Bizim nesilden “Ker bi kerîtiya xwe rêya ku carekê tê de terpilî carekê din tê de naçe” (Eşek, eşekliğiyle tökezlediği yoldan bir kez daha geçmez) sözünü duymayanımız yoktur. Biz de bu söze gelecek nesillere miras babında bir katkı sağlayalım istedik. Yeni nesle aktarmış olalım.
Yine eşek, geçtiği bir yolun 15’inci kilometresinde bir kurt görmüşse ne zaman o noktaya gelirse tedirgin olur, dikkatli olur. Antenlerini açar, oraya odaklanır ve “Her ihtimale karşı” diye düşünebilmektedir.
Eşeğin asil olma özelliği de vardır. O aslını bozmaz, kimliğini inkâr etmez. “Eşeğe altın semer de vursan, eşek yine eşektir”. İstersen bir kuruluşa, kuruma, idareye, yönetici yap, müdür yap, başkan yap, som altından koltuklara oturt, o asla aslını bozmaz. Haddini aşmaz. Zaman onu değiştirmez, geliştirmez de o ayrı mesele. Eşek her zaman eşektir. Eşeğin bir duruşu vardır. Karakterinden asla taviz vermez. Katırlaşmaya teşebbüs etmez.
Eşek yük ve yol konusunda faydalandığımız bir mühendistir. Dedelerimiz güzergâh belirlerken eşekten yararlanıyorlarmış. Çünkü eşek eğimin en fazla %7 olduğu yerlerden geçiyormuş. Hendese ve geometriye yabancı değillermiş. Eşeklerde mühendislik özelliği de varmış.
Eşek, her zaman sağlam yerde durur. Sağlam yere ayak basar. Köylerde yaşamışsanız rampa çıkarken ve inerken ayağını nasıl hesaplı attığını görmüşsünüzdür. Yaş tahtaya basmaz. Yol göstericidir. Yolu gösterir, yolunu bulmaz.
İşlerini yaparken hiç acele etmezler, sinirlerine çok hâkimdirler. Kendisine batırılan zexte (üvendireye) kimse bir eşek kadar tahammül edemez. Çiftesi silahıdır ama kolay kolay çekmez.
Hoşuna gitmediği, istemediği, tehlikeli gördüğü bir şeyi ona asla yaptıramazsınız. Bir kez düştüğü kuyuya doğru onu ancak bir vinç vasıtasıyla, çekiciyle götürebilirsiniz. “Olmaz” “Hayır” diyebilen bir dostumuzdur mu desem bu sefer?
Kimseye yük olmaz ama başkasının yükünü çeker. Duygusallıkta şefkatte üstüne yoktur. “Kezeb kerî”(eşek şefkati) deyimi de, çocuklarına aşırı sevgi-şefkat gösterenler için söylenir.
Eşeğin asırlar öncesinden başlayarak insanlığı günümüze taşıdığı gerçeği de inkâr edilemez. Dolayısıyla teknoloji çağına da katkısı vardır.
Az yemle yetinirler, çok çalışırlar, masrafsızdırlar. Dağ köylüsünün eli ayağıdır.
Evinin yolunu hiç şaşırmaz, pusulası şaşmaz, zamanında evine ve yemine gelir. Yolu şaşırmaz, istikametten sapmaz.
Liderlik özelliği vardır. Bazen sürüyü peşine takar. Sadece bu mu? “Devede boy var ama eşeğin peşinden gider” atasözüyle kütüphanelerimizde yer edinir. Kırk deveyi de peşine takabilir.
Eşeği öyle bir anlattık ki neredeyse keşke bir eşek olsaydık, diye bitireceğiz.
Bırakalım eşeği de, kendi insanî özelliklerimizle yaşayalım. Bakınız Allah’u Teâla Kur’an’ı Kerim’de bizden nasıl bahseder: “And olsun, biz Âdemoğullarını şan ve şeref sahibi yaptık. Ona değer verdik. Onları karada ve denizde taşıdık, temiz besinlerle onları rızıklandırdık. Yine onları yarattıklarımızdan birçoğuna üstün kıldık. (İsra 70).
Bize büyük bir değer verilmiş. Değerimizi değerlendirelim.
Bir fıkra:
Adam bir sohbette bir eşek fıkrası anlatmış. Birisinin gülmekten karnı yarılacak gibi olmuş. Kendine geldiğinde de adama: “Sen bizi güldürdün, Allah da seni güldürsün. Bundan sonra nerede bir eşek görsem aklıma sen geleceksin” demiş.
Amanın! Siz de her eşek gördüğünüzde aklınıza ben gelmeyeyim…