Türkiye'de muhalefet veya iktidar olmak dünyanın en zor işidir. Dünyada, Türkiye gibi birbirlerine zıt olan ve hiçbir şekilde birbirlerine yardımcı olmak istemeyen böyle zıt ikili yoktur.
Muhalefet kendisini iktidarım alternatifi olarak gördüğünden, hiçbir şekilde iktidarın yapmış olduğu icraatleri benimsemez. Ne kadar faydalı ve güzel şeyler yapsalar bile muhalefet iktidarın yaptığı iyi şeyleri kötülemek için bir yol arar veya susar ama yapmış olduğu hataları yanlışları ise gece gündüz eleştirir. Hem de yıkıcı bir eleştiriyle eleştirir ve bunu iktidarı devirmek için elinden gelinceye kadar kullanmaya çalışır. İsterse bu hareketi devletin zayıflamasına yol açsa bile yolundan dönmez. Günümüzdeki muhalefet, işi öyle bir çukura indirmiş ki, artık dış devletlerden yardım isteyecek duruma kadar kendilerini indirmişler.
İktidarlarda, muhalefetin önerdiği hiçbir şeyi kabul etmezler. Önerileri faydalı olsa bile, red ederler. Muhalefeti zayıflatmak için her yolu mubah görürler.
Devletlerini güçlü hale getirmek isteyen halklar ise, iktidar ve muhalefet ülkelerinin faydası olan konularda beraber hareket ederek iş birliği yaparlar. Önemli olan devletlerinin başarılı olması ve halklarının sosyal refah düzeylerinin yükselmesidir. Bunu kim yapmış önemli değildir. Bazı insanlar, halkın refah yüzeyinin yükselmesine vesile olacak işler yapıyorlarsa, benim sevinmem ve destek vermem gerekir. Sorumluluk ağır bir olaydır. Hem bu dünyada hem de ahrette sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirenlere yardımcı olmak gerekir. Komşumun iki gözü çıkarılacaksa, benim bir gözüm çıkarılsın mantığı ile hareket etmemek lazımdır.
SIYASÎ AKİDEM.
Siyasi ve İmani bakış açım şudur. Dünyanın neresinde olursa olsun, mezhebi, siyasi fikri, oluşumu farklı dahi olsa bir Müslüman Amerika tarafından, İsrail tarafından, Rusya tarafından, Çin tarafından veyahut da herhangi bir zalim tarafından öldürülürse, ben buna üzülürüm. İmkanım varsa o Müslüman ile beraber hareket ederim. Hatta bir Hıristiyan dahi Amerikan askerleri eli ile öldürülürse ona üzülürüm. Bir Yahudi dahi siyonist askerler tarafından öldürülürse ona da üzülürüm. Hatta ehli kitap ile müşrikler arasında bir savaş olsa ehli kitabın galip olmasını isteriz. (Rum süresi) Müslümanların kendi aralarında çatışmalarına üzülürüm. Hangi taraftan olursa olsun biri diğeri tarafından öldürülürse ona üzülürüm. İki tarafa da beddua etmem. İmam Ali'nin tavrını takınmak zorundayız. Hem Sıffin de, Cemelde, nehrevan da savaşırdı hem de savaşta ölenler için ağlardı. Amerika askerleri tarafından öldürülen bir insanın öldürülmesine sevinmediğim gibi üzülürüm.
Şunu hiç unutmayalım. Kim olursa olsun fırsat bulduğu her ortamda, (kafirlerin Müslümanlara saldırdığı bu zamanda) mezhep ihtilaflarını gündemde tutmaya çalışanların, Allahtan başka amaçları var. Veya İslama hizmet ediyorum zannedip şeytanın sağdan yanaştığı kimselerdendir. Yıllarca birbirlerini öldüren Yahudi ve hırıstiyanlar bile beraber hareket ediyorlarken, bizlerin namazda el bağlamanın şekli üzerine kavga etmemize ve küsmemize gerek var mı? Mezhep ihtilafları, İslam’dan bize kalan bir miras değildir. Yahudi ve hırıstiyanlardan kalan mirastır. Bizler İslam’ın varisçileriyiz.