وإن تعدّ نعمة الله لا تحصوها إنّ الإنسان لظلوم كفّار
Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür. (İbrahim: 34)
Bu ayeti kerimeyi neredeyse duymayanımız yoktur. Bırakın Allah’ın nimetlerini saymayı, burnumuzun dibindeki gözümüzün önündeki birçok nimeti, yine bırakın saymayı görmekten aciziz. Veyahut o nimetlerin farkında değiliz.
Bir gün televizyonda izlemiştim. Kollarını bir iş kazasında kaybeden birisine en çok neyi özlediği sorulmuştu. O da: “En çok eşime, çocuklarıma ve sevdiklerime sarılmayı özlemişim” demişti. Gerçekten o zamana kadar ben de sarılmanın bu kadar önemli olduğunu ve kollarla sarılmanın da bir nimet olduğunu bilmiyordum. Ve ilk defa böyle bir nimeti fark etmiştim.
Ve yine uzun yıllarımızı cezaevinde geçirdikten sonra kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakmanın da büyük bir nimet olduğunu çıktığımızda fark etmiştim. Asırlarca petrol denizin üzerinde oturup kalkan nice insanların siyah altından habersiz oluşu gibi bizler de nimetler denizinde yüzdüğümüzün farkında değiliz. Bunun gibi birçok kişi, bir hazinenin üzerinde ikamet ettiklerinin ve hazinenin bulunduğu güzergâhtaki hazineden habersiz oturdukları ve yol kat ettikleri vakidir.
Evet, değerli kardeşler! farkında olmadığımız nimetlerimizden birisi de mübarek Ramazan ayıdır. Düşünebiliyor musunuz, Allah’ın ismini kendi isminin yanına bıraktığı habibi bu aya ulaşabilmek için özel bir dua ediyor ve bize böyle bir duayı öğretiyor; “Allah’ım! Bize Receb ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” Özel bir maksad ki, ulaşmak isteniyor.
Ve işte o aya ulaştık. Nimet şükrü gerektirir. Bizi bu mübarek aya ulaştıran Allah’a şükürler olsun. Ramazan ayı sıradan bir ay değildir. Üzerinde oturduğumuz bir hazine, siyah altın gibidir. Yukarıda Ortadoğu’daki ülkelerin petrol denizinin üzerinde ve petrol nimetinden habersiz yaşadıklarından bahsettik. Ramazan böyle bir şey… Ramazan ayında bir sevap denizinin üzerinde, bir hazinenin üzerinde oturuyoruz.
Bu nimetten, bu hazineden yararlanabilmemiz için kazmamızı alıp Ramazan sahasına vurmalıyız. Sondaj malzemelerimizi alıp Ramazan’a takmalıyız. Petrol ve hazine metaforundan devam edelim. Petrolün de, hazinedeki altınların da piyasada değeri ve ederi birçok şeyin kat katıdır… Ramazan ayındaki işlenen her sevap, verilen her sadaka da böyledir. Ederinin kat kat üzerindedir. Bir namaz kılıyorsun, diğer aylarda kıldığın namazdan yüzlerce kat sevap kazanıyorsun. Bazen binlerce kat. Bir sadaka veriyorsunuz, diğer aylarda aldığın sevabın kat kat fazlasını alıyorsunuz. Müslümanların zekâtlarını bu ayda vermelerinin hikmeti de budur. Hele bu ayda Kadir Gecesi diye bir gece vardır ki, o geceyi ihya etmek 83 yıllık bir ibadete denk gelmektedir.
Kısacası şunu söylemek istiyorum. Bir hazinenin içindeyiz. Elimizi azıcık uzatırsak çil çil altınlar elimize geçecek. Daha doğrusu çil çil sevaplar… Gaflet içinde olmayalım. Elimizi az bir uzatalım. Yattığınız yerden para kazanmak gibi yattığınız yerden sevap kazanabilirsiniz bu ayda…
Ramazan ayının çok büyük bir nimet olduğunun şuurunda olalım. Nadir bulunan her şey değerlidir. Ramazan ayı da yılda bir kere elimize geçen nevadirdendir, bir fırsattır. Akıllı insanların bir özelliği de fırsatları değerlendirmektir… Çok kaba bir nasihat şekli var; onunla bitirelim mi? Akıllı ol!