Geçtiğimiz cuma namazını her zamanki gibi evime yakın camide kıldım. Cuma hutbesi öncesi imam caminin elektrik sorunu olduğunu, daha önce kesildiğini ve yapılandırdıklarını belirterek bu borcun ödenmesi gerektiğini cemaate hatırlattı. Tabi ki namaz çıkışında camii için para toplandı.
Bu sorunu daha önce basına yapılan açıklamalarda görmüştüm. Özellikle son dönemde bölgemizde yaygınlaşan bu sorunun yaşanmadığı il neredeyse kalmamış gibi.
Bu sorun 2013 yılında Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin özelleştirmesiyle başladı. Daha önce camilerin elektrik ve su giderleri devlet tarafından ödeniyor ve fatura kesilmiyordu. Ne var ki; 14.03.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu´nun geçici 6. maddesinin 3. fıkrasında, “...toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen ibadethanelere ilişkin aydınlatma giderleri Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.” Düzenlemesi getirilerek aydınlatma ve soğutma-ısıtma giderleri birbirinden ayrıldı. Böylece camilerde aydınlatma ve ısıtma-soğutma için olmak üzere 2 ayrı saat konulmaya başlandı. Tabi bu uygulama bölgemizde gecikmeli başladı.
Şimdi bu uygulamanın başlamasından bu yana ödenmeyen devasa faturalar nedeniyle camilerin elektrikleri kesilince cami cemaatleri sorundan yeni haberdar oluyor ve şaşkınlığını gizleyemiyor. Batman ve çevre illerde şu an çok sayıda camide elektriklerin kesildiği ve aboneliklerin iptal edildiği bilgisi geliyor. Bu duruma cami cemaatleri ve sendikalar tepki göstererek, bu faturaların devlet tarafından genel bütçe dahilinde ödenmesini haklı olarak talep ediyorlar.
Geliri olan merkezi camiler bu sorunu yaşamıyor. Yalnız akarı olmayan camiler bu sorunu fazlasıyla yaşıyor. İşyeri kirası ve tuvalet geliri olmayan mahalle camilerinde bu sorun fazlasıyla yaşanıyor. Bu sorunu en fazla yaşayan ve arada kalan cami imamları ve görevlileridir. Birçok imam kendi imkanları ile sorunu çözme gayretinde olup cemaate yansıtmadan çözmeye çalışıyor. Yalnız bu sorun imamların gücünü aşıyor. Sorunu cami cemaatlerine aktardıklarında ise bu defa da saygınlıkları, şahsiyetleri ve itibarları zedeleniyor. Birde sürekli para toplamakla itham ediliyorlar. Birçok kişi “bir hafta da para istemeyin” veya “işleri güçleri para toplamak” diye sesli veya sessiz yakışıksız şekilde sitemde bulunuyor. Bu durum karşısında imamlar gerçekten de zor bir ikilem içerisinde kalıyorlar.
Bu sorunun çözümü noktasında devlet ve halkın yapması gerekenler var. Her tarafa teşvik ve yardımda bulunan devlet, camilere de el atsın. Sosyal devlet olmanın hakkını yerine getirsin. Basit bir kanun değişikliği ile sorun çözülebilir. Yukarıda yazmış olduğum kanunda geçen “aydınlatma giderleri” kelimesi “elektrik giderleri” şeklinde değiştirilmesi ile sorun çözülür ve bu utançtan kurtuluruz.
İmamlar, cami cemaati ve halk olarak ta, “nasıl olsa caminin elektriği bedavadır” diyerek israf ve gereksiz kullanımdan vazgeçelim. Bu konuda bazen uç örneklerle de karşılaşabiliyoruz. Memleketimizin batısındaki bir ildeki (Oradaki kardeşlerimiz rencide olmasın diye il ismini yazmıyorum) bir camide elektrikli bisikletlerin şarj edildiğini haberini basında görebiliyoruz. Bu nasıl bir anlayıştır? Özellikle yazın sıcak olan bölgemizde klima nimetini yerinde kullanalım. Namaz saatlerinde klimaları açalım sonrasında hemen kapatalım. Cami serinlesin diye 24 saat açık bırakma hastalığından ve camileri “cami palas”a çevirmekten vazgeçelim. Kışında elektrikli sobalara gereksiz şekilde yüklenmeyelim. Birde evlerimizin eksikliklerini tamamladığımız gibi camilerimizin de eksiklerini sorup bu konuda imamlara yardımcı olalım.
Selam ve dua ile…