Yaşlılar hiçbir işe yaramaz. Onlar, bir gencin 2 dakikada aldığı mesafeyi yarım saatte yürüyemezler. Ayağa kalkabilmek için yardıma ihtiyaçları vardır. Yemek yemekte bile zorlanırlar. Dişler dökülmüş çeneler zayıflamış, artık gözleri bile göremiyor. Dünyanın işinden, idareden, yönetimden anlamazlar. Gençler varken ihtiyarlara ne gerek var.
Maalesef toplumun yaşlılara bakış açısı budur. Bazıları yaşlılarına değer verirler. Fikirlerini sorarlar. Onların tecrübelerinden faydalanırlar. Ama genel olarak toplumlarda yaşlılar kenara atılır. Yaşlılar memurlar gibidirler. Emekli oldukları zaman maaşın yarısını alırlar.
‘’ Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlandığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.’’ -Tirmizi , Birr. 75-
“Eğer beli bükülmüş yaşlılar, takva sahibi gençler, süt emen çocuklar, yayılan hayvanlar olmasaydı, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” -bk. Ebu Yala el-Mevsıli, Musned, 11/511-
Memleketin birinde yaşlı kral ölünce, oğlu kral olur. Zaten babasının icraatlarını beğenmiyormuş. Kral olduktan sonra düşünmüş. Bu Yaşlılar ne işe yarar? Hiçbir şeye yaramazlar. Savaşamazlar. Sadece devletimize yüktürler. Onun aklına parlak bir fikir gelir. Memlekette duyuru yapar. Bütün yaşlıların öldürülmelerini emreder. Herkes kendi yaşlılarını öldürür. Bir şahıs öldürmek istemez. Düşünceli bir halde eve geldiğinde, babası üzüntüsünü görür. Ona sorar. O da der ki; kral bütün yaşlıların öldürülmesini emretmiş. Ben seni öldüremem. Ben seni nasıl öldürebilirim. Yaşlılarını öldürmeyen öldürülecek. Bu konuda ne yapacağımı bilmiyorum. Babası demiş ki, beni ekmek sepetinin içine koy ve tavana as. Herkes ekmek olduğunu zanneder. Dolayısıyla yemek vakitlerinde veya ihtiyacım olduğu zamanlarda beni indirirsin der.
Bir süre sonra kral başka bir devlet ile savaşa girişir. Savaş meşakkatlidir. Yolda krala haber verilir. Atlarımız hiçbir şey yokken ölüyorlar. Herkes çaresiz. Ordu bu durum karşısında perişan olur. Atlar savaşın en önemli silahıdır. Askerler hayatın tecrübelerini görmemişler. Kral çaresizdir. Bu arada babasını öldürmeyen genç savaşa geldiği zaman, babası ısrarla oğlum beni de yanında götür. Size bir yardımım olabilir demiş. Babasını ekmek sepetinin içine koyup atın üzerine bağlar. Bu genç babasının bulunduğu sepetin yanında üzüntülü bir şekilde otururken, babası oğlum, hayırdır. Niye düşüncelisin? diye sorar. Atlarımız hiçbir sebep yokken ölüyorlar. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Gencin babası: atların kulaklarının arkasındaki şu damardan kan alsınlar. Atlar iyileşecek. Krala söylenince, askerlere emrediyor. Atların Kulaklarının arkasından kan akıtılınca atlar iyileşiyorlar. Kral: kesinlikle sizin içinizde bir yaşlı var. Bu tecrübe ancak yaşlı olanda bulunur. Gençler bunu bilmezler. Adam krala benim babam yanımdadır. Ben onu öldürmeye kıyamadım der. Kral, bundan sonra kimse yaşlıları öldürmesin diye emir verir.
Yaşlılar yıllarca sıkıntılarla, zorluklarla, para harcayarak, zaman harcayarak ve acılar çekerek öğrendikleri tecrübelerini parasız bir şekilde gelecek nesillere aktarıyorlar. Yeter ki bu nesiller bu yaşlılardan tecrübelerini alsınlar. Belki telefon kullanmasını bilmiyorlar. Belki arabada kullanamazlar. Ama çok güzel tecrübeleri vardır. Çok güzel fikirleri vardır. O fikirlerden istifade etmek gerekir. Eğer onlardan istifade edilmezse ileride çok büyük sıkıntılar çekilebilir.
Şunu unutmamak gerekir. Dünyada barışın, huzurun olmasına, savaşın, yıkımlarında olmasına karar verenler yaşlılardır. Dünyayı yönetenlerde yaşlılardır...