Geçtiğimiz Çarşamba günü Sason ilçemizde elim bir trafik kazası yaşandı. Sason’un Gürgenli (Keçıreng) köyü mevkisinde “Gürgenli Anadolu İmam Hatip Lisesi” öğrencilerini taşıyan okul servisinin şarampole yuvarlandığı kazada Selim ve kız kardeşi Yasemin Parlak vefat ederken 24 kişi de yaralandı. Kaza ile ilgili olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kazadan bir gün sonra Ankara’da yaptığı açıklamada, 16 kişilik minibüste tekstil işçilerinin de olduğu 26 kişinin olduğunu ve bunun kazaya davetiye çıkarmak olduğunu kaydetti.
İlimizde yaşanan bu kaza sonrası her zaman yapılan mutad açıklamalar, taziye mesajları ve ziyaretler yapılırken, olayın arka planında neler olduğunu, kazanın gerçek sebebinin ne olduğunu araştırma zahmetine maalesef kimse katlanmıyor. Sebepten çok sonuç endeksli düşünen bir toplum olduğumuzdan, bu tür trajik olaylardan ne ders alıyoruz? Ne de gerçek sebebini derinlemesine araştırıyoruz? Her zaman yaptığımız gibi birkaç gün konuşup üzüleceğiz, taziye ziyareti, taziye mesajı derken, gündem değişecek ve bu olayı da diğer olaylar gibi unutacağız. Her zamanki gibi ateş düştüğü yeri yakacak.
Kaza ile ilgili adli ve idari soruşturma devam ediyor. Tutuklama ve görevden almalar ile olay çözüldü zannedeceğiz. Sorunun çözümü bu kadar basit mi?
Bu tür kazalardan önce neden taşımalı eğitim diye bir şey icad edildi? Ona bakmak lazım. Her şey 28 Şubat ihanet kararları arasında yer alan ve sırf İmam Hatip Liselerinin orta kısmı ile Kur’an kurslarının kapatılması uğruna 8 yıllık kesintisiz eğitimin kabul edilmesiyle başladı. Köyler ve kırsaldaki okulların 8 yıllık eğitim için yeterli olmadığı ortaya çıkınca, bu sorunu “Taşımalı eğitim” modeli ile çözeceklerin ifade etmişti zamanın muktedirleri.
Bu arada okulların yapıldığı yer konusunda da maalesef hassas davranılmadı. Gerek Sason’daki okul olsun, gerek başka okullar olsun, yerleri ve güzergâhlarına ne kadar dikkat ediliyor? Kazaya davetiye çıkaran yerlere okul yapmanın ne mantığı var? Tabi bu sorun tüm ülkede var. 28 Şubat dönemi ihanetinden beri yaşanan kazalar ve yitirilen canların vebalinden bu kararları alanlar ve göz yumanlar mesuldür.
Bu arada taşımalı eğitim ile yeni bir sektör oluştu. Bazıları için iş imkanı oluşurken, bazıları içinse rant kapısı açıldı. Zamanla arada bu ranta engel olmak isteyen yöneticiler ortaya çıkınca da, çeşitli tezgah, oyun ve baskılarla görevden alındılar.
Alın size canlı bir örnek:
2015 yılında Batman İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Çelik’i ziyaret etmiştik. Ziyaret sırasında birkaç defa telefonu çaldı. Misafirlerine nezaketsizlik olmasın diye açmadı ve sonrada yardımcılarından birine bakması için telefonunu verdi. Bir gün sonra öğrendik ki, meğerse arayanlardan biri dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı imiş. Tabi bakanın numarası kayıtlı olmadığı için tanımamış. Telefona bakmadı diye görevden alındı.
O dönemde Batman’daki eğitim sorunlarının yanında taşımalı eğitim sorunları ile uğraşmak zorunda kalan Çelik, Batman merkeze bağlı bir köy için, merkeze çok yakın olduğundan taşımalı sistemi iptal edip ranta engel olmuştu. Her nasıl olmuşsa bu şahıslar Bakan Avcı’ya ulaşmış ve İl Milli Eğitim Müdürü Çelik’in kendilerine randevu vermediğini ve telefonlarına bakmadığını iddia ederek Avcı’ya şikayet etmişlerdi. Bakan Avcı’da “birde ben arayayım” diyerek aradığında ulaşamayınca, “Bakana cevap vermeyen vatandaşa nasıl cevap verir?” diyerek Çelik’i görevden aldı.
İşte etme bulma dünyası! Sen rant peşinde koşanların oyununa gelip taşımalı eğitim cambazları yüzünden il müdürünü görevden alırsan hangi müdür, hangi eğitimci, hangi idareci cesaret edip yaşanan suiistimallerin üzerine gidecek? Sonra da 16 kişilik minibüse 26 kişi ve öğrenci olmayanlar alınınca şikayet ve sitem ediyoruz. Şimdi size soruyorum asıl suçlu sizce kim? Wesselam…