, idrak ederek ve birbirimize; ırk, mezhep ayrımı yapmadan sarılarak, gerçek bayramlar yaşayalım...Bayramınız mübarek olsun.