Çocukluğumun önemli bir bölümü Turgut Özal'lı yıllara denk gelir. Zam kelimesi ile de ilk kez o dönemde tanışmıştım. Öncesinde zam kelimesinin bizde karşılığı “Ğalâ” idi. Biraz daha büyüyüp serpilince farklı bir âlemin kelimeleriyle de tanıştım. Orada da öğrendim ki aynı kelimeyi غلاء şeklinde Araplar da “Pahalılık, yüksek fiyat” anlamında kullanıyormuş.
Ortaokulu da zamların çok konuşulduğu Özallı dönemlerde okumuştum. Bu arada Özal’ın Anavatan Partisi’nin ambleminin Türkiye haritası olarak bildiğimiz haritanın bal peteği şeklinde tasvir edildiğini ve o peteğin üzerinde de bir balarısının olduğunu hatırlatalım…
Ortaokulda çok haşarı ve bir o kadar da esprili bir sınıf arkadaşımız vardı. Resim öğretmenimiz bizden bir resim yapmamızı istemişti. Bu arkadaşımız da ANAP’ın amblemini karikatürize etmiş, arıyı da bal peteğinin üzerinde uçuşurken “Vızzzzzzzam” diye ses çıkarırken resmetmişti. Resim ile psikolojinin iç içe iki dal olduğunu ilgilenen herkes bilir. Yapılan resmin kişinin iç dünyasının dışa vurumu olduğu söylenir. Zam hançeri o küçük çocuğun yüreğine saplanmış olacaktı ki o da duygularını böyle açığa vurmuştu.
Yine çocukluğumuzun tanınmış ses sanatçılarından biri de Ali Avaz’dı. Zamlar ve hayat pahalılığı ile ilgili komik türküleriyle fakir-fukaranın, garip-gurebanın duygularına tercüman oluyordu.
Para para çil para bizi ettin maskara
Yolunu şaşır biraz ortadirege uğra
Batiyorız yavaş yavaş dibe doğri dibe doğri
Ağlanacak halimize guliyorız, guliyoriz
Yaşıyoruz taksitle borçli borçli öliyorız
Çoluk çocuk hep birlikte batıyoruz dibe doğri
Bir de Özal için söylediği şu türkü:
Başbakan gördüm seni çok tombul geldin bana
Zamlarla mı büyüdün of of Özalım
Açlık gelmemiş sana, açlık gelmemiş sana
Elindeki kalemler her gün bir zam çizerler
Oy sana sormalıyım of of Özalım….
Derken Özal zamlarla özdeşleşti. Soy ismi Ankara’da Özal olsa da halk arasında soy ismi zamdı. Onunla halk arasına zamlar girdi.
O güne kadar bu ülke Özal gibi ileri görüşlü, zeki, siyasetin içini dışını bilen bir siyasetçi görmemişti. Özal tartışmasız bir siyaset kurduydu. Her fani gibi onun da kusurları vardı;
Damlaya damlaya göl olduğunu biliyor ama zamlaya zamlaya kriz olduğunu bilmiyordu.
“İşçiye, memura emekliye kaşıkla versek, kepçeyle geri alırız. Enflasyon ile mücadele için ancak enflasyon oranında zam verebiliriz” dediği söylendi.
Turgut Özal’ın bu ülke için çok şey yaptığı aşikârdı. Ama zamlar onun yaptıklarını perdeliyordu. Zamlar zıpkın olmuş, hançer olmuş, milletin beline-böğrüne saplanmıştı.
Ülkeyi uçurmuştu. Ülkeyi 8 bin fit yukarıya çıkardıktan sonra da motoru bozmuştu. Aynı hızla da ülke yere doğru yol almıştı.
1989 seçimlerinde oyları % 43’ten % 23’e düşmüştü.
Dönemin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu "Üzerimizden silindir geçti" demişti. Özal da "Vatandaşın verdiği dersi aldık" şeklinde konuşmuştu.
Ders almak için üzerlerinden silindirin mi geçmesi gerekiyordu?
Ali Avaz ve halk, avazı çıktığı kadar zaten bağırıyordu. Özal, İnönü gibi sağır da değildi. Küçük çocuklar bile onu karikatürize ediyordu…
Şimdi günümüze gelecek olursak? Neden gelecekmişiz? Zaten günümüzde değil miyiz?
Doğrusu günümüzdeyiz amma şu zamlar nedeniyle hiç de günümüzde değiliz.
Belki şimdi de çocuklar gevşemiş ampulün duydan çıkardığı cızırtıdan çııızzzzam sesi çıkaran karikatürler yapıyorlardır.
Zam ve faiz yol arkadaşı olup ülkenin dört bir tarafında kol kola serbestçe geziniyorsa; üzerinizden silindir de geçecek, şalter de atacak, trafo da patlayacak, bereket kalkıp barajlar da kuruyacak ampul de sönecekti. Haddi zatında bu ampul Livermore İtfaiye Müdürlüğünün tavanına asılmış 1901 yılından beri yanan hiç sönmeyen ampul değildi.
Ey tarih sen ne güzel öğretmensin! Biz de ne kötü öğrencileriz!