Koronavirus salgının ortaya çıkması ve ülkemizde görülmesinden bu yana birçok nimet ve güzellikten mahrum kaldık. Aylarca camilerimiz kapalı kaldı. Cuma ve bayram namazlarına bile gidemedik. Okullarda yüz yüze eğitim yerine uzaktan eğitime geçildi. Camilerimiz salgın tedbirlerine uyulması şartıyla açıldı. Bu süreçte Kur’an kursları eğitimi de önemli oranda aksadı. 1 Temmuzdan itibaren uygulanacak olan normalleşme ile birlikte “Yaz Kur’an Kursları” da 5 Temmuz itibariyle başlayacak ve 20 Ağustos’ta bitecek.
Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamasında, 5 Temmuz da başlayacak olan Yaz Kur’an Kursları’nda eğitimlerin koronavirüs tedbirleri doğrultusunda, çocukların yüz yüze, 16-22 yaş arası gençlere ise online eğitim verileceği belirtildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Kovid-19 salgını sebebiyle Kur’an kurslarındaki tedbirlere ilişkin ‘Kovid-19 Salgın Rehberi’ hazırladı. Okullardan spor salonlarına, tatil beldelerinden çarşı pazara kadar sıkı tedbirler ortada yokken, olanlarda gevşetilirken söz konusu camiler ve Kur’an Kursları olunca nedense tedbirler akla gelip en sıkı şekilde uygulatılmak isteniyor. Sanki ibadet ve ilim yerleri olan camiler ve kurslar temizlik yuvası yerine hastalık bulaştıran mekânlarmış gibi bir algı oluşturulmak isteniyor. Buna rıza gösteremeyiz. Covid tedbirlerinin en sıkı uygulandığı mekânlar ilk günden beri camilerdir. Camileri hastalık yayan mekânlar olarak görmekten vazgeçin. Maddi ve manevi temizlik, nezafet ve huzur mekânları olan cami ve Kur’an kurslarımızı İslam düşmanlarına hoş görüneceğiz diye hastalıklı bakış açısına teslim etmeyelim.
İslam’ın en belirgin şiarı olan camilerde çocuk sesleri ve cıvıltıları yoksa geleceğimizden ve neslimizden emin olamayız. O yüzden çocuklarımız, yeğenlerimiz, torunlarımız, kardeşlerimiz kim varsa Yaz Kur’an kurslarına yazdırıp devam etmelerini sağlamalıyız. Çocuklarımız bu kurslara giderek yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim’i, Peygamber efendimizin hayatı ve sünneti ile aziz dinimiz İslam’ı öğrenecekler. Çocuklarımızı camiye göndererek hem İslam’ı öğrenmelerini hem de ibadet alışkanlığını kazanmalarını sağlamayız. Aynı zamanda sosyalleşerek TV, internet ve cep mobil baskısından ve esaretinden onları kurtarmalıyız.
Çocuklarımızın kurslara ve camiye gelmeleri ve alışmaları konusunda ailelere büyük iş düşüyor. Camiye gönderirken salgından korkmamızı gerektiren bir durum yok. Onları cami ile tanıştırmalı ve camiyi sevdirmeliyiz. Bunun için tabi ki öncelikle bizlerin camiye düzenli gitmemiz, cami usul ve erkânına riayet etmemiz gerekir. Özellikle yaşlılarımızın camiye gelen çocuklara şefkatle davranarak, camiyi ve dinimizi sevdirmelidirler. Yoksa gürültü yapıyorlar diye onlara kızarak onları camiden uzaklaştırma hatasına düşersek, büyük vebal altında kalacağımızı unutmayalım.
Hutbede de denildiği gibi: “… Göz aydınlığımız olan yavrularımızı Kur’an’ın manevî iklimiyle buluşturmak, onun mesajlarını, helal ve haramlarını evlatlarımıza öğretmek en büyük idealimiz olmalıdır. Unutmayalım ki çocuklarımız, Yüce Allah’ın bize birer emanetidir. Bu nadide emanete sahip çıkmak, onları Kur’an ve sünnetin rehberliğinde büyütmekle mümkündür. Yavrularımızı Allah’a kul, Resûlullah’a ümmet olma şuuru kazanmış, güzel ahlaklı, vatanına, milletine ve insanlığa faydalı nesiller olarak yetiştirmek en önemli görevimizdir.”
Camiler önceki yıllarda olduğu gibi çocuklarla şenlenmeli ve çocuklara sevdirilmelidir. Çocukların olmadığı camiler mahzun ve ruhsuz bir yapıdan farksız olmayacaktır. Peygamber efendimizin (S.A.V.), “Hiçbir anne-baba çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” -Tirmizî, Birr, 33- hadisini unutmayalım.
Camilerin yeniden çocuklarla dolmasını ve gerçek misyonuna kavuşmasını Rabbi Rahim’den niyaz ediyorum.
Selam ve dua ile…